Ey gönlümün süruru
Umutlarım sürgünde benim
Kalmışım ölüm ile memat arasında.
İçim içime sığmazdı bir zamanlar,
Herkesi gönül soframda seve seve
ağırlardım
Dost bildiklerimin sıkıntı ve
kederlerinde hüzünlenir,
Ekmeği elinden alınmış çocuklar gibi ağlardım.
Birkaç gün görmediğimde, hemen arar,
Hal ve hatırlarını çok içten sorardım.
İyi günde de kötü günde de,
Yanlarında olmayı bir borç bilirdim.
Neşe ve üzüntülerini canı gönülden
paylaşırdım.
Ama kemlik bilmeyen, sevda abidesi bu
yufka gönlümü, küstürdüler.
Zira gözümün içine baka baka, beni her
daim mahirce kandırdılar.
Azılı bir düşman gibi, beni arkamdan
vurdular.
Neşe ve sevinçlerimi kursağımda
bıraktılar.
Ey gönlümü süruru!
Tımarı çok mükemmel yapılmış bir
küheylandım.
Kendimi bildim bileli, herkesi kendim
gibi sandım.
Beni insanlık pınarına götürdüler, ama
hararetli bağrımın,
Hararetini söndürmediler.
Gelen vurdu giden vurdu.
Güçlü belime hep barlarını yüklediler.
Bir an bile ahh uhh demedim, aşk ve
şevkle taşıdım.
Gönüllerine girebilmek için, hep
nefsimle uğraştım.
Yorulmadım, zira beni yarı yolda
bırakacaklarını,
İçi dopdolu umutlarımın dibine, en
etkili kezzapları dökeceklerini,
Bilmedim bilemedim.
Nerden ve nasıl bilebilirdim ki?
İnsanlara sevdalı gönlümde, zerre-i
miskalce kemlik yoktu.
Her daim hüsnü zan yapardım.
Dostlarımı onura etmek için, karınca
gibi çalışıp çabalardım.
Ey Gönlümün süruru!
Ne olur Allah peygamber aşkına, beni
bana anlatma!
Fikri güzel, gönlü güzeller hatırına, beni bana bırak!
Bırak ki gözümün önünü görebileyim!
En güzel duygularımı, uğrattılar dumura,
Ay aydınlık yollarımı, döndürdüler
karanlık, çıkmaz,sokaklara
Neyim var neyim yok, varımı yoğumu
serdim gönül soframa.
Şimdi ise kin ve nefretim, her geçen
büyüdükçe büyüyor.
İyi niyetimin kötüye kullanılması, bana
azap üzerine azap veriyor.
Suçum günahım, iyi niyetli olmak mı?
Suçum günahım, her zaman kadir kıymet bilmek mi?
Suçum günahım, bir babanın oğlunu, bağrına bastığı gibi,
bağrıma basmak mı?
Suçum günahım, işin kolayına kaçmadan, muhabbet ve
sevgi ile kucaklaşmak mı?
Suçum günahım, bildiğim doğruları, gerektiği yerde gerektiği gibi, konuşmak mı?
Suçum günahım, ya göründüğüm gibi, ya da olduğum gibi, görünmek mi?
Suçum günahım, emri-bil maruf nehyi-anil münkeri
gerektiği gibi, yapmak mı?
Suçum günahım, her şeye kadir olan, Rahman’a giden
yollarda, çok ihlaslı olmak mı?
Ey Gönlümün süruru!
Susma, konuş bir şeyler söyle!
Bal dökülen ağzından, çıkan tatlı cümlelerinle,
Belki üzüntü ve kederlerim, bertaraf
olur.
Kabuğuna çekilmiş, bu hor ve hakir
görülen gönlüm, kendine gelir.
Gözlerimin içi güler.
Kendime olan küskünlüğüm, belki biraz azalır.
Anlatamadığım pişmanlıklarım, benden muhacir
olur.
Cılızlaşmış pazılarım, belki tekrar
güçlenir.
Karanlık yarınlarım, pespembe olur.
Solmakta olan Muhammedi güllerim,
yeniden canlanır.
Karamsarlığım azalır, belki de kökten biter.
Kalan ömür miadım, beni benle yeniden
barıştırır.
Gamzeli yanaklarımdan, gülücükler
dökülür.
Yarım asırlık yorgunluğum, geçer.
Lütfen susma konuş!
Konuş ki ben yine eski ben olayım.
Husumetler iltica etsin gönlümden!
En rahmani sevgi ve muhabbetlerle
dolayım!
Gönlünde kemlik olmayanları bulayım.
26/Ekim/2018