taşların üzerinde tarihler durur
bir açılan bir kapanan
çatallaşan sesiyle
kırılmışlığa inat kanat çırpan
dostum kuşlarını da gördüm dün
boncuktan yapılma kuşlarsa
bazen kitapların yanında
bazen uçarı yalnızlığın
kınına sığmıyor kılıçlar
vurmuyor da boynumu üstelik
hoş gelenim
uzun değilken kavuşmaya yollar
bir cemreden düşmek vardı ya ellerine
yeni yakılmış türküydü dillerin
taşlar okunuyor yüzünden neden
tarihlere dokunup
sustuğumdur bu kapının ardı
sözleri cennetim
ama ben misafirim
evim var gök mavisinden özgür
yorulduysan dinlen biraz
şairlerin dili ölüme meydan okur
buz tutmuşsa tutmuştur demir
saatleri kırınca zaman durur sandım
çözüldü kadranı nefesin
tarihleri öptüm bembeyaz
eski bir gönül yarasına benzedi
gitgide bulutlar
alı al moru mor
utangaçlar
havada sabır/sızlanma
nedense akşam olmadı bir türlü
bir kaşık suda boğuldu sesim
düşerken şehre gümüşten şal
mezartaşlarında kaldı iki gözüm
aklımın almadığı
biçimsiz sessizlik
kimden ödünç aldıysan geri ver
iki satır gülüşelim gel
diyeceğim de /olmuyor
aşağısı sıcaktır
yukarısı serin
uyurken pencereni açık bırakma sen
düşlerin üşümesin
mim
.