kalbi aşkla çarpan şiirler büyüttü
içimizin kuytularında
gizlemeye çalıştığımız sevgi arsızlığını
fesleğenler yetiştirdik renkli saksılarda
gökyüzünün en görünen yerlerine
umut yazdık büyük harflerle
oysa
toprağa değmişti ellerimiz
yaprakların yeşiline
denizlerin gel-gitlerine
yine de başımıza gelmedi aklımız
bir çocuk öldüğünde
sağır oldu kulaklarımız
masumiyetin attığı ölüm çığlığına
bir ağaç devrildi kökünden çatırdayarak
ezerek gözü yaşlı çimenleri
akşamların ezber suskularında
devşirmek istedik işe yarar bir kaç anıyı
hayatı biraz yaşanılır kılmak adınaydı
belki de tüm çabamız
hatta küçük bir tebessüm ç/alabilmekti
yaşamın yanağından kaşla göz arası
kendimizi kandırdık
herkes biraz suçlu vicdanından
yeteri kadar dağılmadı gözlerimiz önündeki
sisli perdeler
iyi anlatamadık kendimizi kim bilir
ifade özürlüsüyüz bir ihtimal
bilmem affeder misin bizi kader
güneşi tutabilmek ellerimiz yanmadan
ay ışığında gülümseyebilmek yıldızlara
sahralarda bir kum tanesi kadar olabilmek
ve
sarıp bağrımıza basmak gerekirdi
bir yarayı en kanadığı yerden
buydu asıl var olmak dediğin
bilemedik
gecenin karasına örüp saçlarımızı
utancımızı saklamaya çalışmak
hatırlamaya çalışsa aklımız
eskilerde kalmış masalları
başka bir dünyadan
canı acıyan kalplerimize
el sallayan çocukları
ah
bu nasıl aşılmaz acı
çıkmaz sokaklarda nefeslenirken
henüz gelmemiş yarınlar
ki hepsi dünden ağır yaralı
insan olduğumuzu mırıldansa
tam unuttuğumuz yerde
ölümlere şahit olmaktan kanı çekilmiş
dudaklarımız
bağırsak son bir çabayla tüm dünyaya
oysa insandık biz
artık kalemim senin çocuk
bu şiir senin
bütün kelimeler emrinde
yetmezse söyle
yeni harfler de bulup getiririm sana
istediğin kadar vur merhametsizliğimizi yüzümüze
''ben hâlâ masumum hiç olmazsa büyüyüp
sizler kadar kirlenmedim'' de
bağır bağırabildiğin kadar
şimdi sıra sende çocuk
GAMZELİMM