Saygıdeğer okurlarım; bilgisayarımı
önüme alıp da,, yazmaya başlayınca, aklımda kalan ünlü isimlerden söz etmek,
onları günümüze taşımak geliyor içimden.
Bu da, bana zevk veriyor. Halk dili ile konuşacak olursak, çütü beş para etmez
sözler beni rahatsız ediyor. Bu düşünce
ile, bu günde size Vatan Şairlerimizden,
Namık Kemal’ın biricik oğlu, Ali Ekrem
Bolayır’dan söz edeceğim. Yazımın başlığında Ali Ekrem Bolayır kim dedim ama,
O’nu genç kuşaktan çok az kişinin
tanıyacağını sanıyorum. Şimdi size ondan bir kısa kesit
sunacağım. Bilmeyenler tanısınlar, bilenler de bilgi tazelemiş olurlar diye düşünüyorum.
Ali Ekrem
Bolayır, İstanbul’da 1867 senesinde doğmuştur. Dört yaşında iken Hobyar Mahalle
Mektebine başlamıştır. İlk tahsilini tamamladıktan sonra bir sene kadar Fatih
Askeri Rüşdiyesine devam etmiştir. Özel derslerle idadi tahsilini tamamlayan
Ali Ekrem Bolayır, babası Rodos Mutasarrıfıyken Arapça, Farsça ve Fransızca
öğrenmiştir. Oğlunu asker yapmak isteyen Namık Kemal, bir dilekçe ile Sultan
II. Abdülhamid Han’a müracaat etmiş ise de, dedesi buna mani olarak padişahtan
Şura-yı Devlete veya Hariciye Nezaretine tayinini rica etmiştir. Sultan bu iki
teklifi dikkate almayıp, Ali Ekrem’i Mabeyn’e almıştır. Bu göreve alındığında 20
yaşında olan Bolayır, 18 yıl bu vazifesini sürdürmüştür.1908 Eylülünde
Cezayir-i Bahr-i Sefid Valisi olmuştur. 1 yıl sonra görevden alınınca İstanbul’a
dönmüştür. 1910’da Darülfünunda Edebiyat Müderrisi olmuştur. 1912’de tekrar
Akdeniz Adaları valiliğine tayin edilmiştir. Balkan Savaşları sırasında
Yunanlılara esir düşmüş ise de esareti kısa sürmüş ve İstanbul’a dönmüştür.
Tekrar Darülfünun’a müderris
olmuştur.1922 yılında Yahya Kemal’e vekaleten 3. Kez Darülfünun'a tayin edilmiştir. Birkaç ay sonra asıl olarak
ders vermeye başlayan Ali Ekrem Bolayır, buranın üniversiteye çevrildiği
tarihten 1933 yılına kadar bu vazifesinde kalmıştır. 1937 yılında hayatını
kaybetmiş ve Zincirlikuyu Asri Mezarlığına gömülmüştür.
Burada biraz da edebi kişiliğinden söz
etmek istiyorum.
Ali Ekrem Bolayır, daha 10 yaşında iken şiirler söylemeye başlamıştır. Babası
bazı mısralarını düzelterek ona yardımcı olmuştur. 17-18 yaşlarında iken düzgün
manzumeler yazmaktaydı. İlk neşredilen eseri “Dağ” adlı mensuresidir. Önceleri
İlham, sonra da Ayın Nadir takma isimlerini kullanmıştır. Servet-i Fünun'da
yazmaya başladıktan sonra asıl şahsiyetine kavuşan Ali Ekrem Bolayır, bir süre sonra Tevfik Fikret’le aralarında
ayrılık çıkınca Servet-i Fünun'u bırakarak Malumat’a geçmiştir. Ali
Ekrem’in dili ihtişamlı olduğu için Türkçülük cereyanına katılmamıştır. Bazı
manzumelerinde tekellüflü (ağır) bir dil kullanmış, tamlamalara bağlı
kalmıştır. Dile hakim olan şair, 1908’den sonra hece vezni ile şiirler yazmış
ise de bu vezni aruzdaki gibi başarıyla kullanamamıştır. Gerçekleri romantik
bir tarzda ifade etmek onun bariz özelliklerindendir.