KİTAPLARI DEFALARCA YAKILAN DAVID
LAWRENCE(1885 1930)
Orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak 11 Eylül 1885 yılında Eastwood Nottinghamshire’da dünyaya gelen D.H. Lawrence, 20. yüzyıl modern
dönem edebiyatında eserler vermiş, özellikle cinsellik ve yasak olan aşk gibi
konularda eserlerini
realist
üslubu ile kaleme
almıştı. 2 Mart 1930 da ise 45
yaşına basmadan Fransız Rivierası’ nda Vence kasabasında senatoryumda veremden
öldü.
D.H
Lawrence’ ın dedesi de çok yoksuldu. Hiç bir zaman işçi sınıfından geldiğini
unutmadı. Küçük
yaşta zatürreeye yakalandı. Zayıf, hastalıklı bir çocuk olarak büyüdü.
Kültürlü, olgun bir kadın olan annesine çok düşkündü. 55 yaşında annesini
kaybetmesi hayatında dönüm noktası oldu. Annesi de oğlunu elindeki imkanlar
nispetinde iyi yetiştirmeye çalıştı. Lawrence de annesi gibi öğretmen olmayı
aklına koymuştu. Öğrenimini de buna göre yaptı.
12 yaşında imkansız gibi görünsede Nottingham High School a burs kazandı.1900
yılında ise ikinci kez burs kazanıp Nottingham
University College a gitti. Bir yandan çalışıp bir yandan 4 yıl okudu. King’s
Scholar Ship Examination da(krallık burs
sınavı ). 21 yaşında Londra Üniversitesinde olgunluk sınavını verdi
David Lawrence’ın ilk romanı “White Peacock” (Ak Tavuşkuşu) 1911’de yayınlandı. Yalnız Lawrence
bu başarısından sevinç duyacak halde değildi. Ömrü boyunca ona destek olan ve
her türlü derdine deva bulmaya çalışan annesi bir ay önce ölmüştü. Lawrence,
annesinin ölümünden sonra uzun bir bocalama devresi geçirdi. Daha sonra
hayatını kalemiyle kazanmaya karar verdi ve çalışmaya koyuldu.
Uzun süre yaptığı öğretmenliği
artık yaptığı sevmiyordu. İşinden ayrılıp, evli bir kadınla beraber uzun bir
Avrupa gezisine çıktı. Bu geziden sonra 1913’te 2. romanı “Trespasser”
(Günahkar)’ı yayınladı. Aynı yıl bir şiir kitabı daha yayınlandı.
İlk sevgilisi
Jesse idi ve ayrılmalarına annesi sebep oldu. Daha sonra evli olan Alice Dax
ile uzun süren ilişki oldu. 1914 de ise kendisinden 6 yaş büyük olan zengin ve
kültürlü çevrede yetişen Alman Freida ile evlendi. Freida ki çocuğu ve eşini
hiç düşünmeden bırakıp David ile Almanya ya kaçtı. Boşanması 2 yıldan fazla zaman
alınca çok sıkıntılı günler geçirdiler. Lawrence hep Freida ’nın onu bırakıp
ailesine geri döneceği korkusuyla yaşadı. Freida nın Alman olması nedeniyle
defalarca savaş yıllarında taciz edilip sorgulandılar. Evleri aranıp parasız ve
umudsuz kaldılar. Alman casusu olmakla bile
suçlandılar.
1915’te “Rainbow” (Gökkuşağı)
adındaki romanı yayınlandı. 1919’da savaş bittikten sonra İngiltere’den
ayrıldı. Akdeniz ülkelerinde bir dinlenme gezisine çıktı. Sağlık durumu gönden
güne bozuluyordu.
Oğullar ve Sevgililer, Aşık
Kadınlar (Birinci dünya savaşı sırasında yazıldı.) ve Lady Chatterley’in Sevgilisi başlıklı romanları işçi sınıfının
sıkıntılarının yanı sıra kendisine yönelik eleştirilerin kaynağı olan bu
konuları da yansıtmıştır. Senatör Branson Cutting,
elinde tutmaktan bile utandığı kitap hakkında şunları söyler; ‘’ Lady
Chatterley’s Love adlı kitaba on dakikadan fazla göz atamadım. Bu gördüğüm
en menfur şey. Bedenen ve ruhen hastalıklı olduğu aşikâr bir adam tarafından
yazılmış olan bu kitap cehennemin karanlığı kadar karadır.’’ Kadınların cinsel
özgürlüklerini kimsenin savunmadığı şekilde o döneme karşı savunmuştu. Kitap yakıldı
ve ilk basımından 32 yıl sonra tekrar basıldı.
“Maden
ocağında işçi” olan, “alkol kullanan” ve “kiliseye hiç gitmeyen” bir babaya
sahip olan Lawrence için, kendisi gibi orta sınıf bir aileden gelen annesi çok
daha önemli bir yer teşkil etmişti. (Neville ve Baron, 2010: 47,48).
Edebiyat tutkusunu annesine borçlu olan
Lawrence, bundan dolayı annesine daha bağlı bir çocuk olarak yetişmiş ve
annesiyle olan bu yakın bağ da eserlerine konu olmuştur. Anneye olan aşırı
bağlılığı konu edinen Oğullar ve Sevgililer romanının yanı sıra “The
Rocking-Horse Winner” adlı öyküsü de annesini mutlu edebilmek adına baba rolüne
bürünen ve bir anlamda sembolik olarak ailenin babası konumuna gelen küçük bir
çocuğun ruhsal yapısını yansıtır.
The Rocking-Horse Winner
Bundan dolayı “The Rocking-Horse Winner” adlı bu öykü Freud’cu bakışıyla Oedipus Karmaşasını ve sembolik anlamda baba katilliğini yansıtan bir öyküdür. Freud’a göre Oedipus Karmaşası’nın yaşandığı dönem çocuğun genellikle 3-5 yaşları arasında anne-çocuk ilişkisine bir üçüncü kişinin, babanın, devreye girmesiyle çocuğun kişiliğini kazanabilmek amacıyla anneden ayrıldığı dönemdir.
The
Rocking-Horse Winner”’da Paul
karakterinin, şanssız bir eşe sahip olmasından dolayı kendisini şanssız
hisseden annesini mutlu etme çabası işlenmiştir. Babası şanssız olduğundan,
kendisinin dışında iki de kızı olan annesini mutlu etmek isteyen Paul evin
çıkarttığı “Daha fazla para olmalı! Daha fazla para olmalı!” uğultularından da
rahatsız olur ve babası yeterince para kazanamadığı için kendisi para kazanma
yollarını arar.
Lawrence’ın kendi yaşamında görülen bu
babanın reddi ya da babayı yok sayarak gerçekleşen sembolik baba katilliği
olgusu, “The Rocking-Horse Winner” adlı öyküde işlediği baba katilliği
temasının kaynağı olarak adlandırılabilir.
Bu
bağlamda, öyküdeki Paul karakteri Lawrence’ın bir yansıması ve “hikayeleştirilmesidir”. (Kadiroğlu, 2016: 193) Paul’un sembolik bir baba
katili olması Lawrence’ın evi ve babasını terk etmesiyle aynı anlama gelebilir.
Lawrence da Paul gibi kendi üstündeki eril güce karşı hareket etmiş maddi sıkıntıda olan babasını ise aslında sembolik olarak katletmiştir.