Sermaye ve para güç. Biriyle savaşmak için illaki top, tüfek, nükleer silah kullanmak gerekmez. Yükselttin mi doları, altını … Üreten müesseseyi yıkarsın bir anda… Üretilen mal, satılmaz olur… Parası olan güven duygusu içinde parasını yastık altında saklar. Dolarla, altınla borcu olan kara kara düşünürken, buna sahip olan bayram eder.   Sanki parasının değer kazanmasının kendisine faydası olmuş gibi…


Para, eğer özgürsen, harcanabilir bir değerdir. Asla huzur için bir değer taşımaz. Sokakta anarşi varken, kurşun sıkılırken, o kurşun çok paran yüzünden sana torpil geçmez, seni affetmez, yaşatmaz… Vurur geçer. 


Biz aç kalmayı bir ibadet biliriz, oruç tutarız. Yokluğu, fena biliriz. Tasavvufta, gerçek tarikat ehlinde bu ereğe varmaya çalışırız. Eğer dünyadan kopabilirsek, gerçek manada Allah’a ibadet etmiş olur, hiç bir dünya yükü, ilahi yoldan bizi geri çeviremez. Bizim inancımız, başka din ya da dinsizlere benzemez. Bu ereğe varan kul, yaşadıkları ile ölmeden ölür ve dünyayı ayakları altına alır, tıpkı İbni Arabi gibi. Sizin inandıklarınızın, ibadet ettiğinizin üstüne basıyorum demiş. Bir rivayete göre, Yavuz Sultan Selim Han, o dediği yeri Şam’da buldurup kazdırdığında oradan altınlar çıkmış… 


Allah c.c. zekat verin demiş, mal yığıp biriktirmeyin demiş. Dünyalık her değer bizi ona esir eder çünkü… Onun yokluğu ve muhafazası için, her türlü önlemi alır ve korumak için uyuyamayız bile… Biter diye harcayamayız, fakir gibi yaşarız adeta… Bu yüzden dünyalık, gaye değil araç olmalıdır.  Bilinmelidir ki, Komşusu açken tok yatan bizden değildir diyen bir peygamberin ümmetiyiz. Allah için ne verdiysek, bu dünya da öbür dünyada da bir karşılığı mutlaka vardır. 


Biz bu değerleri yitirdiğimiz için, bugün gelinen noktada bir ticaret savaşıyla karşı karşıyayız. Eğer elimizden parayı alırlarsa, söz dinleyen oluruz sanıyorlar. Para’nın bir tanrı haline geldiği, ondan medet umulduğu bir ortamda, bu savaşın galibi olacağını sanıyorlar. Haklılar da… Çünkü Allah’a değil, paraya tapar olduk. Sorsan kişilere, Ben Allah’a inanıyorum der. Oysa, elinden parasını alsan, o kişi bas bas bağırmaya başlar, belki de silahı çeker vurur elinden parasını alan kişiyi. Haşa, tanrımızı koruruz adeta.


Bu ticaret savaşı boşuna bir sınav değildir. Allah bizim bu halimizi görüyor ve aklımızı başımıza devşirmemizi istiyor. Para’ya değil bana tap diyor. Bana güven, Kur’an ve sünnette ara yaşam yolunu diyor. Bir hayır ve rahmet üzerine bize bu şerri üzerimize salıyor. Feryat figan etmeye gerek yok. Aklı-selim düşünüp gerçeği görelim, kardeş olalım ve İslam çizgisine dönerek, Allah’tan af-tövbe dileyelim. Bu savaşı açanda, Gerçek İslamın yaşandığını görsün, o şeytan başını taşlara vursun inşallah. Telaş etmeye gerekte yok… Tövbe ya Rabbi… Affet bizi… Amin!



Saffet Kuramaz

( Ticaret Savaşları başlıklı yazı safdeha tarafından 10.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu