AŞKIN GÖZLERİ ( ruh
suretlerinde kalbimin yelkenleri )
Cemile gözyaşları içinde elindeki mektubu düşürdü. Satırlar
sanki bir hançer gibi yüreğine saplanmıştı. Yanındaki koltuğa kendini öyle bir
bıraktı ki Cansız bir et parçası gibi düşüyordu. Kalbindeki acı boğazına
saplanıyor ciğerleri acıyordu. Bağırmak istedi fakat bedeni bile ona isyan
ediyordu bağıramadı. Gözlerinden damla damla ruhundaki aşk akıyordu.
Hal bu ki Tarık'ı ne kadar çok sevmişti. O mavi
üniformasının içinde gökteki bir yıldız gibi parlıyordu sevdiği adam.
Tanıştıkları günü hiç unutamazdı. Rütbeli subayların gittiği o meşhur ‘’Güneş
Lokali’nde görmüştü ilk olarak. Mavi gözleri şimşek gibi keskin bakıyordu.
Diğer subaylara benzemiyor kimseye çapkınca bakışlar atmıyordu. Cemile kalbinin
duracağını hissetti. Tarık kendi halinde yemeğini yerken tam karşı masasına
oturdu. Cemile o mavi gözlere bakmaya kıyamıyordu her bakış kalbine bir elektro
şok gibi darbeler vuruyordu. Kız arkadaşı ile birlikte okuduğu ‘’erkekleri
tavlama sanatı’’ mecmuasındaki tüm taktikleri bir anda unuttu. Şaşkın şaşkın
sadece gülümseyebiliyordu. ‘’Ah şaşkın kız’’ diye iç geçirdi. İçinden tekrar
ediyordu ‘’aptal gibi görünme düzgün gülümse. ‘’ Bu şaşkın, şirin yüz Tarık’ın
da dikkatini çekti. Yemeğini bitirip peçetesiyle ağzının kenarını silerken
tatlı bir gülümseme attı. Belli ki bu acemi güzel bakışlar aradığı bakışlardı.
O an bir şimşek sesi tüm romantizmi bozdu. Damlaların pıtırtısı binayı vurmaya
başladı. Sonbahar yağmurları iyice şiddetini arttırıyordu. Adam masadan kalktı
Cemile’ye doğru yavaş adımlarla yürümeye başladı. Cemile umutsuzca başını
eğdiği masadan bakışlarını kaldırdığında ona doğru gelen mavi üniformalı
yakışıklıyla göz göze geldi. Tarık kıza yaklaşıp ‘’ hava çok yağmurlu
isterseniz sizi evinize kadar bırakabilirim ‘’dedi. İşte o andan itibaren
başlayan güzel arkadaşlıkları üç yıl süren aşka yelken açıp mutlu günlerin
kapısını aralamıştı. Cemile kendini o kadar mutlu hissediyordu ki adeta
kanatları gözükmeyen bir kuş gibi göklerde uçuyordu. Tarık görev dönüşleri
motoruyla Cemile’yi alıyor sahil kenarında tatlı sohbetler yapıyorlardı. Bir
akşam Cemile yine Tarık ile buluşmak için tek katlı şirin evinden çıktı. Patika
yolu ıslık çala çala iniyordu. Kalbindeki aşk gözlerine vuruyor pırıl pırıl parlıyordu.
Saatine baktı ‘’bu disiplinli adam hiç gecikmezdi’’ diye iç geçirdi.
Yarım saat sonra motorun sesini yolun başından duyduğunda
oturduğu duvardan inerek Tarık’ın motoruna doğru koşmaya başladı. Adamın yüzü
buz gibiydi. Anlam veremedi sonunda dayanamadı ‘’Ne oldu sevgilim ‘’diye
sorduğunda ise Tarık tek bir kelime edebildi. ‘’Savaşa gidiyorum’’…Tüm gece
deniz kenarında tek kelime etmeden sessizce birbirlerine sarılıp geçirdiler.
Albay Tarık ve taburu Kore’ye destek kuvvet olarak gönderiliyordu. Aylarca bu
yüzden eğitim almışlardı. O gün geldiğinde ise ıslak vedalar, gözü yaşlı
sevgililer anneler ve babalarına sarılmaya çalışan çocukları geride bırakan
askerler bir bir büyük tayyarelere biniyordu. Tarık da Cemile’ye Hasret dolu
sarıldı.
Beş ay geçmişti. Cemile her gün uyandığında ajansları
takip ediyor. Bilgi almak için Tabur komutanlığına gidiyordu. Bu ay mektup da
gelmemişti. ‘’o kadar uzak yoldan nasıl çabuk gelsin’’diye kendini avuttu.
Komutanlıktan Tarık’ın arkadaşı Murat Albay’a gidiyor içini döküyordu. Gerçekten
yüreği çok iyi bir insandı Murat Albay herkese yardım etmeye çalışan nadide
subaylardandı. Tarık’tan haber alır almaz haber vereceğine hatta bizzat mektubu
elleriyle evine getireceğine söz verdi. Cemile’nin ruhuna su serpilmişti. Aylar
yılları kovalıyor Cemile sevdiği adamdan haber alamıyordu. Bir akşam saati
balkonda çay içerken karşıdan Murat Albay’ın apartmana doğru geldiğini gördü.
Kalbi heyecanla çarparak kapıya doğru yürümeye başladı. Murat Albay’a sarılarak
‘’mektup mu var ‘’ diye sevinçle haykırdı. Murat Albay içerisinde yazılanları
bilircesine gülümsemeye çalışsa da pek beceremedi. Cemile gözyaşları içinde
mektubu düşürdü. Satırlar sanki hançer gibi yüreğine saplanıyordu. Mektup
Tarık’tan gelmiş satırlarda ayrılmak isteği yazıyordu. ‘’Bensiz daha mutlu
olacaksın ‘’diye bitiriyordu. Nasıl mutlu olabilirdi ki onu böylesine delice
severken. Ama bu işte bir yanlışlık vardı yazı Tarık’ın yazısına hiç
benzemiyordu. Murat Albay tam kapıdan çıkacak iken koluna bir çift el yapıştı.
‘’Bana doğruyu söyle Murat neler oluyor ‘’ diye haykırdı. Murat hüzünlü
gözlerle başını çevirdi. Bu hareketten güç alan Cemile daha da üstüne gitti
‘’Bu yazı Tarık’ın değil kim bu kötü oyunu oynayan ‘’ Murat Albay kafasını
kadına doğru çevirdiğinde Cemile’nin tüm göz kalemlerinin yanaklarına doğru
şeritler halinde aktığını gördü. ‘’ne olur doğruyu söyle ‘’ Murat Albay
adımlarını hızlandırdı ve Cemile’nin dizlerinin üzerine doğru düştüğünü fark
etmedi.
Yolun ortasına geldiğinde durdu. Arkasına döndüğünde Cemile’nin
kanayan dizlerini ve yerdeki halini gördü. Dayanamadı yanına gitti cebinden çıkardığı
mendille kadının dizindeki kanları sildi. Kelimeler boğazında düğümleniyordu.
Kısık sesle ‘’Tarık Albayım burada askeri hastanede bu mektubu da bana bizzat yazdırdı…çünkü
‘’Cemile gerisini dinlemeden caddeye doğru koşarak taksiye bindi.Sevdiği adama
gidiyordu.
Askeri hastanede
sedye yataklar yan yana dizilmişti. Her gün savaştan dönen gaziler akın akın bu
büyük merkeze toplanıyordu. Doktor Tarık Albay’ın koluna girmiş sohbet
ediyordu. Bandajlarının sıkıp sıkmadığını soruyor kontrol ediyordu. Neredeyse
buraya getireli dört ayı geçmişti. Alışıyordu artık hemşirelerden yardım
isteyerek yeni gelen askerlere güç vermek için yanlarına gidip elini tutuyor
onlara destek oluyordu. Doktora bahçeye çıkmak istediğini söyledi. Dışarıdan
mis gibi bahar kokuları geliyordu. Hemen bir hemşire gelip Albayın koluna
girerek bahçeye doğru çıktılar. Hastane kapısının ilerisindeki banka
oturduklarında kuş sesleri baharı müjdeliyordu. Hava da artık o kadar soğuk
değildi. Oturduğu bankın hemen arkasında bir hareketlilik hissetti. Sağa Sola
başını çeviriyor sesleri duymaya çabalıyordu. Cemile o an anladı Tarık’ın
göremediğini. Aşkla yanına oturarak elini tuttu. Diğer eli ile gözlerindeki
bandajlara dokundu. Tarık sevdiği kadının ellerini yoklayarak sımsıkı sarıldı.
Cemile her şeye rağmen dönmüştü. Aşk yine hayata meydan okuyordu………
08.10.2015
ALİHAN
ALTITAŞ