Urfa’ya atanan yabancı bir öğretmen; göreve başladıktan birkaç gün sonra
telefonda, memleketinden bir arkadaşı ile konuşuyormuş.
Arkadaşı sormuş:
“Urfa nasıl? Memnun musun?”
O da cevap vermiş:
“Vallahi kardeş, Urfa çok güzel bir yer. Çok memnunum. Çok misafirperver
insanlar. Ayrıca yemekleri çok güzel! Özellikle yemek konusunda hiç sıkıntı
çekmiyorum burada.”
“Nasıl?..”
“Çok güzel bir uygulama var burada! Fırına gidiyorsun, tepsilerde çeşit
çeşit yemekler, şişlerde pişmiş patlıcan ve biberler var. Hepsi yenmeye hazır.
Birkaç ekmek alıyorsun, yanında da o tepsilerden istediğini alıp götürüyor,
evde afiyetle yiyorsun. Hepsi birbirinden lezzetli. Hayatımda bu kadar güzel
yemek yemedim diyebilirim!”
“Ooo! gerçekten çok güzelmiş!”
“Haaa! söylemeyi unuttum! Tepsilerden para da almıyorlar. Ekmek alman
yeterli!”
“Nasıııl?? Vallahi çok şaşırdım! Ne güzel bir uygulamaymış öyle! Bir
yanlışlık olmasın?”
“Dedim ya sana; çok misafirperver insanlar!”
Bir hafta sonra tekrar arkadaşıyla
telefonda görüşüyorlar…
Arkadaşına anlatıyor:
Geçen hafta sana Urfa’da yemek konusunda sıkıntı çekmiyorum demiştim ya!
“Evet!”
Dün evde biriken dört beş tepsiyi yıkayıp fırına götürdüm. Fırıncıya:
“kardeş ellerinize sağlık, yemekleriniz çok güzel, teşekkür ederim, aha bunlar
da boş tepsileriniz!” deyince… adam çok şaşırdı! Bir bana, bir de elimdeki
tepsilere baktı ve…
“Ne tepsisi abe!” diye hayret dolu bir ifadeyle sordu.
Niye şaşırdığını ilk başta anlamadım. Hemen anlatmaya başladım:
“Eee.. işte… sizden ekmek alırken yanında verdiğiniz tepsiler bunlar!”
deyince… kıyamet koptu!
Fırıncı başladı sesini yükseltmeye…
“Abe, sen delimisen, manyakmısan yaw! Ne yapti ele! Biz de bırda bir heftadır
milletle papaz oldığ, yaka paça birbirimize girdığ! Hergün bi tepsi kaybolidi…
O tepsiler bizim değil! Farklı evlerde hezırlanıp pişirmağımız için gelen
tepsiler! Biz onları fırınımızda pişiriyığ, getirenler de yanında ekmek alilar.
Sen ne yapti yaw!”
Vallahi… ne bileyim kardeş! Ben yabancıyım. Urfa’ya öğretmen olarak
atandım. İlk defa geliyorum bu memlekete. İlk geldiğim gün ekmek almak için bu
fırına geldim. Baktım fırına her gelen ekmek alıp senden bir şeyler istiyor.
Birisi:
“Usta! Üç ekmek ver, bir de şuradaki tepsiyi ver!” diyor, veriyorsun.
Diğeri:
“Ustaaa! İki ekmek ver, bir de şu şişteki patlıcan ve isotları ver!”
diyor ve sen de veriyorsun.
Her gelen bu şekilde olunca… ben de her gün gelip hoşuma giden bir tepsi
seçip alıyordum.
Bunu duyan fırıncı bana:
“Yaw Hocam! Sen ne iş açti başımıza! Yaw yeri get, Allahiyi seversen yeri
get!” dedi.
İnan çok mahcup oldum. Meğer o tepsiler fırına ait değilmiş, başkalarınınmış!
Mustafa GÜL (Hamdi)