Dün hızlı tren kazası oldu, dokuz kişi öldü… Onlarca da yaralı var. Neymiş sistem manuel çalışıyormuş ve bu nedenle ray atmamış. Eğer eleştireceksek, kazaya mutlaka sebep arayacaksak… Bulabiliriz birçok sebepte... Ancak kendim de yaşadım, tecrübe ettim. Bu tür kaza anlarını yaşadım ve o anlarda beynin durduğuna şahit oldum. Akıl hiçbir tedbire mantığına göre müdahale edemiyor.  Hani dersiniz ya, herhalde ölüm bu, ölüyorum!  Elbette tedbir almak lazım ama kazdan önce... Olacağa da açıklama yapmak mümkün değil. O kaza olacaksa Rabbim beyni durduruyor ve artık o son anda müdahaleye izin vermiyor. Kazayı önleyemiyorsunuz. Tıpkı, ölüm anında tövbenin kabul edilmemesi gibi, kazada önlenemiyor.

Delinin yahut provokatörün biri Tekbir getiriyor. Madımak oteli yanıyor. Onlarca insan ölüyor. Kalabalığın içine kurşun yağdırılıyor, taksimde onlarca insan ölüyor. Kalabalığın inancına ters düşen şeyler söyleniyor Kahramanmaraş olayları oluyor Alevi-Sünni meselesi hortluyor, onlarca insan yine ölüyor. İlk önce kalabalığın toplanması sağlanıyor, sonra o kalabalığının beyni durduruluyor ve ölümlere sebep olunuyor. Provokatör ölmüyor, aksine uzaktan gülerek ölenleri seyrediyor. Kimse ne onu tanıyor ne de onu takip ediyor. O kalabalığın içinde tanınmıyor. Bu ölüm, çıkar peşinde olan birilerine malzeme oluyor. Ölen yakınları, yakınını toprağa verirken, ağlarken… O kişiler ellerine geçen paraları sayıyor. Har vurup harman savuruyor, eğlenip coşuyor. Beyin yine duruyor, geriye dönüş yok. Azanın belâsını Allah veriyor.

Beyin durmasına neden olan tek neden cahillik… Cahil insan mühendiste doktor da olabilir, tarlada çalışan çiftçide… Cahil insan hayat mektebinde okumayan, okusa da okuduğunu yaşamayan, plansız ve programsız yaşayan, işte böyle geldik ve böyle de gidecek, ne diye çabalayayım diyen… Ancak bir bataklıkla karşılaşsa öleceğini bilse, o bataklıktan kurtulmak için çırpınan, ölmek istemeyen insan… Ölüm, çaresiz hastalık olsa onun için diklenen insana verilen isimdir cahillik… Elbette yaşamak için, ayakta durmak için teni korumak için her şeyi yapmak gerekiyor, ya ruhu? Ruhunu unutan ve beslemeyen insan zır cahildir… Öğrendiğini yaşamayan cahil insan, kaza yapmaya meyilli ve o anlarda da beyni duruyor. Gerçekten ölüme götürecek kazalarda müdahale edemiyor. Öylesi çaresiz…

Değerleri yaşatmak için ve huzuru topluma yerleştirmek için ruhumuza/kalp gözümüze önem vermeliyiz. Ruhsuz bir beden asla yaşamaz, yaşatılamaz. Yaşasa bile ona insan denemez. Deli dediğimiz bile ruhuna önem verdiği için o hale gelmiştir.  Deliler cahil değildir. Ama akıllıyım diyen, her şeyi bildiğine inanan kimse, delinin yaşadığı dünyaya bile girememiştir. Hiç olmazsa savaşı yaşar görünür, aşkı tutar görünür, olmadık şeyleri söyler görünür, ya insan? Neye inandığını söylerde o söylediğini yaşar görürsünüz ki? Dili başka kalbi başka yaşar ve konuşur. Mutsuzdur, şikâyet dillidir, iki yakası bir türlü bir araya da gelmez. Deliyi yargılar, küçümser ama kendisi de deliden delidir, cahildir.

Yüce Allah’ım, Kur’anda geçen Nisa suresi 79. ayette der ki, “Ey insanoğlu! Sana gelen her iyilik Allah'tandır, sana ne kötülük dokunursa kendindendir. Ey Muhammed! Biz seni bütün insanlara bir elçi olarak gönderdik. Buna şahit olarak da Allah yeter “ Mevla hiç kuluna adaletsizlik yapar mı? Sorun insanın cüz-i iradesinde gizli… Tercihlerinde gizli… “Oku”mamakta ki ısrarında gizli… Bana dokunmayan yılan bin yaşasın da gizli… Kaza olur, ölenler olur, bu ölüme başka sebepler arar, başkalarını suçlamaya devam eder durur. Suçu kendimizde hiç aramayız… Başkalarına teselli olsun diye öğüt veririz, o öğütlere kulağımızı kapatırız. Hep başkaları yaşasın bize kimse dokunmasın deriz. Bunu da özgürlük olarak tanımlarız.

Ey cahil insan, bu dünya bir bilim ve kurallar zincirinde dizayn edilmiş. Bunu öğrenmek ve buna göre yaşamak zorundasın. Bedenine önem verdiğin kadar ruhuna da değer vermelisin, sevgiye doyurmalısın! İşte medeniyet ve Avrupa bu şekilde yakalanır. İşte İslam’da bunu böyle emreder.


Saffet Kuramaz

( Okuduğunu Yaşamayan Kimliğini Kaybetmiştir başlıklı yazı safdeha tarafından 14.12.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu