Bizim hemşehriler burada çoktur. Çok oldu mu da her sene beş on tane düğün
olur haliyle... Allah razı olsun beni de severler hemşehrilerim ''Kazım Ağabey
ne yap ne et mutlaka gel bizim düğüne.'' diye de hem davetiye verirler hem de
sözlü iletirler isteklerini...
El Aziz'liyiz biz ağam. Eski adı işte, şimdilerde Elazığ derler ilimize...
Güzeldir pek bereketlidir bizim oraları... Oğlanlarımız da kızlarımızda pek bir
alımlıdır, pek bir gösterişlidir... Civan gibidirler hepsi maşallah... Bizler
eski toprak sayılırız şimdiki yeni yetmelere nazaran... Bar kuruldu mu, halaya
kalkıldı mı hemen yanaşırız birbirimize... Elele, omuz omuza dalarız
oynamaya...
Elime mendili aldım mı hemen geçerim ben başa, başlarım sallamaya, davul zurna
da girdi mi işin içine değmeyin keyfimize... Pek meraklıdır bizim millet halay
başı olmaya... Düğünlerde halay kurulmadan önce herkes birbirini kollar başa
geçmek için. ''Oğlum durun hele acele etmeyin filan desek de durmazlar.'' İte kaka
biri geçer elinde mendille... Öbürleri de fırsat kollar ... Ne olacaksa başa
geçmekle sanki? İşte hep beraber kızlı erkekli oynuyoruz haytalar... Ne
dürtüyorsunuz birbirinizi başa geçmek için...
Önde ki mendil sallayan emmi arkaya bir yaslandı mı haliyle halay eğilir
bükülür, yıkılacak gibi olsa da yine de yıkılmaz... O bir mesajdır aslında
dosta düşmana, tabi mesajdan anlayana... ''Biz böyle eğilir bükülürüz de yine
de yere sağlam basarız yıkılmayız.'' anlamına gelir o eğilip bükülmeler... Her
birimiz diğerini tutar da birbirimizden destek alırız...
İçlerinde en yaşlıları bendeniz Kazım Amcaları olduğumdan halay başını da çoğu
zaman ben çekerim. Beni de öyle zırt pırt ittiremezler ha diyeyim. Zibidilerin
hepsi elime doğdu elime büyüdü, babaları bile benden yirmi otuz yaş küçük...
Ancaaaak ben yorulur da bırakırsam halayın başını, o zaman zaten pusuda
bekleyenler vardır halay başı olmaya, onlar hemen zıplarlar, mendilleri de
hazırdır arka ceplerinde... Didişir durular, birbirlerine dalmacasına, ittirmecesine....
Halay başı dedin mi akan sular durur... Boru değil, öyle önemli bir mevkidir ki
anlatamam. Hele de o videolarda bir de kendilerini seyrettiler mi, daha ileri
ki yıllarda da çocuklarına torunlarına seyrettirdiler mi, zannedersiniz ki
olimpiyatlarda halay dalında altın madalya almış bu adamlar...
Benim gitmediğim düğünlerde halay başı olmak için çok arbede yaşanıyormuş,
duyuyorum zaman zaman kulağıma geliyor. Hatta aralarında öne geçen ''Kazım Amca
bana el verdi ben yokken halayın başı sana emanet oğlum dedi.'' diye de
birbirlerini kandırmaya çalışıyorlarmış. Yok ağam yok, ben öyle kimselere
dememişimdir, el de vermemişimdir... ''Ben yokken siz geçin de halayı idare
edin ben gelene kadar, palavra sıkıyorlar bunlar birbirlerine.''
Zamanında ben de çok didiştim durmuştum halay başı olmak için. Hem de bizim
zamanımızda çok kuvvetli adaylar çıkardı halaybaşılığına... Biz onların
arasından sıyrıldık da bileğimizin kuvveti yüreğimizin güzelliği ile ta
buralara kadar geldik... O zamanlar bizim cebimizde bir tane değil beş on tane
mendil olurdu, bir mendili kaptırdık mı öbürünü alırdık elimize... Halay Başı
deyip de gülüp geçmeyin forsu vardı, havası vardı halayın başı olmanın hem de
pek bir havası...