Dünkü şiirde bahsettiğim büyük kızımdı. Bugün, küçük olan için yazdığım şiiri paylaşıyorum.

Yakında iki (şimdilerde üç) yaşına girecek olan AFACAN kızımın yaptıklarını düşünüp yaklaşık üç-dört gündür aklıma gelenleri not aldım; bir baktım 27 kıta olmuş. :) Anlat anlat bitmiyor! Biraz abartıyla beraber yazdıklarımın birçoğu gerçektir.   

Fotoğraflar ispatıdır. [Maşallah deyin, nazar değmesin :) ]

Eminim sizler de benzer durumları kendi çocuklarınızla yaşamışsınızdır.

 ********************************************************************************         

                BU KIZ Bİ FELAKET!

 

Her türlü mesafeye uzanır minik eli,

İstediği olmazsa döker gözyaşı seli.

Hem güzel hem afacan, bilinenden çok farklı;

Nazına dayanılmaz; sima şirin, işveli!

 

Felaket bir çocuktur, öylesine yaramaz!

Uyurken de dört döner, bir saniye duramaz!

Kendi başına buyruk, fazlaca hovardadır.

Ona bizlerden başka hiç kimse dayanamaz!

 

Doğduğundan bu yana ayaktayız hepimiz;

Altı üstüne döndü, darmadağın evimiz.

Ne akşam ne gecemiz, ne de gündüzler belli!

Uykuya hasret kaldık, çok perişan halimiz!

 

Bir buçuk yaşındadır; daha iki olmadı;

Kapı, pencere, duvar; çizmedik yer kalmadı!

Tüm ev halkı bir olduk hiç de baş edemedik!

Ne kadar uyardıysak, minik aklı almadı!

 

Hem tatlı hem sevimli, fazlaca afacandır;

Yutmaz hiçbir hileyi, erkeksen onu kandır!

Evimizin neşesi, tatlı cadı Gülsena!

Keyfi yerinde olsa pek fazla şaklabandır.

 

Oyuncak bebeğini hep yanında gezdirir,

Yapacağı cinliği, göz ucuyla sezdirir.

Kim bilir ki aklında daha ne planlar var!

Böyle çocuk insanı, hayatından bezdirir.

 

Her tür boşluğa sığar, o minicik bedeni;

Girmişse bir yerlere, vardır mühim nedeni!

Kesin bir şey bulmuştur, kendi aklına göre;

Yapmıştır bir muzırlık, hin’in önde gideni!

 

Eve bir girmeyeyim, hemen yanıma gelir;

Lavaboya da gitsem, ayrılmaz peşimdedir.

Size hangi birini, anlatayım şaşırdım;

Ondan ne çektiğimi; bir ben, bir Allah bilir!

 

Elinden bir şey alın, hemen kopar fırtına;

Bazı zaman saklanır, çekyatların altına!

İşte o an annesi hemen durumu anlar;

Der ki: vallahi yine, dolduruyor altına!

 

Çekmecelerimizi, her gün karıştırıyor;

Bulduğu her ne ise, takıp takıştırıyor.

Abartıyor demeyin, hele tipine bakın!

Modacılar halt etmiş; pek de yakıştırıyor.

 

Evdeki her bir eşya ona olmuş oyuncak;

Koltuk, minder kaydırak; sandalyeler salıncak!

Mutfağa dalar bazen, dolapları boşaltır;

Ne zahire bırakır, ne de sağlam kap kacak!

 

Yürür iken sallanır, hem kıvırır belini;

Konuşmayı bilmiyor, öttürür o dilini.

Muzır bakışlar ile bir an yanıma gelir;

Kaşla göz arasında, kırar sazın telini!

 

Üç gün oldu onunla, bozmuşuz biz arayı,

Sebebini sormayın, saklamış kumandayı!

Nerede olduğunu kendisi de bilmiyor;

Sorunca gösteriyor, Anyayı ve Konya’yı!

 

Gece yatana kadar, evi dağıtır durur;

Enerjisi hiç bitmez, limitsizce kudurur.

Çikolata yiyince, bulaştırır her yere

Annesini çıldırtır; saçlar başlar yoldurur!

 

Şiddetli bir tokatla, uyandırır yatanı;

Hiç sevmez ki yüzüne, bakıp da kaş çatanı!

Surat ifadesini, görebilseniz keşke!

Mimikleriyle oyar, ona caka satanı!

 

İstediği olmazsa bir zırıltı tutturur,

Deliye dönmüş gibi, sağa sola koşturur.

Eğer gaflet edip de; sussun diye düşünüp

Dediğini yaparsak, bize hapı yutturur!

 

Hiçbir şey kar etmiyor; ne hoş söz ne hatır!

Eline su geçmesin, her bir yeri ıslatır!

Telinden gitmek gerek, onu durdurmak için;

Aman sakın kızmasın, tuttuğunu fırlatır!

 

Bunun eşi benzeri kesin yoktur dünyada,

Yaptığı şeyler beni korkutuyor rüyada.

Elinden kaçıp nere, gidebilirim diye..

Bazen düşünüyorum; hayat var mıdır ayda?

 

Herkese söylüyorum: bu çocuk bir felaket!

Yalvarırım ya Rabbi! Bize biraz yardım et!

Şimdiye kadar durdum, gösterdim hüsnü niyet;

Sabret, dedim kendime! Büyür de anlar elbet!

 

Bilmem ki biz bu kızı, gidip nereden aldık?

Başıboş bıraktık da, çabuk meydana saldık!

Yaptıkları çok beter, hep akla zarar ziyan;

Yoksa bilip bilmeden malzemeden mi çaldık?

 

Evlat azizdir derler, terbiye ondan aziz;

Bu kızın yüzünden biz, vallahi kaldık aciz!

Ne yaptıysak olmadı, hiç de laf anlamadı!

Hizaya koyamadık, şimdi çok dardayız biz

 

Sen ne söylersen söyle onun umurunda mı?

Burun kıvırır gider; hiç yapmak zorunda mı?

Kendi işine bakar; yemek yer, oyun oynar;

Ona önemli olan; keyifler yolunda mı!

 

Ona surat asınca, hep sokulur yanıma;

Şeytan tüyü mü var ne? Hemen girer kanıma!

Bazı anlar olur ki, çileden çıkarım ben;

Sabrımı fazla zorlar, dinime imanıma!

 

El Nino kasırgası, hiç dinmiyor mübarek!

Her işi beceriyor, yüzümüze gülerek.

Aslında farkında o, yaptığı yanlışların;

Kızdığım zaman gelir, gönül alır öperek.

 

Keşke düğmesi olsa arada bir durdursak;

Rahata erebilsek, birkaç saat otursak!

Ah nerede o günler; peşindeyiz hepimiz.

Haber ederiz size, çıldırmadan bulursak!

 

A benim tatlı cadı, minik kızım Gülsena!

Allah hayırlı ömür, güzel huy versin sana.

Aha buraya yazdım; büyüyünce söylerim.

Bu gidişle çok rahmet, okutursun babana!

 

Bir an bile durmuyor fazlasıyla haşere,

Böylesi gelmemiştir; insanlığa, beşere!

Hamdi sen de dua et, Rabbim onu düzeltsin.

Hep hayırlara varsın, çıkmasın yolu şerre.

 

                                                  Mustafa GÜL (Hamdi)

                                                  (17.03.2017)

( Bu Kız Bir Felaket başlıklı yazı Hamdi tarafından 5.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu