İnsan
buruk bir haykırışla
Gelir
bu köhne dünyaya...
Hüznün
binbir yüzü yansır ruhuna.
Tatmamak
mümkün mü böyle bir acıyı,
Ruhundaki
hüzün büyür bedeniyle birlikte
Beslenir
yüreğini dağlayan gözyaşlarıyla.
Ta
ki hissedene kadar yüreğindeki fazlalıkları
Unutmak
ister ,unutamaz ;unutamadıklarını
Yüreğinde yer açmak ister yeni duygulara
Bu
terk etmenin bir başka biçimidir …
Fazla
olan bırakılmak istenmeyince,
Acı
verir insanın bedenine.
Acısız
olmaz mı ..? Olurdu belki de
Eğer
terk etmeyi sevgiyle kabullenip,
Bırakabilseydik
uçup giderdi kendiliğinden,
Acı
da, hüzün de doğmazdı o zaman
Bunu
yapacak güç var mı ki yüreğinizde .
Terk
etmek gerektikçe…
Tutunmak
en ağır ızdıraptır .
Güzel
olan her şeyi yok edercesine
Tutunmaya
çalışmak.. Acı verene,
Bırakılması
gerekenlere,
Farkında
olmadan tutunmak ise
Acıtır,
eskitir ruhumuzu ince ince.
Budur
asıl acı olan da
Sevmek
değildir bu aslında
İntikamdır
ruhun bedenden aldığı
Çekilmez hayat karmaşası arasında
Acısı,
sevinci ve hüznüyle tüm yaşananlara
Bazen
zamanı durdurup bakmalı; insan,
Ne
kadar fazlası varsa içini kemiren
Yeter
demeli ruhunu tutsak alan duygulara.
Ve
yeniden doğmalı umarsızcasına
Yağmur
sonrası güneşe inat yükselen
Güneşle yağmurun yasak aşklarının meyvesi
Sislerin
ardından doğan rengarenk ALKIM gibi.
…………………………………………………….ENA.