Barak Fısıltısı
BARAK FISILTISI
Ahmet AYAZ
Gaziantep
Ekspres Gazetesi 11.12.2018
…………………………………………..
Barak fısıltısını Baraklılar iyi bilirler.
Gaziantep halkının da bileceğine inanıyorum. Birisinin kulağına gizli bir şey
fısıldarsınız, o söz o kadar geniş alana yayılır ki; Davul zurna çaldırıp da
ilan verseniz, o kadar insan duymaz. Ben de bunu bildiğim için yazımın
başlığına Barak Fısıltısı dedim. Bu
yazıda çok ilginç ve yakışıksız
davranış biçimlerini göreceksiniz. Gaye insanlara faydalı olmaktır.
Yıl
1979 güz vakti, Bülent Ecevit’in
başbakanlık dönemiydi. Şimdiki Ersin Arslan Araştırma ve Uygulama Hastanesi,
Gaziantep Devlet Hastanesi iken, ben de bu hastanede genç bir memurdum.
Bir CHP milletvekilinin adını biliyorum, fakat vermeyeceğim. Öldü mü? sağ mı? Onu da bilemiyorum.
Gaziantep Devlet Hastanesine geliyor ve doğru içeriye doğru ilerlerken, kapıcı
“nereye” deyince, senden mi izin alacağım diye kapıcı ile tartışırken, kapıcıya
bir tokat vuruyor. Kapıcı buna, bu kapıcıya
derken, iç kapıdan, dış kapıdan kapıcılar meydancılar toplanıyorlar vekilimiz
ciddi anlamda dövülürken, hastanenin polis memuru yetişiyor. Bir kaç tokatta polis memurundan yedikten sonra,
Millet vekilimiz kimliğini çıkarıp, “Ben Gaziantep CHP millet
vekili falancayım” Diyor. Ama olanlar da oluyor o zamana kadar. O zaman
Baştabip Rahmetli Ortopedi Uzmanı Faruk Balıktı. O sırada emniyet müdürü de çok
sayıda polis memurları ile hastaneye geliyor. Faruk Balık Millet
Vekilimize soruyor. “Siz kapı görevlisine,
ben Gaziantep millet vekili falancayım
dediniz mi?” Diyor. Vekilimiz “Yakamdaki rozeti kapıcınız görmüyor mu?” Deyince,
Faruk Balık bir kahkaha attı ki,
görmeliydiniz. “Yaho kapıcı gelenin, gidenin yakasına mı bakıyor? Kapıcıların
bazıları okur yazar değil” Dedi. Vekilimiz bedavadan ve yeterince iyi bir dayak
yemiş oldu ki, anlatılmaz bir derecede. Şunu üzülerek söylüyorum: Millet
vekilimiz hastane kapısında kapıcıya, usulünce bir merhaba deseydi de kendini
tanıtsaydı, polis memuru da dahil, görevliler kendisinin karşısında saygı
ile eğilirlerdi. Ne yazık ki,
meclise seçilmiş ama, intizamı düzeni
öğrenememiş. Ahvali vaziyet bunu gösteriyor.
Şimdi
yukarıdaki tabloyu gördünüz, bir de
aşağıdaki anlatacağım manzarayı görün. Bakalım ne dersiniz?
Vatandaş geliyor Gaziantep Üniversitesinin
kapısına. Millet Vekilimizin, yakasında rozet vardı. Bunun yakasında rozeti yoktur. Güvenlik görevlisine,
saygısızca “Bu arabayı tanımadın mı? Kapıyı niçin açmıyorsun? Bu araba torunumun. Torunum burada hoca”. Bu defa bir
başkası “Beni tanımadın mı? Bak beni iyi tanı, ben falanca hocanın babasıyım. Bu araba da oğlumun. Haydi aç kapıyı, beni kızdırma.” Sanki güvenlik
görevlisi kendisinin esiridir, maaşını da kendisi ödüyor. Düşünüyorum da, biz
medeni insanlar seviyesine ne zaman geleceğiz diyorum ve üzülüyorum. Bu ne demek oluyor? “Beni arabadan indirme. İnersem seni döverim”,
diyen çok çeşitli dengesizlere, ben burada diyecek bir şey bulamıyorum. Bunların bu hal ve hareketleri,
torunları için, çocukları için, bir talihsizlik değimlidir? Kendileri bir şey olamamışlar, oğlu ile torunu
ile, üç beş kuruş ekmek parası için,
hayat mücadelesi veren, güvenlik görevlisine
hava atmaya çalışıyorlar. Attıkları hava kendilerine ne kazandıracaksa. Ben O
güvenlik görevlilerine dua ediyorum.
Allah sabır vere de, seni de, torununu da, oğlunu da, arabanı da demeyeler diye. O dengesizleri de
Allah ıslah ede diyorum. Çünkü onlar, bu tutum ve davranışları ile, oğluna ve
torununa gölge düşürdüklerini fark edemeyen, bir akıl fukaralarıdırlar. Bu
akıl fukaralarını da idare etmek gerekir
diye düşünüyorum. “İlmin başı sabır” demişler, sabretmek gerekiyor bu
dengesizlere.
Bakınız
hal böyle iken, Rektör Hocamız Prof. Dr. Ali Gür Beyin oğlu da, Üniversiteye
girerken kibarca kimliğini göstererek kendini tanıtıyor da, ben Rektör Hocanın
oğluyum demiyor. Siz büyüklüğe bakınınız ve davranış farkını görününüz. Ben
daha önceki yazımda da söz etmiştim rektör hocamızın oğlunun nezaketinden ve kibarlığından. Şükür edelim ki, Üniversitemizde Prof. Dr. Ali Gür
Hocamız gibi bir rektörümüz var, Doç.
Dr. Necip Fazıl Yılmaz gibi bir rektör yardımcımız var. Halden anlayan bir
güvenlik müdürümüz Hamza Polat var. Gaziantep Üniversitesinde özellikle benim
çok yakından tanıdığım bir çok saygıdeğer hocalarımız da var. Ben burada
teker teker onların adlarından söz edersem, baş ağrısı olur diye düşünüyorum. Bu
kadar sabırlı, hoşgörülü olan, Fahri Çepik Hocamızı da şahsen tanımam, iyi
yönde adını duyuyorum, anmadan
geçemeyeceğim. Burada şunu da söylemem gerekiyor. Gaziantep Üniversitesi ilim ve
irfan yuvasıdır. Üniversite kapısında huzur bozmaya hiç kimsenin hakkı yoktur.
İnşallah kendini bilmeyen dengesiz insanların
yolu düşmez diyorum. Allah iyileri aramızdan eksik etmesin. Gerekse genç, gerekse yaşlılarımızı da bir yanlışa
düşürmeye diyorum. Şunu da söylemeye ihtiyaç duydum. Kim ki, bir kişiyi
küçültmeye çalışırsa, hal ve hareketi ile kendini küçültür. Büyüklük sabırla, hoş
görü ile, karşıya saygı ve sevgi ile olur.
Saygıdeğer okurlarım inanın ben günlük yaşantımda, kendi kendime o kadar
özen gösteriyorum ki, ölmüş babama, oğluma ve kızlarıma bir yerde, bir gölge
düşmesin. Çünkü bir yerde, bir yanlış yaparsınız, falancanın oğlu bu,
falancanın babası derler. İşte bunu
düşünerek kendimi her an kontrol altında tutuyorum. Bir kimseye karşı
bir yanlış yapmamaya çalışıyorum. Güzel bir atasözümüz var. “At ölür meydan
kalır, yiğit ölür şan kalır” İyi işler yapalım ki, ölsek bile arkamızdan güzel sözler söylensin, rahmet ile anılalım
diyorum. Bakınız, bugün için büyük bir makamda olabilirsiniz. Bu makam
geçicidir. Asıl makam, eşin, dostun, komşunun gönlündeki makamınızdır. Eşin
dostun gönlündeki makamınız ebedi bir
makamdır. Hiç bir kimse bu makamı elinizden alamaz. Burada baki kalan iyilikleriniz ve kötülükleriniz,
dürüstlüklerinizdir. Allah hepimize iyi ameller nasip ede.
Güzel insanlar, sevgili okurlarım; Beni unutmayın, sohbet köşemde sizler
ile yeniden buluşalım. En güzel ve mutluluk dolu günler, hep ve hepimizin olsun. Hoşça ve
dostça kalınız diyorum.
(
Barak Fısıltısı başlıklı yazı
Ahmet AYAZ tarafından
10.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.