Cumhuriyete Geçiş Yıllarından Bugüne
CUMHURİYETE GEÇİŞ YILLARINDAN BUGÜNE DİYARBAKIR KÜTÜPHANELERİ-1
“Ali Emirî Efendi’ye”
Giriş:
Bu makalemizde Dünyanın en büyük kütüphanelerinden birine sahip olmuş ve bu zenginliği koruyamamış Diyarbakır’da kütüphaneciliğin dününü ve bu gününü bilgiler ve belgeler ışığında ele alıyoruz. 2000’li yılların başında yaptığımız bu araştırma, son yılların istatistik bilgilerini kapsamamaktadır. Araştırmamızın ikinci bölümünde günümüz kütüphaneciliğine değineceğiz. Birkaç hafta yoğun olan gündemimiz eğitim konuludur. Belki, okurumuz, bu tarz bilgilere ilk kez ulaşmaktadır. İlgi çekmesini umduğumuz bu tarz yazılarımızın akademisyenlere kolaylık sağlayacağını umuyoruz.
Mısır İskenderiye’de, Endülüs Gırnata’da zengin kütüphaneler tarih kitaplarında yerini almıştır. Diyarbakır’da da İslam döneminde “Eğil”, “Meyyafarıkın” ve “Amida” kütüphanesinin zengin olduğunu günümüze kadar ulaşan eserlerden anlıyoruz.
Diyarbakır’ın kütüphanelerinin zenginliğini ibnü’l-Ezrak Tarih-i Meyyafarıkin ve Amid’de belirtir. Nisanoğullarının egemen olduğu 1143-1183 yılları arasında Diyarbakır’daki kütüphane, dünyanın sayılı kütüphaneleri arasındadır.
Nisanoğulları’nın egemenliğine son veren Selahaddin-i Eyyubi, şehrin tesliminde ganimet olarak 1.040.000 cilt eseri içeren kütüphaneyi Danışmanı al-Kazi’l-Fazıl’a vermiştir. Danışman al-Kazi’l- -Fazıl, kütüphaneden yetmiş deve yükü kitabı, Mısır’daki kütüphanesine götürmüştür.(1)
Nisanoğlu Bahaüddin Mes’ud, Diyarbakır’ı terk ederken ‘’Bunlar arasında altın ve gümüş kablar, altınlı dokumalar, mücevherat ve madeni elbiseler vardı. Verilen mühlet zarfında malların pek azını taşıyabildi.’’diyen İmad al-Din al-Katip al-İsfahani, Nureddin Bin Kara Aslanın isteği üzerine El-Bark uş-Şami’de Selahaddin-i Eyyubi’nin Amid’e gidişlerini şu şekilde belirtir:’’Biz Hazrem’de iken Amid’in fethi ve temliki hususunda halifeden menşur geldi. Menşurun gelmesi üzerine kararımız katileşti. Lakin, bilindiği gibi, bu şehri fethedip Nureddin Bin Kara Aslan’a teslime söz vermiştik. Sultan ona verdiği bu sözü yerine getirmeye karar verdi. Zaten Amid halkı da bizi tutuyor ve şehrin bizim tarafımızdan fethedilmesini bekliyor, kendilerini İbn Nisan’ın boyunduruğundan kurtarmamızı istiyordu. Hududu korumaları için büyük kumandalarımızdan bazılarını Şam’ a gönderdikten sonra, kurban bayramı günlerinde Amid’ e hareket ettik.‘’ (2)
Amid’ in alınışında Nisanoğlu Bahaüddün Mesud ile Al Kazi’ l Fazıl arasındaki anlaşma, şehrin daha fazla harap olmasını önlemiştir. 1 Muharrem 579 ( Miladi 26 Nisan 1183 ) tarihinde şehrin alınışı ile 1.040.000 kitabı içine alan kütüphane, al Kazi’l – Fazil’ a verilmiştir.
Ali Emiri Efendi’ nin Amid-i Sevda’ da yer verdiği “1.040.000 ciltlik kütüphanenin varlığı” ifadesi bazı araştırmacılar tarafından 140.000 olarak algılanmıştır.
Şevket Beysanoğlu ‘’ XII. Yüzyılda şehrimizde bir milyon kırk bin ciltlik muazzam bir kütüphanenin bulunduğu bazı kaynaklarda belirtilmekte, Selahadin-i Eyyubi tarafından 1183 tarihinde zapt edildiği sırada bu kütüphaneden yalnız Kadı Fadıl’ın hissesine 140.000 kitap düştüğü yazılmaktadır. Bu rakamları mübalağlı kabul etsek bile, o çağın en zengin kütüphanelerinden birinin şehrimizde olduğunu kesinlikle söyleyebiliriz.’’ şeklinde görüş belirtir.( 3 )
Ali Emiri Efendi’nin Amid-i Sevda’ da verdiği bu sayı, yaptığımız araştırmada mübalağlı bir sayı olarak görülmemektedir. ( 4 )
Ali Emiri Efendinin kitaba olan düşkünlüğü kendisini evlenmekten alıkoymuş, bu merak zaman içinde millet kütüphanesini oluşturmada en büyük amil olmuştur. ( 5 )
1.040.000 kitabın alan olarak bulunduğu mekan Ulu Cami, Mesudiye ve Sincariye medresesidir. Ulu Cami’ de halen doğu bölümünün ikinci kısmı kütüphane olarak kullanılmaktadır. ( 6 )
Şehrin alınışıyla yetmiş deve yükü kitabın pay olarak al-Kazi’l - Fazil’ a verilmesi, Ali Emiri Efendinin 1.040.000 kitabın varlığının büyük işaretidir. Eyaletin sınırlarının oldukça geniş olması, şehri bir kültür- sanat- edebiyat merkezi yapmıştır. Osmanlı döneminde her medresenin aynı zamanda bir kütüphane olduğu göz önünde bulundurulursa, Diyarbakır’ daki kütüphane sayısı medrese sayısıyla orantılı olacaktır.
Evliya Çelebi Seyahat-name’ de Diyarbakır camilerini belirttikten sonra medreselere yer verir: “Medreselerin ön bahsinde ‘’ yukarıda yazdığımız camilerin her birinin birer müderrisi, ikişer de medreseleri vardır.’’ der. İki medresesi bulunan camiler olarak ‘’ Cami-i Kebir – Mercaniye Medresesi ‘’, ‘’ İpariye Medresesi ‘’, ‘’ Hüsrevi Medresesi ‘’, ‘’ Sarolizade Medresesi’’, ‘’ Şeyh Rumi Medresesi ‘’ , ele alınmıştır.( 7 )
Evliya Çelebi’nin Ulu Camide gösterdiği Mercaniye Medresesi, Ulu Cami batısına düşen Sincariye Medresesidir. Bu medrese hakkında ‘’ Bilginler arasında payesi vardır. Müderrisi orada molla olur. Müderrisi ve öğrencileri vardır. Vakıfları kuvvetlidir.’’ ifadesinde bulunur.
Şevket Beysanoğlu ‘’ 1886 ( H. 1302 ) tarihli Diyarbakır salnamesi (yıllığı) şehrimizde 7 kütüphane olduğunu yazar. 1901 (h. 1317) tarihli salnamede bu adedin üçe indiğini görüyoruz: Rağıbiye kütüphanesi, Sarı Abdurrahman Paşa kütüphanesi, Camidi kütüphanesi” şeklinde bilgi verir. (8)
14. defa yayımlanan H.1312 Tarihli Salnamede “Dahil-i vilayette mevcut umumi kütüphaneler” başlığı altında Diyarbakır’da dört kütüphane, mevcut kitaplarla yer almaktadır.
Bu kütüphaneler hakkında verilen bilgiler:
Müessisi ve Kütüphanenin Bulunduğu mahal: Trabzon Vali-i Esbakı Sarı Abdurrahman Paşa merhum –Diyarbekir’de Kain Cami-i Kebirin cihet-i şarkiyesindeki daire-i mahsusa.
Tarih-i Tesis ( Kuruluş Tarihi ) : 1178 ( Miladi )
Kütüb-i Mevcude ( Mevcut Kitaplar )
Na matbu ( El yazması ) : 507 , Matbu : 57 Yekun ( Toplam ) : 564
Müessisi ve kütüphanenin bulunduğu mahal : El-Merhum Ömer efendi el-Amidieş-şehir bi-camidi –cami-i şerif-i mezkurun cihet-i şekiyesindeki daire-i mahsusa
Tarih-i tesis:1200
Kütüb-i Mevcude: Namatbu: 335 matbu 206 yekun 1248
Müessisi ve kütüphanenin Bulunduğu Mahal: R-I Hac Ragıb Bey Merhum
Müessis-i kütüphanenin bina-kerdesi olan Ragibiye Medresesi dahilinde
Tarih-i Tesis: 1249
Kütüb-i Mevcude: Namatbu: 335 Matbu: 9 Yekün 344
“Resmi Diyarbekir Mekteb-i idadi-i Mülkisi dahilinde meçhul” olarak yer alan kütüphanenin kuruluşu tarihi “1311”, mevcud basılı kitap sayısı “167 “olarak yer almıştır.
Ayrıca “Mardin’de kain cami-i Kebir dahilinde’’ gösterilen kütüphanede de 39 elyazması kitap olduğu, kurucusunun da bilinmediği bu kütüphanenin tarih-i tesis hanesinde “Na-malum’’ ibaresi yer almıştır.
18.Defa yayımlanan Hicri 1319 (miladi 1901-1902) Tarihli salnamede yine aynı kütüphane isimleri yer almaktadır.
İbnü’l Ezrak, Tarih-i Meyafarikin ve Amid’de Mervan Hükümdarı Nasıruddevle Ahmed’e sığınan Ebu’l Kasım Hüseyin bin Ali el-Mağribin’nin Katibi Şeyh ebu Nasr el-Menazi’nin elçi sıfatıyla birçok kez gittiği Konstantineye’den dönüşte getirdiği kitapları Meyyafarikin ve Amid’de birer camiye vakf ettiğini belirtir. Kitaplar o dönem ‘’Menazi Kitapları’’ olarak bilinmektedir. (9)
İbnü’l Ezrak’ın belirtiği Menazî Kitapları, muhakkak felsefi ve tıbbi kitaplar olmalıdır.
Ali Emiri Efendi, Kütüphanesi ve Çıkardığı Mecmua’’ başlığını taşıyan Dr. Müjgan Cumhur’un 21 mart 1988’de Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Konferans salonunda yaptığı konuşma’da önemli hususlar yer almaktadır. Dr. Müjgan Cumhur’un bu konuşmasından bölümleri Ali Emiri Efendi Kütüphanesi, daha doğrusu kurucusunun ısrar edip koyduğu adıyla Millet Kütüphanesi yalnız Diyarbakır kültür tarihi için değil,bütün memleketin kültürel geçmişi bakımından önemlidir,değerlidir; Türk kütüphane tarihinde kendine has yeri vardır.
Önce bu değerli kültür kuruluşunun meydana gelişinde ilk amil olan Ali Emiri Efendi’nin, bu kitap merakı üzerinde duralım:
Ali Emiri Efendi, bu kitap merakını sonradan Tarih ve Edebiyat adını verdiği mecmuasında şöyle anlatır:
“Bende kitap merakı dokuz yaşında hasıl olmuştur.Bu gün tam altmış senedir ne gecem, ne gündüzüm gündüzdür.Ömrüm kamilan bu merak arkasında koşmuştur.Şöyle ki : Diyarbekir’de bundan beş altı yüz sene evvel tamam 1,040,000 cildi havi bir kütüphane bulunduğunu pederim ve akrabalarım bana hikaye ederlerdi.Çocukluk buya; böyle milyonluk bir kütüphane meydana getiremezsem bile karınca kaderince hiç olmazsa on beş, yirmi bin ciltlik bir kütüphane meydana getirebilirim ya,diyerek dokuz yaşından şimdiye kadar tam altmış sene oluyor elime ne kadar para geçerse kamilen kitap almaya hasr a tahsis etmeyi Cenab-ı hak ile ahd u misak eyledim. İşte o tarihten beri kitap almaya başladım(...)”
Tarih ve Edebiyat dergisinin ikinci sayısında (s.23-27) yer alan “Diyarbekir ‘Amid’ Şehrinde Vaktiyle Bir Milyon Kırk Bin Cilt Kitabı Havi Cesim Bir Kütüphane” adlı yazısında Millet Kütüphanesinin kuruluş sebebi açıkça anlaşılır.
Tarih ve Edebiyat Dergisi’nin ikinci sayısında “İşte benim ta zamanı sabavetim den beri memleketimi kitap uğruna sarf ettiren şu (1,040,000) cildi havi kütüphanenin mümkün mertebe ihyası iştiyakıdır.” ifadesine yine yer verir.
Ali Emiri Efendi’nin Millet Kütüphanesinde oluşturacağı kitaplar iki bölümdür: İlk yüz bin kitap Doğu ikinci yüz bin kitap batı kaynaklı eserler.
Ali Emiri Efendi, Tarih ve Edebiyat Mecmuası’nın 31 teşrin-i evvel 1338 (1922) tarihli üçüncü sayısında “Millet Kütüphanesi Ne suretle Teşekkül Etti” başlıklı makalesinde kütüphane ile ilgili çalışmalarını ayrıntılı şekilde açıklar.
Dr. Müjgan Cunbur “Ali Emiri Efendi Kütüphanesi çok nadir yazmaları ile Türk kültür tarihi için gerçekten değerli ve pek önemli bir birikim, bir hazinedir.”tanımlamasında bulunur.(10)
Dr. Müjgan Cunbur, Ali Emiri Efendi’ye bazı kişilerin ısrarla kütüphaneye kendi ismini ya da “ Amid Kütüphanesi “adını vermesi tekliflerini karşılıksız bıraktığını, bunun sebebinin de 1871 Münif Paşa’nın yazdığı layiha’da ve bu lahiya’ya eklemlerde bulunan Ali Paşa’nın “Asrın ihtiyaçlarına cevap verecek kitapların yer alacağı bir Millet Kütüphanesi’nin İnşa’ı “ fikrine dayandığını belirterek “ Direnmenin altında yatan sebep, vaktiyle ‘Millet Kütüphanesi’ni bizzat gerçekleştirmiş olmak çoğu zaman imkansızlıklar içinde yıllarca topladığı kitapları millete mal etmektir.” biçimde kütüphanenin isim kaynağına açıklık getirir.
Ali Emiri Efendi Kütüphanesi’nde Meşa’irü’ş Şuara Kitabu Cerahiyeti’l-Haniye, Divanü Lügati’t Türk, gibi bir çok kıymetli yazma vardır. Osmanlı padişahlarına ve şehzadelerine ait divanlarla birlikte Ebu’l-İzz İbn-i İsmail İbn’ir-Rüzaz’ın “ Kitab-ül-cami-i beyn-el ilm-ivel-amel En-nafi-i fi sınaat-il-hiyel” ismli mihanik kitabı da yer almaktadır.(11)
Diyarbakır’a egemen olan Selahaddin-i Eyyübi’yi konu alan makalede İbrahim Artuk, “ Amid şehrinde, dünyanın hiçbir yerinde eşine rastlanmıyacak derecede çok harp mühimatı, eşya ve bu arada pek kıymetli yazma kitaplarla dolu bir kütüphane buldular.Sultan, bu değerli kitapları, veziri olan Kadi Abdurrahman Fazıl’a bağışladı.O da bu Kütüphane’den istediğini aldı.” açıklamasında bulunur.(12)
İbrahim Artuk, Arap coğrafyacısı İbn-Havkal’a zeyl yazmış bulunan anonim bir müelif Amid’in 44 yıl önceki haliyle Artuklulara geçişini anlattığı bölüme yer vererek, makale devamında Diyarbakır’ı konu alan “Amida” ile “Voyage Archeologique Dans la Turquie Oriental” kitabının eleştirisinde Nisanoğullarına ait bölümünü tenkit eder.
Ebu’l-İzz’in eserinin üç adet nüshasını bildiren Konyalı, Ali Emiri Efendinin Kütüphanesi’ndeki örneğin farkına varmamıştır. Bu eser üzerinde durmamızın bir sebebi de yazılış yerinin Diyarbakır oluşudur. Dünyada su ile çalışan ilk robotların mucidi Ebu’l – İzz , Selahadin-i Eyyubî’nin şehri kendisine verdiği Artuklu Melik Nureddin Mahmud’un sarayında bu çalışmaları yapmıştır.
Ebu’l- İzz, Topkapı Kütüphanesindeki nüshanın ellinci sayfasında bu eserinin yazılış sebebini şu cümlelerle açıklar :
“ Ben bu kitabı Artukoğullarından Diyarbekir hükümdarı Ebu’l-feth Mahmut İbn-i Mehmet İbn-i Karaaslan adına yazdım.ben bu değerli hükümdarın babasına ve kardeşine 570 hicret yıından beri tam yirmi beş sene hizmet etmiştim. Bir gün yaptığım makinelerden birini göstermiştim. O, bu işimi büyük bir alakayla tetkik etti ve Dünyada eşi bulunmayan bir şey yaptın, emeğim boşa gitmeyecektir. Bana bütün yaptıklarını gösteren ve içine alan bir kitap yaz!.. dedi... Ben de bütün enerjimi toplayarak gücüm yettiği kadar çalıştım, bu kitabı yaparak kendisine sundum. Kitabımı bir mukaddime 50 şekil ve 6 nev’î üzerinde hazırladım.’’
Konyalı’nın tercümesiyle verdiğimiz bu açıklama adı geçen makalesinden aynen alınmıştır. Kitabın altı nev’i olarak adlandırılan bölümlerini Konyalı şu şekilde özetlemektedir: ‘’ Ebu’l-İzz , altı nev’in birincisinde ‘’pingan’’ denilen su saatlerinden, ikincisinde şarap meclislerinde kullanılan otomatik kablardan, insan ve hayvan şekillerindeki makinelerden, üçüncüsünde İbrikdarlık rolünü oynayan makine hayvan ve insanlardan, dördüncüsünde binbir çeşit daimi mütekatı’ül-cereyan kesilip akan fiskiyelerden, kendi kendine düdük , saz çalan makinelerden, beşincisinde kuyu ve ırmaklardan su çıkaran tulumbalardan, altıncısında da beş şekil halinde muhttelif saray hizmeti gören makinelerden, şifreli kilitlerden ve oymacılıktan bahsetmektedir.”
Yine Konyalı, Ebu’l-İzz’in kitabının 70. sayfasında yaptığı bir açıklamayı verir: “Bir gün hükümdar Ebu’l-feth beni imtihan etti. Bana ‘’ zincirsiz, topsuz, fındıksız ( yuvarlaksız ) bir makine yap ki ben hem seferde hem hazerde kullanabileyim. Aynı zamanda da şekil itibariyle göz ve gönül alıcı olsun dedi. Ben de yaptım; çok beğendi’’
Diyarbakır’daki Artuklu sarayında bulunan bu kitapla kopyalarının zaman içinde İstanbul’a ulaşımı hangi yıllarda olmuştur, bilinmez fakat birinci dünya savaşı esnasında Diyarbakır’daki kütüphanelerden oldukça kitap alınmıştır.
18 Ağustos 1914’te meydana gelen büyük yangında 1200 dükkan ve birçok han tamamıyla yanmıştı. Ali Emiri Efendi, Osmanlı Vilayat-ı Şarkiyyesi’nde “Cihan Harbıyla beraber büyük bir kıtlık ve pahalılık başladı. Bu yangın daha sona Muş, Van, Bitlis işgal bölgelerinden göç eden aç ve perişan halkın şehre dolması, bu açlık ve sefaleti arttırdı. Ayrıca harp sebebiyle Diyarbakır ikinci ordu merkezi oldu. Bütün camiler zorunlu olarak askerlerce işgal edildi. Başta Nebi Camii olmak üzere, camilerdeki çeşitli İran halıları ayaklar altında ezildi. Bir kısmı çalındı veya götürüldü. Cami mihrab ve duvarlarını süsleyen renkli ve çok eskiden kalma çinilerin çoğu tahrip edildi’’demektedir. (13)
Mustafa Akif Tütenk, o dönemin pahalılığını şu şekilde açıklar: ‘’1 mart sene 336(1920), 335(199) senesi kışının soğuk aylarında kesretile kar yağmış idi. Esasen et ve yağ gibi mevad, hemen her seneye nisbetle pek pahalı idi. Yağın kıyyesi otuza (3/10 altında) et’in de yirmi guruş-i madeniye alınması mümkün idi. Kanunîsani (ocak ayı) evvelahirinde bir metreden ziyade sath-i arzı kaplayan (ve Dicle ırmağını donduran) berf (kar) dolayısıyla amed ü şüd (geliş gidiş) munkati olmuş; bir kıyye et ile yağ kırk ve seksan guruşu bulmuştur.’’(14)
Şiddetli geçen kışta ‘’balığın kıyyesini yirmi guruşa sattılar’’ diyen Tütenk, 29 Mart 336(1920) tarihli notunda halkın geçim sıkıntısını ve çektiği yokluğu ayrıntılarıyla anlatır.1916’daki tifüs ve kolera salgını ile şehir nüfusunun yarısının azaldığı, o dönemde açlıktan ne yapacağını bilmeyen halkın, perişan olduğunu halen de çok yemek yiyene “ Kıtlıktan mı geldin? ’’ sözünün söylendiği Diyarbakır da zamanın şartlarına göre kütüphanelerin nasıl koruna bileceği hakkında bir kanaat sahibi olabilmek mümkündür.
Özellikle devlete ait evrakın saklandığı iç kaledeki burçlarda ve adliye binalarında meydana gelen karışıklıklar; kütüphaneleri de etkilemiştir.
Konu hakkında daha önce yayımlana bir araştırmamızda yer verdiğimiz tespitler: “Birinci Dünya Savaşı esnasında Diyarbakır’daki kütüphanelerden oldukça kitap azalması olmuştur. Bu kitapların bir çoğu müsteşrikler tarafından yurt dışına götürülmüştür. Cezerinin ilk suyla çalışan robotları ele alan çalışmasının yer aldığı kütüphane, mutlak suretle ulu cami kütüphanesi olmalıdır. Artuklu sarayında kalan Cezerî dönemine ait kitapların akıbeti bilinmemektedir.’’(15)
Mustafa Akif Tütenk’in ‘’Mahsul-i Leyali-i Hayatım’’ile ‘’Görüş ve Seziş’’ adını verdiği dört defteri okuyan oğlu Hasan Kadri Tütenk’in babasından naklettiği husus: ‘’Diyarbakır’da birçok kitap, Birinci Dünya Savaşı döneminde çalındı. Halk , açlığını kitap satarak gidermeye çalışıyordu. Ama uzun vakit, Amid çevresinde kalan yabancılar bunu ganimet biliyordu. Babam Hadım-i Terakki’de muallim ve aynı vakitte mektebin kurucusuydu. O günleri bize hikâye ederken Saraykapı’da birçok kitabın talanından söz ederdi. Bence Diyarbakırlının kütüphaneleri hengamede zir u zeber olmuştur.’’(16)
Hasan Kadri Tütenk’in bu açıklamaları kendisiyle yaptığımız görüşmeden alınmıştır. Aynı görüşmede Mustafa Akif Bey’in kurucusu olduğu Hadım-i Terakk-i Mekteb-i İptidai’nin bu dönemde kapandığını mektebin kütüphanesinin bir bölümünün çalındığını belirtmiştir. (17)
Cumhuriyet’e geçişle birlikte Diyarbakır kütüphanelerinin sayı olarak bir’le sınırlı olduğunu görüyoruz. 1.Dünya Savaşı, Diyarbakır’da yaptığı tahribattan sonra bu kütüphanelerde nasibini almıştır. Ziya Gökalp, Diyarbakır’a geldiğinde her üç kütüphane de kapalı, binaları harap, kitapları kısmen yağma edilmiş bir durumda bulunuyordu. Gökalp, hemen teşebbüse geçerek Cevat Paşa’nın yardım ve desteğiyle şehrin kütüphanesini oluşturmaya çalışmıştır. Şevket Beysanoğlu’ndan düzeltmelerle naklettiğimiz açıklamanın devamı: “Ulu Camii’n Doğu cephesinin kuzey bölümünde yeni eklemeler ve onarımlarla hazırlanan kütüphaneye, kitaplar getirilip aydınlardan da bir hayli kitap bağışı sağlanarak 1922 yılında’’Milli Kütüphane’’ adıyla hizmete açıldı. Bugünkü İl Halk Kütüphanesi, bu kütüphanenin bir devamından ibarettir.”(18)
Dönemin Diyarbekir Gazetesi koleksiyonunu inceleme imkanı bulamadığımız için kütüphanelerle ilgili açıklamalar söz konusu olmamakla beraber Diyarbekir Halk Evi’nin kuruluşu ile Diyarbakır’da kütüphane oluşumu hızlanmıştır.
Bedri Günkut, Diyarbekir Tarihi’nde “ 1747’de vali bulunan Köprülüzade Abdullah Paşa, Peygamber Camii yanındaki Darül-Kurra’yı 1764’te Sarı Abdurrahman Paşa zamanında kurulan bu kütüphane bu güne kadar yaşamaktadır.’’der.(19)
Günkut’un belirttiği Darü’l-Kurra hakkında ‘’XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır’’ eserini hazırlayan İbrahim Yılmazçelik, şu bilgiyi vermektedir: ” 1717-1719 tarihleri arasında Diyarbakır’da arasında valilik yapan Abdullah Paşa tarafından yaptırılan ve Nebi Camiinin yanında bulunan türbenin karşısında idi.1721 tarihli Abdullah Paşa vakfiyesinde, Haleb’de kurulan vakfın bir kısım gelirinin buraya bağlandığı görülmektedir.’’(20)
Yılmazçelik ‘’XIX. Yüzyılda faal olduğunu tesbit ettiğimiz Darü’l-Kurra’nın tevliyeti 12 Temmuz 1851 tarihinde İsmail Akif Bey üzerine idi.’’diyerek üç kubbeli ve kurşunlu Darü’l-Kurra’nın 1. Dünya Harbi sırasında yıktırıldığını belirtir. (21)
Günkut’un verdiği tarihin yanlış olduğunu görüyoruz. Ayrıca Günkut,’’Bugün belediye binası yanında ‘Milli Kütüphane’ diye anılan kütüphane işte bu kütüphanenin adının değişmesinden meydana gelmiştir.’’ diyerek Ziya Gökalp’in düzenlediği Sarı Abdurrahman Paşa Kütüphanesi hakkında açıklamalarda bulunur.’’Bu kütüphane tesisi zamanlarında zengin bir halde idi fakat bilahare ihmallere uğramış olduğundan derununa Milli Kütüphane’nin iptidasına kadar hemen hiçbir eser girmemiş gibi illerde göreceğimiz gibi memlekette bir çok müfit umran hayatı uyandıran cephe kumandanı ve vali vekili Cevat Paşa, bu kütüphanenin de ihyasına son derece çalışmıştır.’’
Türkçe, Fransızca, İngilizce ve Almanca yayınlanmış kitap, gazete dergiler içeren Milli Kütüphane hakkında Basri Konyar şu bilgileri verir: ‘’Artukoğulları zamanında bir milyon dört yüz bin cildi muhtevi muazzam kütüphanenin Ulu camide bulunduğu bazı eserlerde görülmüştür. Bugün umumi bir kütüphane olup buradaki kitap adedi 3522’dir. Bunun 295’i yeni, 3227’si de eski yazı ileridir.”(23)
İbrahim Tokay’ın çıkardığı Ülke Mecmuası’nın Diyarbakır’ın sayısında umumi kütüphane, ‘’Genel Kitap Sarayı ‘’başlığı etrafında tanıtılır.:”Ulu Cami yanında1932 yılında General Cevat tarafından açılan bu ocak, her an halka açık bulundurulmaktaydı. İçinde 5000 cilt her nevi asar, gazete ve mecmualarla şehrin kültürlü kafalarını hiçbir vakit koynundan ayırmıyor, aranılan her şey muntazam fihristler ve düzgün yerleştirilmelerle buranın bakıcıları tarafından derhal bulunup veriliyor.”(24)
Halkevi’nde 1932’de açılan ikinci kitaplık, zamanla halk kütüphanesiyle birleştirilerek ‘’Halkevi Kütüphanesi’’ismini almıştır.1938’den 1951’e kadar faaliyet gösteren Diyarbakır Halkevi Kütüphanesi, Halkevleri’nin kapatılarak lağvedilmesiyle 31 Aralık 1954 tarihine kadar kapalı kalan kütüphaneden yazma eselerin çoğu çalındı, satıldı.(25)
Araştırmacı yazar Abdussettar Hayati Avşar’ın, Şevket Beysanoğlu’nun, Şair İhsan Fikret Biçici’nin kütüphaneleri günümüz özel kütüphanelerini oluşturur. Diyarbakır’da birçok özel kütüphane, sahiplerinin vefatıyla birlikte ya satılmış ya da miras olarak bölüştürüldüğünden zaman içinde ortadan kaldırılmıştır.
Şevket Beysanoğlu, kütüphanesinin bir bölümünü Dicle Üniversitesi Kütüphanesi’ne bağışlamıştır. İhsan Fikret Biçici ise kütüphanesinin önemli kısmını Büyükşehir Belediyesi’nce satın alınmak istenmiş ise de bu gerçekleşmemiştir..(26) Abdüsettar Hayati Avşar’ın Kütüphanesi’nin bir bölümü, İl Halk Kütüphanesinde bulunmaktadır.(27) Ayrıca Abdüsettar Hayati Avşar’la yaptığımız mülakatın yer aldığı ilk çalışmamızda kütüphanesindeki kitap sayısı 17000 olarak yer almaktadır. (28)Bugün Diyarbakır’da Halk Kütüphanesi Ofis semtinde yer almaktadır. Esas kütüphane binası “Suriçi Halk Kütüphanesi”olarak kullanılmaktadır.
Günümüz diğer kütüphaneleri arasında D.Ü Eğitim Fakültesi ile Ziya Gökalp Lisesinin Fakültesi kayda değer kütüphanelerdir .Bunun beraberinde Hukuk, İlahiyat, Mimarlık Fakültesi Kütüphaneleri de zamanla gelişmiştir.Ziya Gökalp İhtisas Kütüphanesi de yazma ve Osmanlıca matbu eserler açısından önemli kütüphanelerden biridir.
Dicle Üniversitesi Kütüphanesi 1985 yılında Tıp Fakültesi içinde kütüphane olarak kullanılmak üzere tahsis edilen bölümde ‘’Merkez Kütüphane’’olarak hizmet vermeye başlamıştır. (29)Dört kattan oluşan 500 m genişliğindeki kütüphane, geçmiş yıllara ait süreli yayın-kitap-nadide eser bölümüyle alt,zemin katta okuma salonu üst katta ise son iki yıla ait süreli yayın danışma kaynakları ,tez, ek hizmetler ile üniversitenin Tıp ve Diş Hekimliği Fakültesi öğretim görevlileri ile öğrencilerine ait kaynak eserleri kapsamaktadır. Kütüphanede 72000’i aşkın kitap 6000 ciltli süreli yayın,1350 tez,3 çeşit CD veri tabanı ve Hukuk Fakültesi için mevzuat disketleri bulunmakta olup 1999 yılından beri internet bağlantısı ile TUBİTAK Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezine ulaşılabilmektedir.Otomasyona geçilme aşamasında olan kütüphaneye Türkçe ve Yabancı Dil süreli yayın düzenli olarak ulaştırılmaktadır.
İl Halk Kütüphanesi Kitap-Okur sayısı (1923-1972)
Yıllar Kitap Sayısı Okuyucu Sayısı
1923-1927 8.562 3.013
1927-1935 9.146 10.898
1935-1940 10.261 16.179
1940-1945 10.998 19.874
1945-1950 12.642 21.354
1950-1955 13.882 21.625
1955-1960 14.553 28.162
1960-1965 17.375 31.271
1965-1970 20.548 60.378
1970-1972 22.297 34.978
1954 yılında kurulan çocuk kütüphanesinin 1950-1972 kitap ve okur sayısı:
Yıllar Kitap Sayısı Okuyucu Sayısı
1955 1.315 1780
1955-1960 1.788 2989
1960-1965 2.256 5300
1965-1970 2.774 9121
1970-1972 2.986 7628
1987-1999 yılları arasında Diyarbakır İl Halk Kütüphanesi Müdürlüğünden alınan Merkez kütüphane ile Şubelerdeki kitap-okuyucu Sayısı:
Yıl Kitap Sayısı Okuyucu Sayısı
1987 33.852 137.794
1988 35.197 127.222
1989 36.819 114.394
1990 37.789 126.500
1991 41.329 130.324
1992 42.709 110.893
1993 45.377 91.401
1994 46.689 98.878
1995 48.369 97.011
1996 49.486 80.914
1997 51.565 100.997
1998 ? ?
1999 ? ?
2000 110.000 110.000
Üye sayısı: 5000’e yakın
İl Halk Kütüphanesi’nin Bölge Cilt Atölyesi faaliyette değildir. Zemin kat çocuk okuma salonu-kitaplığı-konferans salonu, ödünç kitap verme servisi, birinci katta süreli yayınlar, Gazete-Dergi okuma salonu bulunmaktadır.
Dipnotlar:
(1) İbnü’l-Ezrak Tarih-i Meyyafarıkın ve Amid
(2) Şeşen, Dr. Ramazan imad al-din al Katib al-isfahani’nin eserlerindeki Anadolu tarihiyle ilgili bahisler. Selçuklu Araştırmaları Dergisi S.IIIsh. 293 vd.
(3) Baysanoğlu Şevket Diyarbakır ilYıllığı 1973 Kültür bölümü sh..391
(4) Diyarbakır’ı tarihi, kültürel, edebi olarak yorumlayan, konu hakkında araştırmaları bulunan Abdusettar Hayati Avşar, Ali Emiri Efendi’nin 10.40.000 ciltlik kitaphane iddiası hakkında açıklamayı yaptı.
(5) Abdusettar Hayati Avşar ile yaptığımız görüşme de bu konu hakkında edindiğimiz bilgi ‘’Abdurrahman Şehabeddin Ebu Şame’nin bir kitabı vardır.;Kitabür- Revdeteyn Fi Anbarü’d-Devleteyn .Bu eserde Selahaddin-i Eyyubi Ümmadü’d-din-i isfahani,Tarihi Kebir sahibi Ebu Rey ve kadısı Ebu Fadıl’dan bahsedilir.Cami-i Kebir’in medrese yanından Zinciriyye Medresesi’ne giden kemerlerde kütüphane olduğu belirtilmiştir.Oradaki ifade aynen şöyledir:Fiha fi hazainu küttüb elfe elfe ve erbaune elf küttüp(kitap hazinesinde 1040000 cilt kitap vardır.
Kitap sayısı yazıyla yazıldığı için bir sıfır yanlışlıkla yazılmıştır. 140.000 kitap bulunduğunu iddia edenler yanılıyorlar. Kur’an-ı Kerim’de bir sonraki sayfanın ilk kelimesi ondan evvelki sayfanın altına yazılır. Nokta ( sıfır ) fazla konmuş diyenlerin hafsalaları bunu almıyor. Fatih Sultan Mehmet der ki ‘’Benim yaptığım şeyleri tahayyül bile edemezler ‘’ Bunların yaptıkları da böyle. Onlar tahayyül edemezler.” ( Görüşme tarihi : 13. 01.2000 )
(6 ) Suriçi Halk Kütüphanesi
(7) Evliya Çelebi- Seyahatname Diyarbakır Bölümü . 442-443 Üçdal Neşriyat
(8) Beysanoğlu Şevket age . sh.391
(9) Beysanoğlu, Şevket ‘’ Anıtları ve Kitabeleri ile Diyarbakır Tarihi ‘’ cilt 1 sh. 198’den özetlenerek
(10) Eraslan, Prof. Dr. Kemal Ali Emiri Efendi / Cumbur, Dr. Müjgan ‘’ Ali Emiri Efendi, Kütüphanesi ve Çıkarttığı Mecmua ’’ Erdem sayı 16 ( Bu hususta Sayın Cumbur’un açıklamaları özetlenerek verilmiştir. M. Ali Abakay )
(11)Ebu’l İzz’in bu eseri hakkında bilgi edinmek için Merhum İbrahim Hakkı Konyalı’nın Tarih Hazinesi dergisinden alınan ‘’8 asır Evvel Türk Sarayları Makineleşmişti’’ başlıklı Kara-Amid dergisinde yer alan araştırma inceleme yazısına bakınız. Sayı:5 Cilt 2 Nisan 1969
(12) Artuk, İbrahim, Amid’in Eyyuplu Selahaddin Tarafından Fethi ve Son Nisanoğlu’nun Akıbeti Kara-Amid sayı:1 sh.252-257
(13) Ali Emiri Efendi, Osmanlı Vilayat-ı Şarkiyesi, sh.34 vd .(Şevket Baysanoğlu’ndan naklen. Diyarbakır Tarihi cild:2 sh.762)
(14) Tütenk, Mustafa Akif, Diyarbekir’in son 60 yıllık(1892 -1952) Vak’aları I. Kara-Amid sayı:4 sh.333,
(15) Abakay, Mehmet Ali, Mehmet Şimşek Cumhuriyet öncesi ve sonrası Diyarbakır’da Eğitim (Cumhuriyete Geçiş Yıllarından Bugüne Diyarbakır Kütüphaneleri) sh.81 Diyarbakır 1988
(16) Abakay-Mehmet Ali a.g.e sh.81.(Kara-Amid’den aktardığımız Mustafa Akif Tütenk’e ait defterler, Diyarbakır’ı Tanıtma Derneği’ne verilmiş, daha sonra geri alınmamıştır. Bkn. Güneydoğu Mesaj Gazetesi 1995)
(17) Görüşme tarihi 27 Mayıs 1994
(18) Beysanoğlu Şevket Diyarbakır Tarihi cilt 2 sh. 836 (Dizgi hatalarından dolayı bu açıklamalar aslına sadık kalınarak düzenlenip verilmiştir. M. Ali Abakay)
(19) Günkut Bedri Diyarbakır tarihi sh.125
(20) Yılmazçelik Yrd. Doç. Dr. İbrahim a.g.e. sh.78
(21) Yılmazçelik Yrd. Doç. Dr. İbrahim a.g.e. sh. 78
(22) Günkut Bedri, a.g.e. sh. 125
(23) Konyar, Basri Diyarbakır yıllığı sh. 176
(24) Tokay, İbrahim a.g.d. İstanbul 1937
(25) Beysanoğlu Şevket Diyarbakır İl Yıllığı 1973 sh.391
(26) Yeni Yurt Gazetesi 18 Mart 2000
(27) Konu hakkında cumhuriyet öncesi ve sonrası Diyarbakır’da eğitim araştırma kitabı beraberinde Abdusettar Hayati Avşar’la yaptığımız mülakat ve şahsının biyografisini içeren çalışmalara bakılabilir.(Uçurtma Dergisi Ocak-Şubat 2000 sayısı, Diyarbakır Kültür-Sanat Bülteni Mart-Nisan 2000 sayısı)
(28) Abakay M. Ali Diyarbakır Folklorundan Kesitler Celal Güzelses ...
(29) Dicle Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı verileri internet ulaşımı :http://www.dicle.edu.tr
Açıklama: Bu araştırmamız 2003 Yılında yapılmıştır. İleride Diyarbakır’a ilişkin yayınlanacak bir çalışmamızda konu ayrıntılarıyla verilecektir
(
Cumhuriyete Geçiş Yıllarından Bugüne başlıklı yazı
MehmetALİ tarafından
20.01.2010 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.