Caddebostan’daki iş
yerime evvelsi gün hırsız girmiş on yıllık labtopu almıştı, günü karakolda
ifade, sigortayla ve eksperle mücadele ile geçirmiştim. Eksper şirketinden genç
sesinden belli bir bayan aradı sonra, kulp hazırlamış, hırsızlıkta 500 dolar
muafiyet var poliçenizde, ödeme çıkmıyor size dediğinde, neden sigorta yaptırıyoruz
sanki, kabahat bizde diyerek poliçemin iptalini istemiştim. Akıl veriyor kepenk
yaptırın, kamera koydurun, demir parmaklık, kırılmaz cam vs. Onları
yaptırabilsem neden sigorta yaptıracağım ki…
Dün de bahçeli evime girdi hırsız gün üstünden, talan etmiş, bir şey bulamamış alacak. Olayla ilgili ne sigortayı ne de polisi aradım. Sadece ev ve işyeri sigortalarımı ev ve işyerimden çalınacak bir şey artık kalmadığı için iptal ettirdim.
Sabah simit aldım girdim Rafet’in kahvesine. İki genç hem bezik oynuyor hem konuşuyordu, boş olan yandaki masaya oturdum, arkamda kaldılar. Kahve kalabalık değil, bazen okey taş sesi bir de tavla zar ve pullarının şıkırtısı var. Çay söyledim gazetemi okuyorum. TV kısık TRT nağmeler klasik Türk musikisi çalıyor derinden. İstemeden kulak misafiri oldum gençlere. Gençler iyi tıraşlı, saçlar modern taralı, iyi giyimli ve ses tonları net, anlaşılıyor söyledikleri.
- Abi! dedi biri, bu millet bitmiş.
- Valla haklısın, ne olacak bu memleketin hali?
Üniversite öğrencisi zannettim ikisini de. Devam ettiler hem oynuyor hem konuşuyorlar.
- Çıkardılar bizi, bıraktılar böyle. Bildiğimiz işi yapıyoruz sen de, ben de. Zor abi, eskisi gibi değil artık bizim meslekte çok emek az para, valla kurtarmıyor.
- Kurtarmıyor üstat. Zenginden ümit yok artık, güvenlik parmaklık kamera köpek.
- Fakir, zaten fakir.
- Dün operasyondaydım, beraberdik kankayla… O gözcü ben işçi. Saatlerce gözledik orta direk iki bahçeli evi. Araba var bahçe garajında ikisinin de.
- Eee…
- Biri işine eşi de pazara çıktı. Çelik kapı ama kilitlememişler, kanka gözcü, on saniye sürmedi evim gibi kapıdan girdim içeri, yatak odası salon, çalışma odası mutfak dahil. Beni bilirsin boş çıkmam, Allah seni inandırsın didik didik ettim, alınacak tek şey bulamadım evde.
- Eee…
- Çıktım, kanka dedi, yandaki evin hanımı da çıktı. Kapıyı açamadım bu kez, balkonu pimapen kapatmışlar, bir koydum tornavidayı açıldı. Orayı da didik didik ettim, yok abi bir şey. Ne para ne mücevher…
- Sonra?
- Onca emek boşa, elimiz boş döndük kankayla, bitmiş bu millet.
- Abi evvelsi gün ben de operasyondaydım, Caddebostan’da. Gözledim gündüz gece. Doktor muayenehanesiymiş. Pimapen camını kurcaladım, girdim içeri. Dolap çekmece, aradım aradım, birinde labtop buldum belki on senelik. Bir tek onu aldım, alınacak hiçbir şey yok abi. Onca emek, elli TL verdi bizimki. Düşünebiliyor musun, adam doktor abi. İşimiz çok zor çalınacak bir şeyi kalmamış milletin.
Gençlere kulak misafiri olunca, üzüldüm aslında hallerine, kalkıp çıkmış oldum kahveden, içimden geçmişti keşke birer çorba parası bıraksaydım ikisine…
Barbaros İRDELMEN, 05 01 2018, İstanbul