Salonun perdeleri çekilmiş, sağa sola serpiştirilmiş mumlar ortamı aydınlatıyordu. Şömineye yakın yuvarlak masanın etrafında kadınlı erkekli bir grup oturmuş el ele tutuşuyorlardı. Yaşlı kadın, yüzünde gezinen endişeli bakışları hissetti. Genç kızı, okul çağındaki oğlanı, babalarını süzdü. “Vaz geçebilirsiniz. Henüz geç değil. Çağrılan geldiğinde gidene kadar kalkamazsınız.” Çıt çıkmadı. Kadın gözlerini yumdu. Perdeler havalandı. Mum alevleri kısalıp uzadı. Kadın gözlerini açtı. Göz çukurları boşalmıştı. Masada eller sıkıldı. Parmak boğumları kanla doldu. Oğlan kalkacak olunca adamla kız zorla geri oturttular. Kadının sanki burnu tıkalı sesi genizden çıkıyordu. “Neden, neden, neden!” Adam dehşete düştü. Ellerini kurtarıp ayaklandı. Kadın kendine geldi. Göz çukurları doldu. “Ne yaptınız!” Masayla sandalyeler hızla havalanıp yere çarpıldı.
Sırtı
dönük kadın sandalyeye çıktı. İlmeği boynuna geçirip sıktı. Sandalyeyi arkaya
doğru itti. Ayakları çırpınıp durdu. Yavaş yavaş sallanırken adam içeri girdi.
Elinden kâğıt düştü.
Hastane bekleme salonuna adamla kadın girdi. Kadın danışmaya yanaşırken adam gözüne ilişen kanepeye oturdu. Kadın danışmadan ayrılıp laboratuvara yürüdü. Adam telefonu çıkarıp arama yaptı. Gerginliği sesine yansımıştı. “Dawn’u susturduk. İstediğiniz gibi; iletişimin kesilme sebebi olarak yakıtının azalması gösterildi. Soruşturma derinleşirse…” derken kadın önünde dikildi. Adam başını kaldırıp bir an kadına baktı. Konuşmaya devam etti. “NASA’dakileri uyaran birileri var.” Kadın zarfı uzatınca adamın dili dolandı. Dikkati dağıtıldı. Hiddetle zarfı çekip aldı. Telefonu kulağından uzaklaştırıp dişlerini sıkarak “Rahat bırak!” Kadın arkasını dönüp seri adımlarla hastaneden çıkarken adam izliyordu. “Asteroit neredeyse altından yapılmış. Koordinatları Dawn okyanusa düştüğünde gidip alacağız.” Kadın arabaya binip çalıştırınca adam ayaklandı. Kapıya koşturdu. Araba otoparktan ayrılırken arkasından bakakaldı. Zarfı yere fırlattı. Homurdanarak eğilip aldı. Raporu çıkardı. Okumaya koyuldu. Ne gözlerini kırptı ne nefes aldı. “Son evre mi!”