Yağmur… Ormanda, nehir kenarında yağmış olsa, ıslanmadık bir tek yaprak kalmasa, sonrada damlaları gözyaşı gibi toprağa düşse, aksa küçük derecikler, elimi dokunup onunla yüzümü yıkasam… Güzümü açtığımda güneşi görsem, nur ışınlarını… Yansırken toprağa dönerken ilahi renkteki magmalara ki asla öldürmez, ki asla yeşili soldurmaz, ki kıyamet tellalı şerri asla güldürmez… Fışkırır yerden yeni yeşillikler, aslını inkar etmeyen, desen desen güzellikler… Her doğuşun vermek istediği mesajı gözüme, şükürle, duayla veren! Sesinde Mecnuna Leyla’nın sesi olsa, koşsa her dokunuşunda tene varmak için aşka, ilahi hedefe… Ruh dese ki, “ben  hiç ölmedim, ölmem! adı olmam zulmün… Yağarım yağmur gibi bir Eylül seherinde!” her tozunda un taneleri, ekmek olsa o yağmur damlasının hamurunda, doyursa mideleri, başlarken besmeleyle! Yağmur suyu ekmekte, toprakta, insan teninde, denizde, ırmakta, buhar olsa yeniden, yağmak için sabırla yine beklese… Unutmasa yağmayı, toprağı, dudağı kurutmasa, çöl olmasa umutların ölümü, sorguların uçurumu, insanların eline düşüp olmasa savaşların kurgusu, vatan toprağında hicrete zorlamasa Peygamberi, sarılsa muhabbetle ülküsü… Vatan için acının varlığı, yağmur ile toprağa karışır. Toprak, yağmurla sadece yumuşar, ağıtla da sadece gevşer… O sadece insanın içinde sakladığını gizler, herkes tarafından bilinemediği içinde adı ölüm olur. Bilinmeyen, gerçekten korku vericidir, yansıttığı acı vericidir. Eğer toprak suyu almasaydı, biriktirmeseydi koynunda, o acı ona zehir olurdu… O sırlarla yaşamak, insan da olsaydı ölüm nedeni, isyan sebebi olur bozardı edebi… Toprak her türlü, insanı tehdit eden yaşanmaz şerri saklıyor kabirde! Saklıyor ki, insan görmesin ve yaşamaya devam etsin. İskelet dolu bir odada, kim yaşar ki… Ama toprak yaşıyor, yağmurun getirdiği suyla… 


Yağmur… Çöle pek yağmaz… Hayatın olmadığı yere yağmaz! Bakan gözleri olmalı, yağarken düşmeli, yağdırmaya örnek olmalı… Ağlamalı bazen yağmur gibi… Kendi kendisinin yeşermesini sağlamalı… Bulmalı bir neden… Aslında neden de öyle çok ki…  Savaşta, terörde, salgında, depremde… Canı yanmış o kadar insan var ki… Onları anlamalı, onların yaşadıklarını, yaşattıklarını hissetmeli ve onlar için ağlamalı… O ağıdın ardında ki güçle dirilmeli  ve ne yapabilirim diye çalışmalı… Bir insanı yaşama bağlamak tüm dünyadaki insanı kurtarmak gibidir. Her insan kendinden sorumludur başkasından değil, her insanın sahibi de yalnızca Allah’tır… Herkes bunu böyle bilirse, kendine döner ve yalnızca Allah ile dertleşir, namaz ve dua ile, en sonunda da yağar yağmur gibi gözyaşları ile, Rabbine acizini bildirir ve aldığı manevi gıda ile yeniden doğar!


Yağmur…


Saffet Kuramaz

( Yağmurun İçindeki Rahmet Gözyaşları başlıklı yazı safdeha tarafından 5.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu