ŞEKERCİ ( ruh suretlerinde
kalbimin yelkenleri )
Ustanın maharetli ellerinden çıkan kurabiyelerin kokusu
tüm mahalleye yayılmıştı bile. Her kurabiye çocuğu gibi olurdu. Özenle hamuru
yoğurur, içine çikolata parçalarını aşkla atar karıştırırdı. Tüm bu tariflerin
en büyük sırrı; mesleğine aşık olup hamurun içine sevgisini de katmasıydı. Dede
mesleğini sürdürüyordu ne de olsa. Büyük dedesi ‘’Meşhur pastacı Arif usta idi.
Kurabiyeleri ve pastalarıyla nam salmış özel bir adamdı. Daha ilk okuldan
çıraklığı başlamış nur yüzlü dedesi ile birlikte nefis kurabiyeler yapabilme zaanatını ruhuna işlemişti. ‘’Hey
gidi günler ‘’ diye iç geçirdi. Ne zaman kurabiye tahtasında hamur yoğurmaya
başlasa dedesi gelirdi gözünün önüne ‘’Önce titiz olacaksın evlat ‘’ derdi hep.
‘’Kurabiye yapmaya başlamadan lavaboda iki kere eller sabunlanır. Tek
kullanımlık eldivenler paketlerinden çıkarılır ve şimdi insanların midelerini
mutlu etmek için çalışma zamanı evlat ‘’ diye gürlerdi yaşlı çınar. İşte
yıllarca tüm özel tarifleri uygulaya uygulaya dedesi kadar nam salmış, şekerleri
ve pastaları parmakla gösterilen bir usta olmuştu Selim Usta. En büyük dileği
ise bir gün torunları ile kurabiye hamuru yoğurmak, dedesinin yaptığı gibi en
doğru şekilde bu sanatı torunlarına aktarmaktı. Bir gün o da ‘’şekerci Dede’’
diye mutlulukla sokakta yürüyecekti.
Selim Usta
erkenden limon ve portakalları hazırlamış nefis şekerler yapmak için tezgahın
da çalışıyordu. Kış kendini bahara teslim etmemiş , dükkanın şekerlemelerle
dolu vitrinine güneş vuruyordu. İç odada çalışırken kapıyı duyması için kapı
girişine küçük bir çan bağlamıştı. O kadar tatlı ses çıkartıyordu ki dükkana
girenler mest oluyordu. ‘’Çın çın ‘’diye o tatlı çanın sesini duydu.Hamur
eldivenlerini çıkartıp havlusuyla ellerini sildi ve geniş tezgaha doğru
hareketlendi.İlk bakışta dükkanın içinde kimseyi göremedi.Şaşırdı, pala
bıyıklarını kurcaladı.Dükkanın ön camında bir kadının içeriye doğru el
işaretleri yaptığını fark etti.Olaylara anlam veremeyen şekerci ustası tam
dışarı çıkacakken tezgahın önünde altı –yedi yaşlarında sarı çalı bir çocuğu
camekandaki şekerlemelere hayran hayran bakmasına şahit oldu.’’Oğlum kimsin sen
? ‘’ demeye kalmadı Eski kıyafetleriyle bir kadın içeri girdi. ‘’Hakan oğlum
şimdi alamayız olmaz ‘’ diyordu. Şekerci ustası kadına doğru yaklaşarak
‘’Hanımefendi ne olacak çocuk o ‘’ dedi.
Kadın şekerci ustasına şekerlemelerden alamayacağını parasının
olmadığını söylüyordu ama Hakan öyle hüzünlü gözlerle bakıyordu ki dayanamadı.
Tezgahın arkasına geçti. Küçük bir torbaya yeni yaptığı şekerlemelerden
doldurmaya başladı. Sonuçta o da çocuk olmuştu, çocuklar üzülmemeliydi. Torbayı
kadına doğru uzatarak ‘’Tamam hanımefendi bu şekerlemeler yakışıklıya benden
hediye ‘’dedi. Hakan mutlulukla annesinin elini tuttu.Ama Hale hanım çok
gururlu kadındı.Bunu asla kabul edemezdi ‘’Hayır olmaz öyle şey ! Hakan’da
yokluğun ne olduğunu öğrenmeli ‘’ Şekerci ustası lafa girdi bir çözüm
düşünüyordu. ‘’Peki okul başlayana kadar her gün iki saat gelsin bana yardım
etsin şekerlemeleri de emeğiyle hakketsin ‘’dedi. Kadın bu çözüme çok şaşırdı
ama aklına da yattı oğlunun hayatı öğrenmesi için güzel bir yoldu.
