Yorgundum. Parmak uçlarım soğuk, yüzüm solgun ve dalgındı ne vakittir. İnce bir yol üstünde solmaya yüz tutmuş o çiçektim. Tepeden kuşatılmış gibiydi kalbimdeki dayanılmaz sanrı. Dün yürürken cadde boyu adımlarımın güçsüzlüğüne yıkıldım. Ben dün aslında kendime kırgındım. Köşe başında gördüğüm ilk bankta oturup ağlamayı kendime nasiplenmek istedim. Canım sıkışıyordu, sıkılma ötesi bir şeydi bu. Açıklaması zor izah! Bir kadeh bir şeyler içmeli diyor içimin kötüsü. İyisi hep bir pollyanna. Bir salıncak bulup uzun uzun sallanıyor bir köşede. Galip geliyor iyisi. Gülümsüyorum aklımın içinde benimle oynayanlara. Salıncak havalandıkça bulutlara doğru bir yolculuk başlıyor. Rüzgar huzuru kucaklıyor yüzümde. Hep konuşmak istiyorum bu ara. Konuşmak, konuşmak… Bulursam bir duvar, bir ağaç, bir yastık şifa niyetine. Of! Öyle ağır ve mağrur vuruyor ki bir şeyler içimi. Avuç içi dokunuşlara bin anlam yüklüyorum hep. En çok avuç içlerinden öpersem bir gün en büyük mutluluğu yaşayacağım diyorum. Hatırlayabildiğim ne varsa hatırlamak istiyorum. Senli anıları hafızamın en mühim yerine kaydediyorum. Bu defalarca aynı güzellikleri yeniden yaşamak, her zerrenin bir ilaç tarafından enjekte edilip uyuşturulması gibi. Bunları yaparken aynı anda yağmuru bekliyorum. Yağmur gelişin gibi. Her gelişinde tekrar diriltiyor muşsun gibi. Çiçekli yağmurları hep çok severdim. Seni her şeyden çok… Yüzünün her kıvrımını, sesindeki tınıyı, yağmur dokunuşunu. Mübalağa etmiyorum. Düşün mucizevi bir varlığın bir gülüşüyle sende var ettiklerini. Bu inanılmaz. Bir gün uzak bir köyde hikayesi mutlu sonla biten insanların var olduğunu duymuştum. Gitmek, bulmak yaşamak istedim. Ama herkes kendi gerçeğinde hapis bu evrende. Durdum uzaktan izlemeye devam ettim sahte yüzleri.  Kimse inanmıyor ama sevgisi en büyük olanın özlemi hep uzaklara. Uykusuzluğum şu sıra başa bela. Dünyalar benim olsa üstesinden gelemeyeceğim şeyleri kabullendiğim oluyor. Bazı geceler ay başıma düşecekmiş gibi geliyor. Sonrası şiddetli baş ağrısı. Söyleyemiyorum ama varlığını çok özlüyorum. İnce belli çay bardaklarını tokuşturup şerefine kaldırıyorum. En sessiz muhabbetimizi en derin muhabbetle yapıyorum. Güneşi doğuruyorum gülüşünün sıcaklığında. Duvarda uzun bir gölge beliriyor, seni görüyorum. Alıp karşıma oturuyorum. Sessiz mırıldanışlarına bir dolu anlam yüklüyorum. Yanan sobanın ateşi sönüyor az sonra. Gölgen azalıp yok oluyor. Sessizlikte bir ben. Biliyor musun en çok uzaklığında seviyorum seni.

Konuşuyorum hala buradayım duyuyor musun?

 
Share 
( Gölge başlıklı yazı Merveakyel tarafından 21.04.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu