Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki sevgi ve muhabbet, kardeşliğin
örs ve çekiciydi.
Asil gönülleri mutlu eden, en manidar
neşe ve sevinciydi.
Diyarbekir’li olmayanlar bunları
gördüğünde,
Anlata anlata bitiremedikleri,
övgülerin övgüsüydü.
Ey Diyarbekir
Sendeki rahmani aşk ve sevgiler, gönüllerin zebercet işlemeli kolyesiydi.
Bereketli toprakların, şanı yüce
Allah’ın bizlere hediyesiydi.
Tarihe mal olmuş yiğit ve mertliklerin,
Cennetlik
olmanın muştusu, cehennem narlarından azad olmasının habercisiydi.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki ahde vefalılık, yorgunlukları
bir anda giderirdi.
Dost dostunun ayıp ve kusurlarını, karanlık gece misali setrederdi.
Çok odalı evlerin bazalt taşlı avlularında, zaman
Coşkun akan bir pınarın suyu gibi çar çabuk geçerdi.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Endamı güzel gelinlik kızlar, kadınların meclisinde hayâ abidesiydi.
İnsanlıktan nasiplenenler, kimsesiz dul
ve yetimlerin en güçlü sesiydi.
Sevgi, muhabbet, sadakat ve kardeşlik
duyguları,
Aklıselim düşünen insanların, başından
indirmediği en değerli fesiydi.
Ey Diyarbekir diyarbekir!!
Sende doğmak, sende yaşamak, sende
ölmek, şereflerin şerefiydi.
Suyunu içmek, havanı solumak, birine meftun
olmak, mert ve yiğitlik zaferiydi.
Seni sevmek, seni sevmeyi bilen
gönüllerde konuk etmek,
Sana sevdalı gözlerin feri, uğrunda ölüme
gidenlerin ise aşk ve şevkiydi.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki gizemli hoşluğun, nadideliğin yoktu eşi
benzeri.
Havana suyuna alışan, gitmez, gidemezdi asla senden geri.
Yağlı kurşunlar bile öldürmezdi, sana
sevdalı olanı,
Ama bir anlık firakın, akıldan alır
götürürdü serden seri.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki aşk ve sevda, tarihin
sayfalarına altın harflerle yazılırdı.
Sana olan sevgi ve muhabbet, insanın
insanlığını artırırdı.
Başka yerlerde Muhammedi gül
bahçelerinde bile gezerken,
Gitmezdin gözlerin önünden insanın
şirin aklı sende kalırdı.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki ikindi meltemleri, yanan
sevdalı bağırların hararetini giderirdi.
Körelmez kardeşlik kılıçları, en nadide
sevgilerle bilendikçe bilenirdi.
Anlatılmayan özlemlerin, kesik uçlu
kalemlerle yazılırdı.
Hevsel bahçelerinde, gül sevdalısı
bülbüller, aşk ve sevdanın şakırdı.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki yanık sesler en müzmin illetlere
şifa verir iyileştirirdi.
Bayramlar gelmeden, küs ve dargınlar birbirleriyle
barışırdı.
Savunurdun her daim mazlumların hak ve
hukukunu,
Zalim oğlu zalimlere celalli ve haşin
baktırırdı.
Ey Diyarbekir diyarbekir!
Sendeki kadirşinaslık, insanı bırakırdı kendine hayran!
Kavurucu sıcaklarda, içilirdi lıkır lıkır
koyun yoğurdundan yapılan ayran.
Çıkılırdı, sevda desenli kapkara taşlardan
yapılan surların üstüne,
Temaşa edildikçe, doyulmaz olurdu seyran
Ey diyarbekir diyarbekir!
Sendeki hoşgörü ve hüsnü zan, gönül
kabesi olurdu.
Suyunu içen, havanı soluyan, fikri
güzel gönlü güzelleri bulurdu.
Benim ben diyen hiçbir babayiğit
dayanmazdı firakına,
Firaklarında Muhammedi güller gönül
vazosuna konulurdu.
Ey diyarbekir diyarbekir!
Sendeki sadakat, insanın gönlüne neşe ve sürur doldururdu.
Kadri kıymetin bilmeyenler,er veya geç
kuduz köpekler gibi kudururdu,
Sen, Sahabelerin, Nebilerin, Azizlerin,
Peygamberlerin gönül otağısın
Senden uzaklarda yaşayanların gönüllerini,
duman ile sis bürürdü.
Ey diyarbekir diyarbekir!
Sendeki gözü karalık, mert ve yiğitlik,
kitaplarının ana fikriydi.
Fikri güzel gönlü güzellerin
dillerinden, düşmeyen en manidar zikriydi.
Sımsıcak lavaş ekmeğin ve hamravat
suyuyla yapılan taamların tadı tuzu
Yerin göğün sahibine karşı olan canı
gönülden en ihlaslı şükrüydü.
21/Mart/2018