DÜNYA’NIN ADALETİ ( ruh
suretlerinde kalbimin yelkenleri )
Balat’ın arka sokaklarında koşuşturma sesleri
duyuluyordu. Zaten olaysız bir akşamı olmazdı bu virane sokakların. Dili olsa
da anlatsaydı bu eski sokaklar hikayelerini .Ne kabadayıları tanımış, ne
olaylara sahne olmuştu sisli karanlık sokaklar. İşte yine çığlık sesleri
yükseliyordu apartmanlardan Belli ki yine vurmuştu felek bir kurbanını daha …
Cabbar öylece yatıyordu sokak ortasında. Karnından gelen al sızıntıyı durdurmaya
çalışıyor , elleriyle bastırıyordu.Kafası tam da kaldırımın kenarına denk
gelmişti.Belli ki başında da bir sıcaklık tüm vücuduna yayılıyordu. ‘’Hey gidi
deli Cabbar ‘’ diye düşündü.Tesbihi bir yana savrulmuş elleriyle uzanmaya
çalışıyordu gece esintisinde…
Deli Cabbar
Balat’ın en bıçkın adamlarından su testisi su yolunda kırılır hesabı sokaktaki
haytaların en serti idi. Eşi evine üç kuruş ekmek getirmek için sosyetik evlere
temizliğe giderken,Cabbar kahve köşelerinde barbut oynar karısının üç kuruşuna
göz dikerdi.Emine çok çileli bir kadındı.Küçük yaşta zorla kendisinden büyük
Cabbar’a gelin gitmiş,Üç çocuğuna da kendi gücüyle bakmaya çalışan elleri
nasırlı küçücük bir kadındı.Sevgi nedir bilmeden önce baba zulmü ardından da
koca dayağı iyice belini bükmüştü.Bazı geceler hiç uyumaz gelmeyeceğini bile
bile Cabbar’ı beklerdi.Bu vurdum duymaz adam ise Emine’den aldığı üç kuruş
parayı ya kumara yatırıyor ya da pavyonlarda ‘’caka’’ atıyordu.Bir kaç yıl önce
yaralama suçundan kısa süre ceza evine bile girmiş orası bile adam edememişti.Tesbih şıkırtılarının racon seslerine
karıştığı sokaklardı buraları ve insan ruhuna acımayan kanunları yine kesecekti
ruh biletlerini…
Cabbar sisli
sokaklarda ağır ağır yürürken iki karanlık tip belirdi yanında. Bellerindeki
silahları göstererek sertçe bir bakış attılar. Hemen geriledi ayakları iri
cüsseli adamlar karşısında. Epeyce borcu birikmişti çünkü hep gittiği pavyona.
Sivri sakallı adam söze girdi ‘’iki güne borçlarını ödeyeceksin Cabbar
‘’diyerek gürledi. Aynı anda bir ses çınlaması kulakları sağır edercesine
yankılandı. Diğeri de belinden çıkardığı tabancayı ateşlemişti havaya doğru.
Cabbar kendini yere attı.’’Böyle olmazdı.Bu adamların şakası yoktu ‘’çözüm bulup
borcunu ödemeliydi.
Doğruca eve gitti.Bahçe kapısını o kadar sert çarptı ki
Emine yatağından fırladı.En küçük numara bebekleri de kundağında ağlamaya
başlamıştı.Cabbar deli gibi evin kapısını yumrukluyordu. ‘’Emine aç kapıyı ‘’
kadın korkudan dona kalmıştı. Adam kapıyı kırarak yıldırım gibi içeri girdi.
‘’Bana para ver Emine ‘’ kadın daha ağzını açmadan hayatın zulmüyle yine baş
başa kalmıştı. Ne laf anlatabiliyor ne de bu deli adamı durdurabiliyordu.
Cabbarın haykırışları tüm mahallede de yankılanıyordu. Ne altınları ne de
paraları kalmıştı. Üç kuruşluk temizlik parasını yine zorla alarak evin dışına
yöneldi. Ama hırsını alamamıştı. Orta odada duran cam sehpaya öyle bir tekme
attı ki sehpa duvara çarparak tuzla buz oldu. ‘’Bir şeyler düşünmeliydi. Bu para
bulunmalıydı.’’
Cabbarın aklına
eski arkadaşı Hilmi geldi.Çocuksuz ailelere para karşılığı bebekler
bulurdu.Yeni doğmuş kızı da umudu olabilirdi.Nasılsa daha iki çocuğu daha vardı
ne olacaktı !….Hemen cep telefonunu ceketinin cebinden çıkararak Hilmi’nin
numarasını çevirdi. Hilmi’de kara suratlı tekinsiz bir tipti. Her zaman
Niyazi’nin kıraathanesinde takılırdı.Hilmi’ye ‘’kızını da çocuksuz bir aileye
vermek istediğini peşinden adamlar olduğundan parayı nakit ve hemen almak
istediğini söyledi ‘’
Hilmi bu habere
çok sevindi. Tam da çocuksuz bir aile onu bulup evlat edinmek istediklerini
söylemişti. Çocuk Esirgeme Kurumundan uygun görülmeyen tüm ailelerle Hilmi
yardım ederdi. Bu ahlaksızlığı bir de ‘’kamuya hizmet ‘’sözüyle orda burada
dillendirirdi. Cabbar’a iki saat sonra buluşma yerini tarif ederek gelmesini
söyledi.Çocuğu da sabah yeni ailesine teslim edeceklerdi.Emine hiçbir şeyden
habersiz cam kırıklarını devrilen eşyaları topluyordu.Hayatın ona oynayacağı
son oyundan haberdar değildi.Cep telefonu acı acı çalmaya başladı Yine yüreği
hop etti.Arayanın Cabbar olduğunu görünce korkudan ilk başta açamadı ama açmasa
daha kötü olacaktı. Ürkek bir ‘’Alo’’ sesi çıkardı. Çenesindeki darp izleri
konuşmasını zorlaştırıyordu. Cabbar ; ‘’Emine sabah bebeği hazırla onu sağlık
ocağına götüreceğim ‘’dedi. Emine şaşırdı. ‘’kesik kesik öksüren bebesini şimdi
mi düşünüyordu.’’ Anlayamadı ama eli mahkum ‘’tamam ‘’ dedi ve kapattı.
Cabbar kurtuluş
çözümünü bulduğu için keyifli keyifli sokaklarda naralar atıyor birahaneye
doğru yürüyordu.
Mekanın önünde çakal
Hilmi’de yılan sırıtışıyla gözüktü. Elinde gazete kağıdına sarılı parayı
ceketinin cebine koydu ve biraları tokuşturmak üzere havaya kaldırdı. Gece
bittiğinde Hilmi ile sabah görüşmek üzere ayrıldılar. Keyfine diyecek yoktu.
Balat sokaklarında kaderinden habersiz sallana sallana yürüyordu…Sokağın başına
geldiğinde iki zibidinin birbirlerine laf atıp hırlaşmalarını duydu.Halbuki
daha bunlar yeni yetmelerdi. ‘’Hayırdır’’ diye yanlarına yaklaştı. Tam ne
oluyor demeye kalmadan tek el silah sesi çınlaması mahallenin sessizliğini
bozdu. Cabbar’ın gömleğinin altından kan sızıyordu. Arkadaşını korkutmak için
silahını belinden çıkaran oto tamircinin zibidi çırağının silahı ateş
almış. Kurşun Cabar’a isabet etmişti.
Abilerini o halde gören çocuklar silahı kuyuya atarak koşturmaya başladılar.
Birkaç dakika sonra olay yerinden kaçmışlardı bile. Cabbar koyu kırmızı olan
gömleğine son kez baktı.Bu sokaklar işte adamı adaletiyle böyle bitiriverirdi…..
26.09.2015
ALİHAN ALTITAŞ