DUA, DAVET,
Her hangi bir işimizde Allah’ı
yardıma çağırmaktır, davet etmektir.
Peygamber Efendimiz s.a.v. hadisi
şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:
“ Allah bir kula icabet etmek
istediğinde ona dua etme iznini verir. “
“ Aziz ve Celal olan Allah’a yeryüzünde en
sevimli amel duadır..”
“ İbadet, dua eden mü’minin ruhunun yükselerek Allah’a ulaşmasıdır.” Tirmizi, Davat. 112
“ Dua mü’minin silahı, dinin direği,
göklerin ve yerin nurudur.”
“ Dua rahmetin anahtarı ve
karanlığın meşalesidir.”
Resulüllah s.a.v yine bir hadisi
şeriflerinde şöyle buyururlar:
“Allah katında, duadan
daha kıymetli bir şey yoktur.”
(Tirmizî, Deavât, 1/3370)
“Bütün ihtiyaçlarınızı Allah’tan isteyin,
hatta ayakkabı bağınızı bile!.. Çünkü Allah kolaylaştırmazsa, ayakkabı bağını
elde etmeniz bile kolay olmaz!”
(Beyhakî, Şuab, II, 41/1118)
25/FURKÂN-77: Kul mâ ya’beu bikum rabbî lev lâ duâukum, fe kad
kezzebtum fe sevfe yekûnu lizâmâ(lizâmen). (Onlara):
“Rabbim, dualarınız olmasa size değer vermez. Oysa siz yalanlamıştınız. Fakat
(azap) kaçınılmaz olacak.” de.
Dua; “Her hangi bir işimizde Allah’ı
yardıma çağırmaktır, davet etmektir.”
Dua kalbinizden tam bir tevekkülle
olursa Rabbim o duaya mutlaka icabet eder.
2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu
da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum
yerşudûn(yerşudûne). Ve kullarım
sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua
edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana
(Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı
dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).
Dert ve sıkıntıya düşmek,
Allah’ı gizlice çağırmana sebep olduğundan bütün dünya malından üstündür.
Dertsiz dua soğuktur; bir
işe yaramaz. Dertli dua ve yalvarma, gönülden, aşktan gelir.” (Mevlâna,
Mesnevî, çev. Veled İzbudak, I-VI c., MEB Yay., İstanbul, 1995, III, 203, 204)
Allah, senden ne alırsa
ona karşılık sana bağışta bulunur...
Bağını mı yaktı! Sana bağ
dolusu üzüm bağışlar; dert içinde neşe verir.” (Mesnevî, III, 1872, 1873)
Ne güzel, ne mübarektir bu
ağrı, sızı. Ne mutlu, ne kutludur bu hastalık; ateş, dert ve gece uykusuzluğu!
İşte Allah, bana yaşlılığımda
lütuf ve kereminden böyle bir hastalık, böyle bir illet verdi;
Sırt ağrısını ihsan etti de her gece yarısı beni uykudan uyandırdı. Bütün gece
manda gibi uyumayayım (da Allah’ı anayım, O’na dualarda bulunayım) diye bana
dertler, ağrılar bağışladı.
Kardeş! Karanlık yere,
soğuğa, derde, kırıklığa ve hastalığa sabretmek,
Âbıhayat kaynağı ve sarhoşluk kadehidir. Çünkü yücelikler, hep aşağılıklarda
gizlidir.
Allah cc. O halde onlar da benim
davetime icabet etsinler buyurmaktadır. Peki Rabbimiz bizi nereye davet
etmektedir?
Allahüteala’da bizleri kendi zatına
davet etmekte ve bizim de bu davete icabet etmemizi istemektedir.
10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu
ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin). Ve
Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına
ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.
Allahütealâ diyor ki: "Allah
selâm yurduna davet eder."
Selâm, selâmet, salim, İslâm,
teslim, Müslim, Müslüman kelimeleri (28 ayrı açıdan 28 kelime türeyebilir )
"slm" kökünden gelmektedir. Bilelim ki "sin",
"lâm" ve "mim" den oluşan, "slm" kökünden gelen
bu kelimeler, Kur'an’ı Kerim'de en çok mânâlandırıldığı şekliyle
"teslim"i ihata eder. Onun için Allahütealâ'nın selâm yurduna davet
etmesi aslında teslim yurduna davet etmesidir.
Allahütealâ, Allah'a ulaşmayı
dilemeyi ve ruhun ölmeden Allah'a ulaşmasını, 12 defa farz kılmıştır. Mutlaka
ruhun Allah'a ulaşması lâzımdır. Allah'a ulaşınca teslim olur. Buradaki
"selâm" kelimesinin muhtevası, teslimdir. Çünkü Allahütealâ, ayet-i
kerimede buyuruyor ki: "Allah kimi, o selâm yurduna ulaştırmayı dilerse, o
kişiyi Sıratı Mustakîm'e ulaştırır."
Sıratı Mustakîm'e ulaştırırsa
ne olur?
4/NİSÂ-175: Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se
yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ
(mustekîmen). Böylece
Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve
O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) Kendinden bir rahmetin ve fazlın içine
koyacak ve onları, Kendisine ulaştıran "Sıratı Mustakîm"e hidayet
edecektir (ulaştıracaktır).
Bu bana yönlendirilmiş yoldur diyor
Allahüteala.
15/HİCR-41: Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun). Allahû Tealâ şöyle
buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”
Bu yol Allah’a ulaştıran yoldur..
6/EN'ÂM-126: Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl
âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve
bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur (Allah'a götüren
yoldur). Tezekkür eden bir kavim için ayetleri ayrı ayrı açıkladık.
Hidayet ise Allaha ulaşmaktır. Allah’a
vuslattır.
3 / ÂLİ İMRÂN - 73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel
hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul
innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun
alîm(alîmun).
Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler).
(Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki
hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.)
Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar,
Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki
fazl Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'dir (ilmi
geniştir, herşeyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).
2 / BAKARA - 120: Ve len terdâ
ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel
hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi
min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de
hristiyanlar senden (asla) razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (var ya) işte o, hidayettir.” Sana
gelen bunca ilimden sonra eğer onların hevalarına uyarsan andolsun ki;
Allah'tan sana ne bir dost ve ne de bir yardımcı olur.
Net olarak Allahütealâ bizlere Sıratı
Mustakîm'in hidayete erdirdiğini, Allah'a ulaştırdığını söylüyor. Allah'a
ulaşan ruh, Allah'ın Zat'ında yok olur, ifna olur. Bu, ruhun Allah'a ulaşması
ve O'na teslim olmasıdır. Seyr-i sülûk adlı bir yolculukla, insan ruhu Allah'a
ulaşmış ve Rabbine teslim olmayı başarmıştır.
Burada Allahütealâ "selâm
yurdu" demekle, Allah'ın Zat'ını kastediyor. Allah'ın Zat'ı, teslim
yurdudur. Ne kadar ruh varsa hepsi Allah'tan gelmiştir ve Allah'ın Zat'ına
mutlaka geri dönecektir. Ne zaman ruh Allah'ın Zat'ında yok olursa, işte o
zaman herkes için asıl hedefe ulaşmak söz konusudur. Allah'ın Zat'ında yok
olmak, vuslata nail olmak, ruhu Allah'a hayattayken teslim etmek, Allah'ın 12
defa farz kıldığı bir hususu gerçekleştirmek demektir. Allahütealâ, son derece
açık olarak: "Allah'a dön ve teslim ol." diyor:
39 / ZUMER - 54: Ve enîbû ilâ
rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ
tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size
azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi,
iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
"Allah selâm yurduna
(veya teslim yurduna) davet eder ve kimi dilerse onları Sıratı Mustakîm'e
ulaştırır. O Sıratı Mustakîm ki, Allah'a ulaştıran yoldur."
“Davet, Allah'ın Zat'ınadır.
“
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU