Ne demiştim, sen aydınlattın
Karanlık dünyamı.
Sen uyandırdın yüz yıllık uykumdan
Atalet doluydu içim,
Sürüklenip gidiyordum.
Çarpacaktım bir köşeye
Dağılacaltı bir taraflarım.
Tuttun omuzlarımdan,
Silkeledin var gücünle.
Derin siyah bir okyanustaydım,
Üstelik yüzme bilmem.
Çaresiz, ürkmüş bir çocuktum.
Ellerim yüreğinden küçük,
Çektin çıkardın o pis sulardan.
Bir perşembe sabahı,
Güneş dağların ardından,
Henüz yeni gösteriyordu yüzünü.
Dağlar çok yakındı,
Anladım, ben dağlardaydım.
Bir taş parçası...
Sen vardın yanımda
Derin bir muhabbet içerisinde...
Zaman geçti, geçmeseydi.
Işıklar söndü, her yer karardı.
Gözlerimi kapattım.
Mışıl mışıl uyudum, çocuklar gibi.
Bir acayip rüya gördüm.
Yok yok kabus olmalı.
Düşüyordum dik bir yokuştan,
Çarptım, en sert ağaç gövdelerine
Dağıldım...
Ağır ağır süzülerek,
Batıyordum en derine
Üstelik çırpınıyordum.
Gördüm, kıskandım.
Ne çok isterdim bir balık olmayı.
Baktım gökyüzüne güneşi göremedim
Tüm bunları sen yaptın,
Sana minnettarım...