Kar yağıyor ara ara, soğuk dışarısı… İçimde ürperti, dinlemiyor neymiş yaşadığım yaşı. Sokaklar boş, arabalar yavaş! Hayat durmaya yakın, meltem esintisi hayalim akın akın, ısıtıyor içimi! Bu hayatımda kaçıncı tekrar, tipisi olur nakarat… Hep benzer olunca, tat vermiyor ne yersem yiyeyim bayat! Değişmeliyim diyorum dilimden, lakin hareket kabiliyetim o kadar az ki, sanki yere mıhlanmış tank gibiyim…
Değişmek, alışkanlıklarımdan vazgeçmek… Sanki yemeğime gizlice atılmış zehir gibi acı, düşünmesi organlarıma yapıyor baskı ve sancı! Etmem gerekiyor hareket, hem de tavşan misali… Avcı vurdu vuracak, var belki ileride tuzak! Yaşamak için kurusa ne olur dudak… Tavşan koşuyor ama ben duruyorum. Tembel ciğerlerimle soluyorum. Tavşan düşünmüyor ölümü yahut her an var nihayet, lakin koşuyor, kendini, verilen fıtratını sergiliyor. Bense yaşamak için, ölmemek için bir şeyler yapmalıyım diyorum. Ben verilen zengin fıtratıma yabancıyım. Hep uç yaşıyorum, ya çok yiyorum hızla kilo alıyorum sonra da hiçbir şey yemiyor diyet yapıyorum. Bunun arasında yaşamak, fıtratıma uygun tercih yapmak bana uymuyor!
Kar öyle hızla yağıyor ki, saçlarım, kaşlarım apak… Sanki demire dönmüş ağırlığı, buzul dağını taşıyorum. Birden yaşlanmışım gibi! Üşümeyim dediğim onca giyimim, yılların tecrübeleriyle denk gibi… Ne kadar öğrendiysem yaşamadığım için, üzerime yük olmuş, soğukta zor yürüyorum. Sağlıklı beslenseydim, üstümde bu kadar yük olur muydu? Öğrendiğimi yaşasaydım beynimde bu kadar lüzumsuz bilgi rahatsız eder miydi? Fıtratıma uygun yaşamıyorum işte!
Öyle tipi var ki, kimseyi etrafımda göremiyorum. Her adımda bir duvarı deliyorum. Niçin bu havada dışarıdayım ki? Neyi görmek istedim ki? Aradığım neydi ki? Her şeyin birbirine karıştığı hayatımı çözecek miydi ki bu gidişim. Doğa istediğini yapıyor ama ben direniyorum. Doğal olamıyorum.
Kimseye güvenemiyorum…
Ön yargıdan kurtulamıyorum…
Kendimi doğadan yansıyan aynaya bakıp, kontrol edemiyorum.
Ben aksine bir başkasını köle edip ondan hizmet beklemekle, makyaj yapıp gençleştim gibi teselli bulmakla, başkasının eserleriyle oyalanıyorum. Aradığım Alaettin’in Lambası, cadının sihirli değneği, evliyanın suda yürüyen hafifliği… Her yerimi rakamlar, kodlamalar sarmış sanal dünyamda… Başkasının seçtiği adaya oy vermekle vicdanım rahatlıyor, verdim oyumu kurtardım soyumu, der gibi… Okus pokus ne kadar kilo varsa eri git… Okus pokus ne kadar acı varsa silinip git beynimden! Unut varmış ölüm… Unut yaşamak zülüm. Biriktirdiğim paramı garanti görüyorum. Garantiyi arıyorum. Hatta cennetin tapusunu…
Kar yağıyor hala, yaşlılık dokunur tutunduğum dala… Değişmiyorum… Üşüyorum! Bilmediğim ve beklemediğim bir çukura düşüyorum. Çığ mı düştü ne!
Saffet Kuramaz