Yaz derdi rahmetli
Barış Manço şarkısında… Yazardı eskiden bakkallar veresiye… Ay sonu gelirdi,
para nerede ki… Veresiye alan hesabı kapatamaz tali yollardan giderdi evine… Yaz, Yaz da nereye kadar, defter kabarık
veresiye ala ala… Herkes söz bile olsa bedava defter arar yazmak için… Çöplüğe
döndü yazdıklarımız, beş para etmez… Üzerine çay dökülür solar yapraklar
okunmadığından… Alınmış bir gül hatıra olur solar yaprak aralarında… İnsan
artık anı deyip yazdıklarını okumuyor bile… Okusa bile gülüyor ne yazmış da
yaşamamış haline!
Sanal icat oldu olalı
kütüphanelerin tozu silindi sitelerde. Herkes yazıyor, herkes haklı, herkesin
alacağı var ve konusuna baksan şikâyetleri doldurmuş satırlarına. Kimse
yazdığını yaşıyor mu diye sorgulamıyor. Yazılanın içinde emek yok. Emek
olmayınca teri kokmuyor, o kokuyu almıyor okuyan nefes alıp verdikçe…
Yaz dostum desem… Ne
kadar alacağım ki? Eğer karşılığında para almayacaksam enayi miyim emek verip
yazacağım diyor. Yazan yazdığını yaşayıp hissetmiyor, okuyan boş vaktim var
okumaktan zarar gelmez diyor. Arada kazanan bilgisayarın harcadığı elektrikle
faturalara yansıyan parasal karşılığını alan elektrik üretim şirketleri.
Bilgisayarı icat edip satan firmalar… İnternet
firmaları, bu yazıyı yayınlamakla okuyan çok olursa kazanan site sahipleri…
Yaz dostum internete
çöplük olarak yığılan kütüphaneden dökülen çöplük arşivleri…
Keşke yazanda,
okuyanda ders alsa, ibret alsa… Dosdoğru olabilsek! Nasrettin hoca misali ya
yoğurt mayası atsak göle, ya hep yoğurt olursa… Böyle hayal gibi kurmak olsa da umut varı
olmalı, pozitif de olmalı yine de!
Yaz dostum, yaz!
Saffet Kuramaz