Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 19.07.2018
Okunma Sayısı : 2095
Yorum Sayısı : 0

TABİİYET YAŞAYAN BİRİSİNE OLMASI GEREKİR.

     Hiç bir Peygamber veya evliya asla ‘‘Ben öldükten sonra da beni severek ve sözlerimi     okuyarak bana tabi olmuş olursunuz’’ dememiş. Bakın Hz İbrahim aleyhisselam (Meryem 43 ayetinde) kendisi gibi aynı dönemde yaşayan babasına diyor ki ‘‘BANA TABİ OL’’.

19/MERYEM-43: Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sırâtan seviyyâ(seviyyen).                                                                                                                       Ey babacığım, muhakkak ki bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiştir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sıratı Seviye'ye (düzgün, seviyeli, Allah'a ulaştıran yola) hidayet edeyim (ulaştırayım).

     Allahütealâ, Hz. İbrahim'i irşad makamının sahibi kılmıştır. Nebî olduğu için de huzur namazının imamıdır. Ve kendisine ilim verilen, insanları hidayete erdiren kişidir. Onun için "Seni ben, Allah'a ulaştıran seviyeli bir yola hidayet edeyim, ulaştırayım." demektedir.

     Kim mürşidine tâbî olursa, ruhu vücudundan ayrılarak birinci yatay Sıratı Mustakîm üzerinde olur. İşte bu Sıratı Seviyye'dir. Kişinin ruhunu Devrin İmamı'nın dergâhı'na ulaştırır.

     Bir putperest olan babası Hz. İbrahim'e tâbî olsaydı, mutlaka o hedefe ulaşacaktı. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de amcasını Allah'ın yoluna almak için çok uğraştı ama amcası kabul etmedi. Kendinden küçük, oğlu yerindeki birisine tâbî olmak, ona ağır geliyordu. Ve neticede de Allah'ın yoluna giremeden, hidayete eremeden öldü. Allahütealâ o yüzden buyuruyor ki:

28/KASAS-56: İnneke lâ tehdî men ahbebte ve lâkinnallâhe yehdî men yeşâ’(yeşâu), ve huve a’lemu bil muhtedîn(muhtedîne).                                                                                            Muhakkak ki sen, sevdiğin kişiyi hidayete erdiremezsin (onun ruhunu Allah'a ulaştıramazsın). Fakat Allah, dilediğini hidayete erdirir. Ve O, muhtedileri (hidayete erenleri) daha iyi bilir.

     Peygamberlerin sonuncusu ve sultanı olan Hazreti Muhammed Mustafa s.a.v Efendimiz için de aynı kanun geçerlidir. Onunla gelen Şeriat tüm kâinat için gerekli olmasına rağmen hidayete erdirme açısından, sadece kendi döneminde yaşayan ve kendisine; Hidayet ermek için tabi olan sahabeyi hidayete erdirdi ve bu fiziki tabiyyet ile oldu.

11/HÛD-112: Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).                                                                                                                                           Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın (aşırı gitmeyin). Muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.

     Peygamber Efendimiz bu ayet için beni kocattı demiştir.

     Peki Peygamberimizin vefatından sonra herkes kime biat etti ve tabi oldu? El cevap : Hz Ebubekkir’e, sonra Hz. Ömer’e sonra Hz. Osman ve sonra da Hz. Ali’ye ve Velayet noktasında olanlarda bu tabiyet devam etti. Peygamberimiz de hadislerinde derki; “Her asrın başında Allah bir müceddid gönderir.” Gönderen Allah, dikkatinizi çekerim!

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ıhsânin radıyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).                                                          O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayırlarda yarışanlardan salâh makamında iradesini Allah'a teslim ederek irşada memur ve mezun kılınanlar): Onların bir kısmı muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kısmı ensardan (Medine'deki yardımcılardan) ve bir kısmı da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandı. (Sahâbe irşad makamına sahip oldukları için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razı ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razıdır. Onlara Allah, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırladı ve orada ebediyyen kalacaklardır. İşte bu, en büyük (azîm) mükâfattır.

     Tevbe suresinin 100’ncü ayetindeki ilahi kanuna baktığımızda, Sahabeden sonra gelen nesilden Hidayete ermek isteyip de Sahabeye tabi olan bir gurup vardır. İslam tarihinde bu guruba “TABİİN” denir. Onlardan sonra gelenler TABİİNE tabi olduklarından onlara da “TEBEÜTTABİİN” denilmiştir. Sahabenin hepsi Peygamberimizin işradı ile son noktaya ulaşmışlardı. Tüm sahabe mürşid olmuştu. Hidayete vesile olan Veli Mürşidlerdi. Ve Tabiinden olanlar ‘‘BİZ ZATEN PEYGAMBERİMİZE TABİYİZ, SİZE NE GEREK VAR’’ demediler. Hidayete ermek için bir Veli mürşide tabi olmak farzdır ve Hidayete ermeyi Allah’tan istemek de îmâni bir konudur.

    Peygamber (s.a.v) buyurdu : “Allah her yüz sene başında bu dini yenileyecek bir müceddid (Allah’ın emri ile dinde ictihad etme yetkisinde olan bir elçi) gönderir.” (Ebu Davud, C.4, S.480.)

     Allah her asırda Hidayete erdiren Zamanın İmamını da gönderir ve her millete Hidayete vesile olan Veli Mürşidleri de gönderir. Allah bu kanununu hiç değiştirmez. Bediüzzaman Said-i Nursi hazretlerinin vefatından sonra da yerine devrin imamı görevlendirmiştir ve bu kanun değişmez ve kıyamete kadar devam edecek olan ilahi bir kanundur. Vefat eden Müceddid yerine Allah velilerden başka bir müceddid gönderir.

     Fetih suresinin 10’uncu ayetine bakarsak “tabiyetin olmazsa olmaz şartının el üstünde el olmasıdır.”

48/FETİH-10: İnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihî), ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâ(azîmen).                                                         Muhakkak ki onlar, sana tâbî oldukları zaman Allah'a tâbî olurlar. Onların ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiği için ellerinde de tecelli etmiş olduğundan) Allah'ın eli vardır. Bundan sonra kim (ahdini) bozarsa, o taktirde sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah'a verdiği yeminleri, ahdleri yerine getirmediği için derecesini nakısa düşürür). Ve kim de Allah'a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).

          “Peygamber Efendimiz bize direkt olarak şahit değildir. Bize şahit olacak olan devrimizin imamıdır. Peygamber efendimiz ise şahitler üstünde şahittir…”

22/HACC-78: Ve câhidû fillâhi hakka cihâdih(cihâdihî), huvectebâkum ve mâ ceale aleykum fid dîni min harac(haracin), millete ebîkum ibrâhîm(ibrâhîme), huve semmakumul muslimîne min kablu ve fî hâzâ li yekûner resûlu şehîden aleykum ve tekûnû şuhedâe alen nâs(nâsi), fe ekîmûs salâte ve âtuz zekâte va’tesımû billâh(billâhi), huve mevlâkum, fe ni’mel mevlâ ve ni’men nasîr(nasîru).                                                  Ve Allah'ta hakkıyla cihad edin. O, sizi seçti. Dinde sizin için bir zorluk kılmadı ki; o, babanız İbrahim (A.S)'ın dînidir. O, sizi daha önce de “müslümanlar” (Allah'a teslim olanlar) olarak isimlendirdi. Bunda da (Kur'an’ı Kerim'de de), Resul size şahit olsun ve siz de insanlara şahitler olasınız diye. Öyleyse namazı ikame edin (kılın), zekâtı verin, Allah'a sarılın (Allah'ın Zat'ında yok olun). O, sizin Mevlâ'nız. (O), ne güzel Mevlâ (dost) ve ne güzel yardımcı.

16/NAHL-89: Ve yevme neb’asu fî kulli ummetin şehîden aleyhim min enfusihim ve ci’nâbike şehîden alâ hâulâ(hâulâi), ve nezzelnâ aleykel kitâbe tibyânen likulli şey’in ve huden ve rahmeten ve buşrâ lil muslimîn(muslimîne).                                                                           Ve o gün, bütün ümmetlerin içinde, onların üzerine, onların kendilerinden bir şahit beas ederiz (vazifeli kılarız). Ve seni de onların üzerine şahit olarak getirdik. Ve sana, her şeyi beyan eden (açıklayan), hidayete erdiren ve rahmet olan Kitab'ı, Müslümanlara (Allah'a teslim olanlara) müjde olarak indirdik.

     Kıyâmet günü, bütün ümmetlerin içinde her devir için ayrı bir Resul olacaktır. Şu anda da dünya üzerindeki bütün milletlerde Allah'ın bir veli Resulü vardır.

     Kıyâmet günü her devirdeki veli Resuller, kendi devirlerinde yaşayan Allah'ın mürşidlerinin şahidi olarak orada bulunacaklardır. Bunlar Allah'ın irşad makamına tayin ettiği mürşidler olup bu mürşidler de daha alt kademedeki mürşidlerin şahidi olacaklardır. Bu şahitler, neticede kiramen kâtibin meleklerinin şahitliği ile 7 tane olurlar.

     Kıyâmet günü, Allahütealâ'nın üzerinde durduğu nokta olan şahadet müessesesi; Allah'a ulaşmayı dilemeye ve tâbiiyete şahadettir. Allah'a göre önemli olan bunlardır. Bunun dışındaki olayların şahadeti zaten kiramen kâtibin meleklerinin ortaya koyduğu 3 boyutlu hayat filminde mevcuttur. Bu, şahidi gerektirmeyen bir muhteşem dizayndır, Mahkeme-i Kübra'dır.

     Allahütealâ'nın dizaynı içerisinde şahadet müessesesi yukardan aşağıya, alt alta yürümektedir. Her devirdeki devrin imamı, o kavmin şahidi, aynı zamanda bütün diğer kavimlerdeki Resullerin de şahididir. Allahütealâ, Devrin İmamı Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in diğer bütün kavimlerdeki Resullerin de şahidi olduğunu söylemektedir. O Resuller de Allah'ın hidayete vesile kıldığı, dalâletteki insanların hidayete adım atmalarına sebep olan, Allah'ın tayin ettiği mürşidlerdir. Daha aşağıda kendilerine tâbî olunan mürşidler vardır. Daha alt kademeye doğru inen bir istikamette 7 şahit oluşmaktadır. 7. ve en alttaki şahit, kiramen kâtibin meleklerinin önündeki şahittir. 3 boyutlu olarak hayat filmini çeken kameraman (sürücü) bir de şahit vardır.

     Kıyâmet günü her devirdeki bütün devrin imamları, bütün kavimlerdeki Resullerin şahidi olacaktır ve aşağıya doğru, 7 kademede şahadet müessesesi tamamlanacaktır.

 

Allah razı olsun

Burhan AKSU

 

( Tabiiyet Yaşayan Birisine Olması Gerekir. başlıklı yazı mihrimah tarafından 19.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu