Sonradan görmeye hevesli değeri bilinmeyen zenginlik yapıştı tenine,
Akabinde beynine
Ve istikbaline...
Sunulur gibi ilk kadeh elini uzatırken afişte kahpeye,
Meyhane çalgıları sardıkça eğlencelere açılır şuh perde
Göbeklenir insan teninde dünya masalı
Oturduğu masanın altına gizlenen pantolonu yamalı
Çılgınlık denir gülünecek bu sahte imaja!
Her gece böyle kırılır alkol şişeleri
Rekor kırar sinema gişeleri...
Yetim tabakları kırılır sonra da neşeleri...
Ağrır baş,
Kalp olmaktan bıkar taş
Ki-Uhud olur cennet dağı isyana dimdik ayakta kalan dimağı
Sarar örümcekler nur sağanağı,
İçine çeker elestten gelen rengârenk-melekten üstün ağı
Ki titrer o dağ şehit olurken Hamza,
Üstünde son peygamber yanında sıddıkı… Osman, Ali, iki şehidin yazgıları!
Titrer günahkâr nağmeler, şer magmalar, hummalar
O dağdaki gibi akıtır Kâbe’ye yağmur selini
Kaplar ölümün habercisi, sabahında görünür saçlarda ilk kırağı...
Ne kadar alsan alkol unutamazsın acıları
Aksine daha da artar sızıları
Dön bir de bana bak,
Aldım ayağımın altına şer yazgıları…
Hayrım kalpten helalim amelimden gül kokulu cennetim
Şerre kükrer celalim derken yanmasın diyen emanetim
Ummanım kan çanağına dönmüş ağlamakta sır dalgalar
Şehit kanları üstünde hilalim
Aşka gelmiş niyazımda, Allah'adır ibadetim!
Toprak çürüyenleri baharıyla yeşertir
Tohumdan hazineler fışkırtır
Döktükçe hayat veren su safi
Haşrın alameti…
Kökten yukarıya doğru fırlar gözler fal taşı gibi
Rahatlatan ameldir korkulara kâfi
Ol denilence olur!
Söz verilen gözlere dolar
Prangalı esir ise solar
Yeşeren bir kez daha ölür insanlığım gibi!
Herkes gerçeği görür
Merak ettiği Allah’a döner
.../Ah diyen yanar
Yar diyen aşka kanar...
An perdesi kapanır ebedi sanılan izleri
Yusuf'un kuyusunda mahkûm bükmektedir dizleri
Karanlık sanılansa kordan açar gözleri
Şeytan ölmüştür artık değişmiştir algılar
.../Algının kıyameti kaygılar!
Saffet Kuramaz