Ben,
beş yaşında babamı kaybetmiş biri olarak babasız yaşamanın güçlüğünü ve
babanın ne büyük bir devlet olduğunu çok iyi biliyorum. Babamı kaybedeli 57
yılı aşkın bir süre geçmiş olması onu unutma noktasında bir adım bile
ilerlemiş değilim. Gerçi abilerim, annem, amcalarım, dayılarım, teyzelerim ve
ablalarım bana babasızlığı yaşatmamışlarsa da babanın anlam ve önemini de
inkar edemem. Arkadaşlarımın babalarını gördüğümde bunu daha iyi anlıyorum.
Kırk- elli yaşlarında babasız kalmakla, beş yaşında babasız kalmanın bir
farkı vardır elbet. BEN BABAMLA BİR GÜN OLSUN ŞÖYLE BİR KARŞILIKLI OTURUP
YEMEK YEMEMİŞİM, SOHBET ETMEMİŞİM. BABAMDAN BİR KURUŞ HARÇLIK BİLE ALMAMIŞIM.
Bayram günleri bir gün olsun elini öpmemişim. Ama hep o özlemi duymuşum
yüreğimde. Ben babayı yaşamışım, çevredeki örneklerden görmüşüm babanın ne
denli önemli kişi olduğunu. Benim sözlüğümde baba maddi olarak değil manevi
bir varlık olarak yer almıştır hep. Ve hep öyle kalacaktır. Ama babalarını
huzur evlerine hapsedenleri de anlamış değilim. Acaba diyorum, benim de babam
sağ olsaydı, ben de mi öyle yapardım? Bu sorunun yanıtını hala bulabilmiş
değilim. Allah şaşırtmasın. Ana babalarını bakmak için sıra yapanlar yok mu
hani? Ocak ayı Alinin, Şubat ayı Velinin ve mart ayı da Ömer’in deyip
paylaşıldıktan sonra Velinin iki gün daha azdır deyip itiraz etmelere ne
demeli? İtirazın bence Veliden gelmiş olması daha etik olmaz mı? Aslında ana-
babaya bakmak sırayla değil yarışla olmalı, öyle değil mi benim sevgili
dostlarım? Böyle hallere düşmek bir ana- babaya ölmekten daha kötüdür desem
yanlış olmaz her halde. Ana- babayı huzur evine göndermeler, otele
götürmeler, bir de Allah korusun öldürmeler.... Allah başa vermesin... Elli-
altmış yaşında da olsanız eğer babanız hayattaysa onun nazarında hala
çocuksunuz. O sizin başınızda bir çatıdır. Öldüğünde evinizin çatısının
uçtuğunu far kedersiniz. Baba olmadan baba olmanın anlam ve önemini
bilemezsiniz. Evladınızın size nasıl davranmak istediğini düşünüyorsanız siz
de öyle davranın babanıza. Sepet ve terlik hikâyeleri öyle yabana atılır
cinsten değiller. Gerçek hayatın ta kendileridirler. Bazı arabaların
üzerlerinde Babam sağ olsun yazılarını çok okumuşuzdur. Bu babaya duyulan bir
vefadır. Ama babanız size bir araba almamışsa peki? Eğer babanız sınırsız mal
ve mülk bırakmamışsa? Ne yapmalı böyle babayı mı diyeceğiz? Babamızı
parasından ötürü seversek para bitince sevgi de biter. Ey anası- babası
hayatta olanlar: Onlara bir öfff bile demeden sürekli gönüllerini alın. Yılda
bir gün olan Anneler günü ile Babalar Günü gibi kandırmacalarla gününüzü
geçirmeyin. Her gün anneler günüdür, her gün babalar günüdür. Anneniz ve
babanız öldüğünde boşu boşuna tabutlarına sarılıp ağlamayın. O işler gülünç
ve anlamsızdır. Ey babalar ve analar, Çocuklarınıza sadece mal ve mülk
bırakmak için kendinizi hırpalamayın. Onlara güçlü bir Allah sevgisi,
peygamber sevgisi verin. Evlatlarınıza milli ve manevi değerleri iyi öğretin,
Evlatlarınıza balık tutmayı öğretirseniz o onlara ömür boyu balık yemelerine
yarar. Yoksa bir derya dolusu balığı miras bırakmış olsanız çok çabuk biter.
Okutun. Son nefesinizde bir yudum su veren ile bir ayet okuyan nesil
bulunsun. Haydi babalar günümüzü kutlayalım, Ona çiçek değil sevgi verelim.
Çiçek solar gider fakat verdiğiniz sevgi her gün yeşerir. Meyve verir. HER
ÜÇ-BEŞ YAŞLARINDA BABASINI KAYBEDEN YETİM ÇOCUKLARI GÖRÜRSEM BENİM YILLARDIR
DUYDUĞUM HÜZNÜM ALEVLENİR. BİR YANGINA DÖNÜŞÜR. BU YETİMİN NASIL BÜYÜYECEĞİNİ
DÜŞÜNDÜRÜR. Muhammet Avcı / Haziran Sakarya