Sirkenin keskin akla zarar kokusu var gibiydi.Yok,benzemiyordu sirke kokusuna.Naftalin ağırlıklı bir koku yaygındı dense naftalin de değildi sağlı sollu birbirini takip eden farelerin ardında.Küçük evin içerisine girdiğimizde onları karşılayan fare bokları ile sağlı sollu birbirleriyle dans edercesine giden farelerdi.Sanırım burası fareli bir ev olmalıydı.Üç arkadaş,salona geçtiğinde salonun dört duvar köşesinde örülen örümcek ağlarını ve ölü örümcekler gözlerine çarpıyordu.Hemen ardındaki masanın üzerinde belli belirsiz "hoş geldiniz" yazıyordu.Siyahla değil kırmızı yazılı.Her kırmızı da kan değildi tabi,belki de safran mürekkebi ile yazılmıştı.
"-Evlilik teklifini edecek şahane bir yer seçmişsin ahbap.Bundan alası olamaz."
"-Kes sesini serseri.Senin de sevgilin olsun ondan sonra bundan alasını seçersin."
"-Selim'e katılıyorum aşkım.Bu nasıl bir yer?Sanırım bir an evvel buradan gitmemiz lazım."
"-Senin kankan Yeliz,ne zaman eşlik edecek teşrif edip de buraya.Ona söyleyeceklerim var."
"-Geldiğinde kıza sarkmak yok,tamam mı serseri?"
"-Sende mi kız yenge ya.Bugüne kadar ne serserliğimi gördün?"
       Elinden düşürmediği playboy dergilerinden sperm bankasına sperm vermek için hususi gittiği yurt dışı gezilerine kadar,her şeyi anlatabilirdi evlilik teklifi alacak evlilik böceği prensesi.Anlatmadı.Arkadaşını belki renci de etmek istemiyordu,belki de ortamın berbatlığından dolayı susmayı yeğliyordu.
         Tabaklar,yemek servisi için değildir kimi zaman;diyen evlilik teklifi prensinin elinde elli tane tabak,Yunan Müziği eşliğinde ahenkle toz duman olurken evlilik böceği prensesinin kankisi de gelmişti.
"-Kambersiz düğün olur mu hiç arkadaşlar.Verin de birkaç tabak da ben kırayım."
"-Hoş geldin canım.Cezalısın geç kaldığın için.Birkaç tabak değil bin tabağı bir vuruş da kıracaksın."
"-Aha kadro tam oldu şimdi.Başlasın kadın dayanışması,biz bittik oğlum Selim."
"-Ben hiç çekemem.Ne haliniz varsa görün.Balık avlamaya gidiyorum ben."
          Selim,elindeki olata ile avlanmaya giderken;müstakbelş gelinin arkadaşı ortamın salaşlığını gözlemliyordu.Ateş püskürüyordu resmen müstakbel damada:
"-Oğlum,bundan başka bir yer bulamadın mı?Örümcek ağlarından sıçanlara kadar her şey kol geziyor.Bir dakika.Bu hoşgeldin yazısını kim yazdı böyle?"
"-Biz yazmadık bayan bilmiş.Geldiğimizde vardı."
"-Çok kötü hislerim var.Burdan acilen gitmemiz lazım."
"-Ha bir tek medyumluğun eksikti?Nesi var buranın işte.Evet bakımsız olabilir ama sessiz bir yer.Sadece burada bizbizeyiz."
"-Sevgilime,müstakbel kocama haksızlık etme.Doğru bakımsız yer ama ilgisiz bir yer değil.Koca yerde sadece evet bizbizeyiz."
"-Hadi siz daha başbaşa olun.Ben,Selim'e bakmaya gidiyorum."
        Misina ağırlaştı.Belli ki misinanın tam ucundaki iğnede balık belirmişti.Çekmeye başladı heyecanla.Misinanın ipini çektikçe ip daha da ağırlaşıyordu.Tepede yanan fener,birdenbire söndü.Sönen fenere bakarken yaklamıştı biraz daha.Geliyordu iğnenin ucundaki balık,görünüyordu.Söndü üç sokak lambası da.Alaforaydı sokak lambaları da.İçini ürperti kapladı.Bir anda misinayı bırakıp gitmek isterken oltanın ucundaki balık,oltanın ucundaki balık.
          Savaşıyordu.Kendini yem etmek istemiyordu.Yakalamıştı bir kere boğazından.Elindeki sopa ile kurtulmaya çalışıyordu.Çalışıyordu kurtulmaya can çekişirken.Boğazının bir yarısı gitmişti.Görmüyordu artık gözleri kopan başından süzülen kanlardfan dolayı kendine doğru gelen kişiyi.Gelen kişiyi seçemiyordu.Gelen kişiden bile artık ürpermiyordu merak etmezcesine vurdumduymazlıkla.Hissediyordu ölümün sıcaklığını.Oltanın ucundaki balık,tekrar denize kendini bırakırken durmuştu artık nefesi.
            Bir çığlık yükseldi.Müstakbel gelinin kankisinin çığlığıydı.Selim'in ölen yeni yüzünün soğukluğunla başbaşayken.Az önce sönen fener,tekrar yanmaya başladı.Devrilen sokak lambaları devrildiği yerde ışık vermeye başladı.Bir arabanın farı belirdi bir anda.Kısıyordu gözlerini.Ağlamaklıydı.Diğer yandan ayak sesleri duyuluyordu.Yaklaşıyordu arabanın farları.

             Selim'in cansız bedeni soğuyordu.

yazan:oğuz batın
( Lanetin Bilincinde Değil başlıklı yazı Oğuz batın tarafından 10.03.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu