Seksenli yıllarda ser de gençlik varken dal gibiydik, kilo milo nedir
bilmezdik. Yediklerimiz, vücuda girdiği gibi, o hızla da çıkar, erir giderdi.
Atletik idik, enerjik ve bir o kadar da neşe, coşku doluyduk. Her ne olduysa
askerden sonra oldu, seksenli yılların başında. Yaş ilerledikçe insanın hareket
kabiliyeti de azalıyor, hantallaşıyor, ağırlaşıyor insan. Benim acilen kilo
vermem lazım. O meşhur Türk Kası bize gelmez, hiç lazım değil...
En kısa zamanda bu diyet olayına kıyısından köşesinden dalmalıyım. En önce şu
haftada dört kere yediğim tatlıları, önce ikiye, sonra da bire indirip, daha
sonra da tamamen kurtulmam lazım bu tatlı olayından. Her ne kadar baklavacılar
derneğinden her sene en iyi baklava tüketicisi ödülü alsam da, zayıflayana
kadar, bir kaç sene de almayız o ödülü... Dur hele dur, evvela, şu baklavayı
bir götüreyim de kısmetse yarın başlarım diyete, son baklava olsun bu mideme
inen... Üzülür ağlar sonra baklava... Sitem eder bana ''Beni de yiyeydin de
sonra başlasaydın diyete Ahmet Ağabey.'' diye...
Yaz geldi neredeyse, sık sık yürümem lazım, aynı zamanda diyet yaparken de...
Nasıl yapsak, nasıl? Hanım ile mi yürüsem yoksa çocuklarla mı? Bir gün hanım
ile yürüsem, bir gün çocuklar ile... Hem de on, on beş kilometre yürümem lazım
her gün... Yok, yok her gün olmaz ya dayanamam, şunu gün aşırı yapsak, iki
günde bir yürüsem, kilometreyi de on beşten ona indirsem o da yeter de artar
bile bana, önce alışayım da yürümeye, sonra arttırırım kilometreleri... Iıııh
on da zor gelecek gibi, en iyisi mi beş kilometre ilk etapta fena sayılmaz...
Hem yemeyeceğim, hem de aslanlar gibi sporumu yapacağım. Apartmanda masa tenisi
var. Adam bulsam her gün oynarım aslında. İyi de terletir kilo verdirir diyeyim
yani... Her gün oynamasam bile iki günde bir oynarım oynamasına da, iyi bir
rakip bulmam lazım. Oğlan dersim var diye yan çizer, kız zaten az biliyor,
hanımın o taraklarda bezi yok. Komşum İsmet Beyi çağırsam, o da biraz biliyor,
benim kadar olmasa da... Haftada bir oynayabilsem keşke o da yetecek galiba...
Ama diyete de dikkat etmeli...
Annem aşure yapmış. Aşure dedin mi akan sular durur da tekrardan bir daha akmaz
olur. Bayılırım kelimesi burada hafif kalır da bana sitem eder, ''Ahmet Ağabey
benim yerime başka kelime yerleştir. Aşureye ayıp olmasın.'' bile der bana...
Bir kaç kâse annemin aşuresinden homini gırtlak götüreyim de sonrasında söz
vallahi de billahi başlayacağım diyete... Hem de çok hızlı başlayacağım...
Millet diyet nasıl yapılırmış görsün de öğrensin. Sonrasında kilo verince, ünlü
artistler gibi kitap bile yazarım belki... Milletin Dukan Diyet varsa, benim de
Dükkan Diyetim var. (Daha çok iş yerinde yapıyorum da diyeti.)Kim bilir
televizyonlara bile çıkarım... Belki sorarlar ''Bu kiloları verirken
zorlandınız mı?'' sorsunlar bakalım ben de cevap çok ''Zorlanmak ne demek benim
için çocuk oyuncağıydı pöh pöh pöh ki pöh!''
Anneler günü gelmiş çatmış. Annem de bir şeyler hazırlamış biz çocuklarına ve
torunlarına. Dün diyete başlamıştım tam da ama olmaz ki anneleri küstürmemek
lazım hem de anneler gününde, hiç olacak iş mi? Getirin, getirin bakalım
mutfakta ne varsa. Ooof ooof ki offf tam dişime göre imiş. Bir haftadır
sallıyorum diyete başlama günümü, bir günde daha sallasam bir şeycikler olmaz nasılsa.
Önümüzde ki hafta perşembe günü de katılmam gereken bir davet var. Onu da
atlatırız sonra başlarım diyete, ama kesin başlarım yani bu sefer. Kesseniz
gıdım gıdım, bir adım geri atmam. Kilo milo aldırmayan dondurma ve çikolatalar
varmış. Biraz da onlardan kaptırayım. ''Ver bakkal ver şu diyet dondurmasından
ve diyet çikolatasından bakalım.'' Bakkaldan alırım malzemeleri, doğru eve
yollanırım. İstediğin kadar ye... Yediğin önünde, yemediğin ardında... Peşine
de biraz fındık fıstık, leblebi döşensem. Onlar sanki biraz kilo yapar
yapmasına da olsun diyete başlayacağım, hemen de atarım, satarım
kilolalarımı... Yürüyüşe de en kısa zamanda başlayacağım da kilometreyi üçe mi
indirsem, başlangıç için üç kilometre iyidir sanırım.
Yaz geldi, yaz meyveleri de tam dişime göre, pek de güzeldir diyeyim, hem de
yiyeyim yani... Yaz geçsinde sonra sonbaharda ya da kışın başlayayım ben bu
diyete... Şeftaliyi, kavunu, karpuzu bir kalem de nasıl es geçeyim? Hem de
yüzerken de yakarım ya kilolarımı... Yakarım değil mi? Yakamasam bile yakmaya
gayret ederim en azından. Gayret edemesem de en azından düşünüyorum ya...
Düşünmesem eleştirin yerden yere vurun beni... Asansöre binmeden çıkayım bundan
sonra merdivenleri, biraz faydası olur kanımca... Çok da yorulur nefes nefese kalırsam
yarı yolda çağırırım asansörü öyle devam ederim, e on sekizinci kat bu öyle
kolay da çıkılmıyor. Şu ay bir geçsinde haziranda söz. Kendi kendime söz verdim
haziranda başlayacağım. Üç beş gün diyetten önce midemin keyfini süreyim