TOPAL RAMZAN
şarkın tam üstünden doğar güneş
Bugün bir başka doğmuştur bugün tersten doğmuştur da vardır Elbette de bunda da bir Keramet bunu Allah bilir ama kimisi için nasıl doğdu Bu güneş.
sanki zaman ğün olmayacak duaya el açmış gibi
Oysa doğunun güneşi toprağa ilaç gibi
Allah'ım bir günde gurbet sıla ıraklar ağlasın
Güller güzel koksun Laleler açsın ama bıtıraklar ağlasın.
insan nasıl düşür nasıl uyar geçip giden zamana,
Kopuk kopuk bir film çizik bir plak anlarsın mananın üstünde mana.
hayatının çengereği böyle
Kader çektiğimi Ağlarını Elbette bir gün bir i takılıyor işte Bunlardan biri de Ramazan Ramazan kaderin ağına öyle takılmış ki Kader kendi ağına taktığı Ramazan'ı Kader Yine kendini eliyle kurtarır .
Ama önce o kadere inanacak tertemiz ihlaslı bi yürek lazım,
ardından koştuğun şeyin önünde duramazsın,
zaman şahlanan bir at olduysa ne dizgin tutar nede Eğer vuramazsın.
13 yaşında idi Ramazan her sabah erken vakitte koyunları avludan çıkarmak için kapıları açar kepeneğini Alır azığını alır dı ve hafif hafif dağların eteğine doğru yolu tutardı.
Aralık'ın 18 i Zemheri ayı hafif hafif kar Tufan vardı ortalıkta.
annesi Ramazan'ı şefkatle uğurladı
oğluna öpücükler verdiği her günkü gibi hayırla arkasından dua ederek yoluna uygurladı ,
Ramazan koyunun başına geçip elinde kavalı ile dağların Eteğine yol almaya başladı hafiften Güneş de vardı Ilgıt Ilgıt Yel ne güzeldi gün,
dağların yamacına vurdu Ramazan kavalını aldığı kendisi öyle bir kenara oturdu hafif hafif kavalının sesini köye doğru gider köyün üstünden kavalın sesi öyle güzel geliyordu ki annesi Ramazan'ın kaval sesinden tanıyordu,
öyle geçmişti ikindi olmak üzereydi Ramazan'ın kaval sesi kesildi Annesi onun yemeği oturduğunu biliyorduk Ramazan yemek oturmuştu koyunlar dağın yamacından bir iki Dere ileride idi
hafiften kar yağmaya başlamış biraz Sis çökmeye başlamıştı
Ramazan ağzını açmış hafif hafif peyniri çökeleği yufka ya dürüp yiyordu
bir anda koyunların aşağıya yukarıya doğru hızlı bir şekilde kaçtığını gördü
koyuna Kurt Girmiş önüne geleni kurtlar Öldürüyordu
Ramazan hemen koşmak istedi ama 13 yaşındaydı Ramazan Ne yapabilirdi ki ve ayağı kaydı öyle bir düştü ki Ramazan Sağ ayağı öyle İncilmiştiki düştüğü yerden kalkamıyor du.
kurtlar sürüyü Talan etmiş di 15 tane koyunun öldürmüş bir kaçınıda yemiş gitmişlerdi.
Ramazan olduğu yerden kalkmakta zorlanıyordu kaval iki saattir çalmıyor du annesi meraklanmıştı çünkü ramaza'nın kavalı sadece ekmek yerken susardı.
anne bayağı bir telaş bayağı bir meraka düşmeye başladı gözü ramaza'nın geleceği yollarda Dağları'nın Eteğinde Köyü'nün üstünden gelecek olan kaval sesin deydi.
ve Köyü'nün arasından ramazanın sekerek geldiğini görür,
o an nasıl dayanır ki bir anne olunur şekilde görmeye annesi koşar Ramazan'ım Ramazan'ım Ramazan'ım diyerek bir Küheylan gibi koşar, hemen oğlunu zarar Ne oldu yavrum ne olduğunu Ramazan'ım Neden böyle sekiyorsun der Ramazan durumu anlatır ama babasından çok korkar Çünkü Baba çok terstir.annesi oğlum hemen bir hastaneye gidelim der Ramazan yok anne Yok hayır hastaneye gitmeyelim der Ben iyiyim der annesi ne kadar yalvarsada Ramazan hastaneye gitmeyi reddeder.
Ramazan ayağının acıdığını değil o ölen koyunları babasına nasıl anlatacaktı ki onları düşünmektedir
babası Gelmek üzeredir ramazan oturmuştur bir evin kenarına kara kara düşünür nasıl anlatacağını,
Ramazan aşağıda otururken üst katta sanki bir cocuk misket oynar top Yuvarlar
Ramaza nın üstüne üstüne geliyordu isli Duvarlar
derken usul usul sert sert ayak sesleri gelmeye başladı Ramazan öyle titriyordu ki ve babası kapıdan içeriye girdiği Ramazan ayağının acıdığını farkında bile değildi babasına mahsun mahsun bakıyor da babasının gözleri Yıldırım çarpmış gibiydi 15 tane koyun eksik nerede onlar dedi Ramazan sessiz sessiz sesi titriyordu bu Ramazan tam anlatmaya başlamıştı babası eline aldığı bir odun parçasıyla ramazanın ayağını ayağına vuruyordu Ramazan'ın sesi çıkmıyordu Oysa canı Candan çıkıyordu Ramazan'ın yaralı ayağına babası vurdukça Ramazan depreşiyor duramıyordu bile sağa sola kullanıyordu Babası biraz hırsını almış odun atmış ve dışarı çıkıp gitmişti Ama Ramazan orada öylece kalmıştı sesleri duyan annesi koşarak Ramazan'ın yanına geldi baktı ki oğlu yerde perişan bir halde yatıyordu .
işte kırılan dökülen her şey sanki iki duvar arası,
Ramazan'ın ayağındaki ler İşte bunlar odun Yarası,
Bir iki sopa ile hırsını aldı gitti ihtiyar
ramazanın elinden tutan Kader mi Bahtiyar,
karlı bir günde sisli bir günde kurt koyunu Arar,
Ah Ramazan ah bir ayağa kalkabilsen artık koyun kuzu neye yarar.
Kiremitte Buz tutan Buzlar Ramazan'ın gözünde yanmakta,
hayatın yaptığı merdivende Ramazan kaçıncı basamakta.
annesi haykırıyordu bağırıyordu komşular komşular Yetiş'in diye ana yüreği nasıl dayansın Feryadı figan arşı alaya çıkıyordu, sesleri duyan komşular koşa koşa geldiler atları koşturarak arabaya Ramazan'ın artık hastaneye yetişmesi lazımdı Ramazan'ı at arabasına bindirdiler,
yollar karlı soğukoluk Ramazan'ın üstüne sıkı sıkı örttüler gözyaşları Yolları satarak gidiyordu ve en sonunda hastaneye vardılar Ramazan'ın sevdiği aldılar doktorun muayenesine çıkardılar Doktor geldi ayağına baktı hemşirelere bağırarak derhal ameliyathaneyi hazırlayın dedi herkes panik içindeydi, Ramazan'ı ameliyata götürdüler saatler geçmiş diye annesi beklemekteydi hala bir haber çıkmamıştı, Ah ana yüreği işte ana yüreği gözü kapıda gidiyor saatlerin nasıl geçtiğini nasıl bilebilirdi ki , Yeter ki ramazandan bir haber gelsin onu beklemektedir zamanı düşünen kim ki saati dakikaları düşünen kim.
ve ameliyathanenin kapısının hafiften açıldı, doktorun başı eğik gözleri yere bakıyordu annesi koşarak Doktor bey doktor bey Oğlum nasıl oldu Nasıl oldu haykırıyordu Doktor hafifçe kafasını kaldırdı Üzülmeyin hanfendi Ramazan'ı kurtardık ama ayağını kesmek zorunda kaldık dedi Ramazan'ın sağ ayağını kesmişlerdi ama annesi buna da şükür ediyordu oğlunu kaybetmektense ayağını kaybetmek ona biraz teselli veriyordu ama ana yüreği yeni de sızlıyor yine de yanıyor yine de fışkırıyordu Ramazan 15 -20 gün sonra hastaneden çıktı artık ayağının biri yoktu annesi ile evine gidiyordu evinin oğlunun kapısını açmıştı annesi gir oğlum gir diyordu Ramazan değneklerle hafif hafif yürüyordu Ramazan'ın hastanede yattığı gün çerçevesinde Baba hiçbir zaman Ramazan'ın ziyaretine gelmemişti Ramazan kapıdan içeri girerken babası koyunlarla ilgileniyordu Ramazan'a bakmıyordu bile Ramazan ayağını unutmuştu ayak nedir ki ona babasının gelip şefkatle sarılmasını Oğlum yavrum demesini bekliyordu ayağını kaybettiğini acımıyor du ki ondan bir baba şefkati bekliyordu sarılmasını kokmasını Bir babanın oğluna nasıl sarıldığını görmek istiyordu bunu bekliyordu Sadece .
Bir evladın beklediği nedir ki sadece bir şefkat sadece bir sarılmak bir sevgiyi buna ihtiyacı vardır ama sana o an için ama babası Hiç bakmıyordu bile hiç bakmıyordu Ramazan o an ayağını değildi sanki ruhunu kaybetmiş ki beni kaybetmiş gibiydi yavaş yavaş merdivenlerden çıktığı ve odasına gitti Pencereye kolunu koyarak başladı ağlamaya kaç gün ağlardı ki ağlamakla koca bir ömür biter miydi kendini toparlamalıydı Ramazan kendine gelmeliydi Çünkü hayat devam ediyordu. E mm salleri onunla eğlenirdi topal ramazan diye ama aldırmıyordu artık
Ramazan kitaplarına sarıldı teselliyi onlarda buldu 10 gün sonra Cumhuriyet Bayramı vardı Ramazan okula başladı öğretmeni ona İstiklal Marşını okumasını istedi Ramazan'ın öyle sesi vardı ki öyle şiir okuyordu ki dinleyenleri mest oluyordu İstiklal Marşı'nı okuyabilecek en iyi talebe Ramazan'da Cumhuriyet Bayramı'na Ramazan'ın bulunduğu ilçenin milletvekili Sadettin Bilgiç de davet edilmişti Cumhuriyet Bayramı'na Sayın vekil iştirak etmişlerdi Ramazan kürsüye çıkmıştı İstiklal Marşı'nı öyle güzel okumuştu iki vekil mest olmuştur mest olmuştu vekil Ramazandan bunu bir daha dinlemek istedi Ramazan bir daha okudu vekil Ramazan'ı tanımak istiyordum köy muhtarı İbrahim vekilin yanına vardı bekle durumu anlatmıştı vekil muhtardan durumu dinleyince gözlerini tutamadı Bekir'in içi yanmıştı hızlanmıştı ve Muhtarlığı ertesi günün yanına çağırdı ramazanın okuması için ne gerekiyorsa yapılacaktı ama her şeyi babaya gelip takılıyordu Hani bazen derler ya senin yaptığını Düşmanım da iyi yapmaz işte baba öyle bir şey yapıyordu Ramazan'a tüm fırsatlarını Ramazan'a gelen bütün fırsatları çeviriyordu engelliyordu Yıllar su gibi aktı geçiverdi Ramazan büyüdüğü okul bitmişti ama babası her şeye mal olmuştu Ramazan'ın okumasını her şeyine mal olmuştu yine bir bayram vardı yine bir Cumhuriyet Bayramı vardı Sayın vekil Saadettin Bilgiç yine o köye yine o bayramda davetliydi vekil geldi 10 yıl önce oturduğu yere oturdu Ve o an Ramazan'ı gözünde canlandırmıştı Ramazan'ın o İstiklal Marşı okuyuşu hala vekilin hafızasındaydı muhtarı çağırdı Ramazan'ın sordu Muhtar Ramazan'ın koyunlarla kuzularla uğraştığını evlendiğini söyledi .
vekil muhtarla konuşurken kafasını hafifçe şöyle kaldırdı karşıdan sekerek değneklerle bir kişinin geldiğini gördü O gelen Ramazan dı vekile yaklaştı ve vekilin elini öptü hoş geldiniz sayın vekilim dedi saygıda kusur göstermedi Ramazan
Çünkü biliyordu Ramazan vekilin Onun için neler yaptığını ama her şeyi Baba söylemişti orada sohbet ettiler bayramım çıkışı vekilim Muhtara dedi ki Ramazan yarın büroma getir Muhtar ertesi günü ramazanın kolundan tutup onu vekilin yanına götürdü vekil Kapıyı açtı oturdular odasına vekilin Ramazandan bir istirhamım vardı ona dedi ki Ramazan şu sesinle bana İstiklal Marşı'nı bir daha okur musun dedi Ramazan hiç tereddüt etmedi Elbette Sayın vekilim dedi Ramazan o Gür sesiyle İstiklal Marşı'nı 10 yıl sonra vekile bir daha okudu ve Vekil yine mest olmuştu gözlerinden yaşı tutamadı Saadettin Bilgiç .
belli bir sohbetten sonra vekil Ramazan'ı köye memur olarak atanmak istediği onu köyünün postacısı yapmak istedi ve Ramazan O günden sonra köyün postacısı oldu köyün hasret kokan mektuplarını Sevgi Taşıyan nağmelerini Acı Hüsran Taşıyan Bütün kelimeleri Bundan sonra o köye Ramazan taşıyacaktır acı haberleri mutlu haberleri hepsini artık Ramazan o köye verecekti ve o günden sonra bir ömür Ramazan O köyün postacısı oldu Ramazan'ın nur topu gibi bir de oğlu olmuştu.
oğluna Saadettin Bilgiç adını verdi artık o da ödenmesi zor vefasıyı bir nebze ödemeye çalıştı.
yıllar öyle akıp gidiyor oradaki Ramazan'ın oğlu büyüdü ergenlik çağına geldi ve bir gün hasta olur Ramazan'ın onu hastaneye götürür Doktorlar Ramazan'ın oğluna kanser teşhisi korlar Ramazan yıkılır düşer bir yaprağı düşerNe yapabilirdi ki Ramazan'ın o zamanın Devri'nde hangi ilacı olabilirdi ki oğluna ve vekilin kazaya geldiğini duyar Tek çare vekildir vekilin yanına gitmek ister ama hastanenin kapısında o anda birçok kişinin paldır küldür girdiğini kaçın kaçın çekilin yoldan dediğini Duyar Ramazan hemen orada birkaç kişinin çarpmasıyla yere düşer Ramazan ayağa kalkar toparlanır oradan birine sorar Hayırdır Efendi Hayırdır ne oluyor Kim bu gelen hasta kimdir bu ağır hasta diye sorar adam sessiz bir sesle vekilimiz Saadettin Bilgiç der vekil de hastanededir vekilleri çok ağır hastadır Ramazanoğlu da çok ağır hastadır birkaç gün sonra Ramazan Oğlunun yanına çıkar oğlunu gördükçe Ramazan dayanamaz hale geceler kollarını alır şöyle son bir defa bakarcasına şöyle gözlerine bakar gözyaşları dolar oğlu Sadettin Ramazan'a bir şey Diyecek gibi şöyle kafasını kaldırır ve babasının son defa öper Ramazan'ın kollarımda olur Sadettin can verir Ramazan haykırır çırpınır Ama ne çare ne çare artık Hakkın rahmetine oğlu Sadettin kavuşmuştur Ramazan hastaneden Defne işlerini yaparken bir cenazenin oradan çıkarıldığını milletin orada toplandığını görür hemen sorar Efendi Bu kim der Oradaki adam Ses verir vekilimiz Saadettin Bilgiç der Ne tesadüftür Ne tesadüf
bir zamanlar ismini verdiği Adam ile oğlu aynı gün aynı saatte aynı hastanede Hakkın rahmetine kavuştur mekanları cennet olsun.
Harun yıldırım
Bu hikayede adı geçen ibrahim muhtar resimdeki arkadaştır
Sohbeti iştişare ederken bu hikaye çıktı