Hakan hiç aksatmadan
üç ay boyunca hiç aksatmadan dükkana geliyor, Tezgahları silip yerleri
paspaslıyordu. Çok akıllı bir çocuktu. Altın rengi saçlarıyla dükkana neşe
katıyordu. Hele ki işler bitip de şekerleme saati geldiğinde o güzel yüzlü
çocuğun mutluluğunu anlatmaya kelimeler yetmezdi. Okul zamanı geldiğinde ise
şekerci ustası Hakan’da bir durgunluk fark etti. Çocuk çok sessizleşip üzgün
hareketler sergiliyordu. Adeta rüzgar yemiş selvi gibi boynunu bükmüştü. Şekerci
ustası Hakan’ı yanına çağırarak ne zaman okula gideceğini sordu. O an da
çocuğun hareketlerinden olayı kavradı. Ailesinin maddi gücü zayıf olduğundan bu
körpe yavru okula gidemiyordu.Hemen harekete geçti.Selim ustanın şekerci
dükkanın bir günden bir güne kapalı olduğunu gören çıkmamıştı.Heyecanla dükkanına
kilit vuran bu naif adamı görenler ‘’hayırdır Selim usta öğlen öğlen nereye ??
‘’ sorusunu soruyorlar ‘’Okul alışverişine ‘’ cevabı herkesi heyecana
boğuyordu. Şekerci ustası çok mutlu hissediyordu kendini. ‘’Hakan okuyacak
kocaman adam olacaktı’’ Defterden, çantasına her şeyini aldı. O yıl okula
başlayan Hakan Ustasının yüzünü kara çıkarmadı. Sınıflarını bir bir geçerek tüm
esnaf amcalarını gururlandırıyordu. Lise için de sınava girip ‘’devlet yatılı
lisesinde’’ okumaya hak kazanmıştı. Okul şehir dışında olduğundan tahsiline
artık Aydın’da devam edecekti. Dükkanın kapısındaki o mistik çan yine
çaldığında bu sefer dükkanın içine ayrılık rüzgarları doldu.Hakan, ustasının
elini öpmeye vedalaşmaya gelmişti işte ‘’ sık sık mektup yazacağım usta ‘’
diyordu. Selim usta kırlaşmış bıyıklarını kurcaladı, üzüntüsü yüzünden
okunuyordu.
Hakan gerçekten hayırlı bir evlat çıkmıştı. Beş yıl hiç
aksatmadan ayda iki kere ustasına mektup yolluyor ve okul hayatından ve
ustasını özlediğinden bahsediyordu. En son mektubunda ise Tıp fakültesini
kazandığını yazıyordu. Selim usta okur okumaz yerinden fırladı ve esnaf
dostlarına doğru koşmaya başladı ‘’bizim aslan koca doktor olacak .‘’
Yıllar yılları kovalıyor ,Yaz ayları nazlı bir gelin
edasıyla kendini kışa çok zor teslim ediyordu.Sıcaklıklar bazen o kadar
yükseliyordu ki nefes almak zorlaşıyordu. İşte böyle bir günde Selim usta yine
neşeyle dükkanını açmış hamur tezgahında şekerleme hamuru yoğurmaya
hazırlanıyordu. Birden sırtına soğuk soğuk terler akmaya başladı.’’Neler
oluyor’’ demeye kalmadan sağ kolunda şiddetli bir uyuşma ve sırtından kalbine
bir ağrı baş gösteriyordu. Şekerci ustası bilinçli bir adamdı hemen bu
göstergeler ‘’kalp krizi ‘’diye geçirdi aklından.Hemen tezgahın yanındaki
sandalyeye oturmaya çalıştı fakat ani kalp krizi kalbini bir demir örs gibi
eziyor hareket etmesine izin vermiyordu.Olduğu yerde tezgaha tutundu.İri elleri
ile kalbini tutup sakinleşmeye çabalıyordu.Gözleri daha fazla bu şiddetli
spazma dayanamadı.Her şey bulanıklaşıyordu. Son duyduğu şey ‘’en sevdiği’’ kapı
çanının sesiydi. Karanlık dehlizlere girmeden son anlarda sarı renkte bir
siluet belirdi tezgahın önünde ve derin karanlık..Şekerci ustası gözlerini açtığında
kolundaki serum sondasının kolunu acıttığını hissetti. Hastane de olmalıydı.
Gözlerini sağ tarafa doğru çevirdiğinde ise hiç bu kadar mutlu olmamıştı. Hakan
doktor kıyafetleri içinde şekerci ustasına sevgi ile bakıyordu. Usulca
gülümseyerek yerinden kalktı küçük torba içinde şeker paketini mutlulukla
ustasına uzattı…………
26.09.2015
ALİHAN ALTITAŞ