Bol Acılı Soğanlı Zıkkımın Kökü Var Yersen
Bizim bu dükkan komşusu Lütfullah Ağabeyi severim desem şimdi yalan
söylemiş olurum, hiç sevmem, baştan diyeyim... O da benim onu sevmediğimi,
hisseder zaman zaman da belli etmez, bana şirin mi şirin görünmeye çalışır yine
de... Her türlü hastalık mevcuttur Lütfullah Ağabey de şeker, tansiyon, kalp
damar tıkanıklığı, guatr, basur, ülser, sanki zannedersiniz hastalık
koleksiyonu yapıyor arkadaş... Eğer ki tıp literatürüne yeni bir hastalık
girmiş ise, o hastalığa yakalanmadı mı kahreder kendini, yemeden içmeden
kesilir... Millet pul koleksiyonu, kartpostal koleksiyonu, tarihi eser
koleksiyonu yapar, Lütfullah Ağabey de hastalık koleksiyonu yapar... Yolda
gezerken durup durup, aaahhhh, ooooof! çekmeleri meşhurdur... Ondan bu gün
iyiyim kelimesini duymanız, insanlığın Jüpiter Gezegenine gidebilmesi kadar
zordur. Lakin çevresi geniştir pek... Arkadaşları arasında çok doktor vardır...
Para pul da vermez, cimriliğinden midir nedir? Şeytan tüyü var adamda...
Bizler dar gelirli, bol giderli, çok atarlı güççücük esnaf sınıfına
girdiğimizden genellikle yemeklerimizi iş yerlerinde kendimiz yapıyoruz.
Kendimi methetmiş gibi olmayayım da bir şeyler beceriyoruz, makarnasından, kuru
fasulyesine, pilavına kadar işte kendi yarı çapımızda diyelim... Ha bir de
menemen onu unutmayalım... Soğanı, biberi doğra, üstüne de iki yumurta kır, o
kadar da basit değil yani. Yumurtaları bile kırarken onun tekniği var estetik
bir şekilde kıracaksın ki yumurtanın kabukları menemenin içine düşmesin,
maazallah sonra boğazına takılır da telef olur gidersin... Bu konuda size
yardımcı olabilecek benim ''Yumurta Kırma Teknikleri - 2.Cilt'' kitabımı
tavsiye ederim şiddetle...
Bizim bu Lütfullah Ağabey şeker hastası da olduğu için sık sık yemek yer. Ben
günde iki öğün, üç öğün yiyorsam o altı yedi kere yemek zorunda azar azar...
İşte sorunda burada başlıyor zaten. Ne azar azar yemesi, ne de bir şey... O
çoğaltarak yiyor, sonunda da hem şekeri yükseliyor hem de tansiyonu asansör
gibi bir iniyor, bir çıkıyor. Benim de her gün yemek yaptığımı bilir, takılır
durur kapı önünde durmadan... ''Bu gün ne yaptın Ahmetçiğim?'' Ben de her gün
sorduğunu, soracağını bildiğim için, daha önceden kurarım kafamda cevaplarını,
sırası gelince de yapıştırırım. ''Sana ne be adam sana ne ne yaptımsa yaptım,
hayır yok yoksul bir adam olsan, buyur gel diyeceğim. Mal mülk olarak da beni
dörde katlar diyeyim yani.''
Allah aşkına siz sinir olmaz mısınız, birisi gelip de her gün size ne yaptın bu
gün ne yiyorsun, diye sorunca? Ben de kendimce yöntemler buldum onun sorularına
karşı... Anlatayım kısaca... Soruyor ''Bu gün bir kuru fasulye yapsan da yesek
Ahmet'im.'' of ki of kokusunu mu aldı ne? ''Yaptım ağabey bu gün kuru fasulye
yalnız pırasalı ve akide şekerli kuru fasulye, sen sevmezsin pırasayı,
bilirim.'' İşte böyle ben de cevaplar... Yine başka bir gün. ''Ahmetçiğim bir
güveç yapsan da yesek.'' Yapmam mı? ''Yapacağım ağabey yapacağım bu gün güveç
hem de timsah eti ile maymun beyni karıştırıyorum azıcık da kangurunun arka
bacağından koyacağım.'' Şaşırtmaya devam ''O nasıl oluyor Ahmet'im ya sen beni
işletiyorsun gibi.'' Hah onu anlayabildi isen ne mutlu sana... Bir gün bulgur
pilavı yapmışım, kokusunu mu aldı ne? Hemen damladı bizim iş yerine. ''Oy oy oy
Ahmetçiğim burnuma da güzel güzel bulgur pilavı kokusu geliyor.'' pişen bulgur
pilavı tabi ki de Lütfullah ağabeye düşen cevap da şöyle '' Ağabey bulgur
pilavı da içine azıcık isot kattım o yetmedi bir de Japonların suşi yaparken
kullandıkları isottan daha da acı bir baharat varmış onu da kattık bakalım
nasıl olacak, bunu ilk defa deniyoruz da.'' Acıyı sevmediğini bilirim, dedik ya
hastalık hastası basuru da var ağabeyimin. Acıları duyunca hemen çark etti
haliyle... Bir saldırıdan daha yara almadan yırtmıştık...
Bazen o kadar bunaltıyor o kadar üstüne üstüne geliyor ki insanın bu Lütfullah
Ağabey, insan hem sinirleniyor hem de zıvanadan çıkıyor. Günde beş kere ne
yemek yaptın diye de sorulmaz ki be agam? Bir günde sen bir şeyler yap da bizi
buyur et. Hep mi alma ağacının altında büyüdün sen? Bir günde alacağım karşıma
ne yemek var diye sorduğu zaman ''Bol acılı bol baharatlı zıkkımın kökü var
ağabey yer misin?'' diyeceğim. Hayır onu istiyor eninde sonunda.
(
Bol Acılı Soğanlı Zıkkımın Kökü Var Yersen başlıklı yazı
AhmetZeytinci tarafından
3.04.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.