ALLAHA
ULAŞMAYI DİLEME DUASI OLMAZSA ALLAH SİZE DEĞER VERMEZ…!
“Ve bu takdirde azabından kurtulmanız
mümkün değildir.”
25/FURKÂN-77: Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad
kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen). (Onlara):
“Rabbim, dualarınız olmasa size değer vermez. Oysa siz yalanlamıştınız. Fakat
(azap) kaçınılmaz olacak.” de.
Allah’a ulaşmayı (ruhu ölmeden ona
ulaştırmayı) dilemeden yapılan ibadet ve duaları Allah kabul etmez.
Allah’ın daveti ise yalnız
kendisinedir. Hiçbir kimse veya cemaat kendisine davet edemez. Nebiler,
Resuller ve Allah dostları yalnız Allah’a davet ederler.
22 / HAC - 67
: Li
kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u
ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).
Ve Biz, bütün ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla
(o şeriatle) amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza
etmesinler (çekişmesinler). Sen,
Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm (Allah'a doğru
istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
“Allah’a ulaşmayı dilemeden ibadet edenlerin
hali aşağıdaki ayetteki gibidir.”
13/RA'D-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ
yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve
mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın
daveti O'nadır (Kendisinedir, Allah'adır). O'ndan başkasına davet ettikleri
(şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına,
suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir.
Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa,
dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.
Allah’a ulaşmayı dilemeyenlerin
ibadetleri hasara uğrar, mizanda ağırlık çekmez. İnkar edenler için ise mizan
tutulmaz;
18/KEHF-103: Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlâ(a’mâlen). De ki: “Ameller açısından en çok
hüsrana uğrayanları size haber vereyim mi?”
18/KEHF-104: Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne
ennehum yuhsinûne sun’â(sun’an).
Onlar, dünya hayatında amelleri (çalışmaları) sapmış (kaybettikleri
dereceler, kazandıkları derecelerden daha fazla) olanlardır. Ve onlar, güzel
ameller işlediklerini zannediyorlar.
18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe
habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ(veznen). İşte
onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun
Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa
gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.
“Allah’a ulaşmayı dilemeyenler,
dünya hayatı ile mutmain olmuşlardır. Onların gidecekleri yer cehennemdir;”
10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ
vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).
Muhakkak ki onlar, Bize
ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya
hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar
âyetlerimizden gâfil olanlardır.
10/YÛNUS-8: Ulâike me'vâhumun nâru bimâ kânû yeksibûn(yeksibûne). İşte onların
kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Ne dersiniz sevgili kardeşlerim, Allah’a
ulaşmayı dilemek bu kadar mı zor? Bu
itirazların ve inkarınızın sizin kurtuluşunuzu ve Allah’ın dostu olmanızı
istemeyen şeytanın vesvesesi olduğunun farkında değil misiniz?
Bir tek dilek, ama kalpten:
“Yarabbi ben de senin ermiş evliyan
olmak istiyorum. Mevlanaların, Yunusların, Rabia hatunların ve diğer tüm
evliyaların gibi ben de ölmeden önce ruhumu sana ulaştırıp senin ermiş evliyalarından olmak istiyorum. Ne olur
Yarabbi benim de; benim de ruhumu ölmeden önce sana ulaştır velin kıl, dostun
kıl Yarabbi…! “
AMİN…!
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU