Total Futbol, Hollandalı teknik adam Rinus Michels'in adını koyduğu, 70'li yıllarda fırtına gibi esen, 80'lerde de devam eden futbol sistemidir.
Macar takımının en iyi olduğu dönemlerde futbolcu olan Michels, teknik direktörlüğü zamanında toplu hücum, toplu müdafaa oyun stilini oturtmaya çalışırken, bir gün oyuncularına şu emri verdi: "Defans yok, forvet yok. Hepiniz forvetsiniz ve hepiniz defans oyuncususunuz. Defanstan bir arkadaşınız forvete gittiğinde, forvet oyuncuları onların yerlerini dolduracak. Forvette beklemek yok, geriye gelecekseniz ve hep beraber hücuma çıkacaksınız!" İşte bu sözler Total futbol fikrini kabaca özetleyen kelimelerdir.

Michels'in dediği gibi "Futbol bir savaşa benzer: beklenen hareketleri yapan, kaybeder." 
 Michels sürekli şaşırtan bir oyun sistemi geliştirmişti.
Michels bu taktikle tüm dünyanın takdirini kazanan bir teknik adam oldu ve FIFA tarafından yüz yılın teknik direktörü seçildi. Ajax, Barcelona ve Hollanda milli takımı ile bu sistem sayesinde çok büyük başarılara imza attı. 
1990'ların başında Barcelona teknik direktörü olan Cruijff, seçtiği ve tamamen kendi yarattığı oyunculardan kurduğu sistemle Barcelona'ya Şampiyon Kulüpler Kupası'nı kazanadırdı. 
1971 yılında Ajax takımının başına gelen Romen hoca Stephan Kovacs da bu sistemi başarıyla uygulamış ve takımına iki tane Şampiyon Kulüpler Kupası kazandırmıştır. 
Fatih Terim'in 17 Mayıs 2000 yılında UEFA Şampiyonu yaptığı Galatasaray'a oynattığı oyun da; Total Futbolun bir benzeriydi. 
Total Futbol sabır ve mali külfet gerektirir. 
Ama başarırsanız; Rinus Michels gibi "Yüzyılın antrenörü" seçilirsiniz, taraftarın gönlünde yenilmez olursunuz.
Şimdi gelelim asıl meseleye: 
Hemen yanı başımızdaki 911 km sınırımız olan komşumuz Suriye, tam 7 yıldır; gerek yönetimin kendi halkının hak ve özgürlüklerini kısıtlaması, gerekse dış mihrakların çıkarları uğruna yarattıkları çatışma ortamları sayesinde bir iç savaşın içinde. 
331 km sınırımız olan Irak’ ta ise; 1988 yılında başlayan Halepçe katliamı ile birlikte, gerilim hızla tırmanmış, yeni yıla bir kala: 30 Aralık 2006 yılında Saddam Hüseyin’in idamı neticesinde ülke tamamen kontrolden çıkmış ve 27 yıldır bitmek tükenmek bilmeyen bir savaşın içine girmiştir.
Bu karmaşadan yararlanan kimi kötü niyetli gurupların kurduğu terör örgütleri fırsatı değerlendirip, dışarıdan aldıkları güçle buraları adeta cehenneme çevirmiş; şehirleri yağmalamış, halkı yerinden yurdundan etmiş ve yüz binlerce insanın ölümüne neden olmuştur. 
Her iki ülkede de; kardeşlerimiz, amca, teyze çocuklarımız yani akrabalarımız yaşamakta. 
Onu da geçtim; burada kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve hastalar yani "insanlar" yaşamakta.
Bunu da geçtim ki, bizi çok yakından ilgilendiren öncelikli  ve en önemli konu: sınır güvenliğimiz ortadan kalkmakta. 
Bu terör örgütleri sınırlarımızı aşıp, ülkemiz içinde sayısız terör olayları gerçekleştirip, oralardaki kaos ortamını Türkiye’ ye taşımaya çalışmaktalar.
İlk zamanlar gerek kamuoyumuz, gerekse Batılı Ülkeler bize bu saldırılar karşısında tepkisiz kalmamız için baskı uyguladılar. Biz de yalnızca saldırıları kınamakla, onlarca şehidimizin arkasından ağıtlar yakmakla ve  saldırılar  olup bittikten sonra karşılık vererek, harcadık zamanımızı.
Saldırılara göğsümüzü siper ederek yalnızca savunma yapabiliyorduk. Sonra bir anda; artık savunma değil, terör örgütlerinin bulunduğu yerlere giderek onları oralarda imha etme kararı aldık ve stratejimiz değişti.
Ondan sonra anlaşıldı ki; yalnızca savunmayla olmuyor, yerinde oturarak size açılan ateşe angajman kuralları çerçevesinde karşılık vermek yetmiyor. Saldırı nereden geliyorsa oraya gidip yerinde bitirmek, yani bataklığı kurutmak gerekiyor.
Sonunda sınır ötesi operasyonlarına başladık ve Fırat Kalkanı Operasyonuyla dünyanın dikkatini üzerimize çektik, içten içe de olsa hayranlıklarını kazandık. 
Tıpkı ABD ve diğer ülkeler gibi tehdit aldığımız her noktayı, Ülke sınırları içinde değil, sınırlarımız dışında vurmaya ve yok etmeye başladık.
Bu sayede terörün belini kırmamız dışında, dünyaya da; TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ nin sıradan bir ülke olmadığını da anlattık ve anlatmaya devam ediyoruz. 
Eller tetikte Ankara’nın kararını bekliyor Mehmetçik. Sırada Afrin, sonra…
Yalnızca Mehmetçik değil elbette; 
80 milyon vatandaşımız, gerekirse kanımızın son damlasına kadar savaşmaya hazırız. Binlerce şehidimizin toprağa düşerken, Şanlı Bayrağı teslim ettiği bizler, bu Bayrağı asla yere düşürmemeye ant içtik.
‘’Geç alındı bu karar!’’ diye düşünenleriniz olabilir ama unutmayın:
 ‘’DEVLET UYUMAZ, BEKLER, GÖZLEMLER. ZAMANI GELİNCE GEREĞİNİ YAPAR.’’

Saygılarımla
Sebahat Karagöz





( Total Futbol Ve Total Savaş başlıklı yazı S.Karagöz tarafından 18.01.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu