Artık misyonerler, kendi dinlerini anlatmıyorlar, imanı satın almak için para dağıtmıyorlar… Artık Allah’ın varlığını ispat edin demiyorlar. Dinimizi kötülüyorlar, bunu da sahte dinsel örgütler meydana getirerek, Kur’ana dayanmayan ve kendilerine özgü din anlayışını hakim kılarak yapıyorlar. Baksan namaz kılıyor, baksan oruç tutuyor, sadaka veriyor, kurban kesiyor… Ama bunu neden yaptığını bilmiyor. Namaz da okuduğu surenin manasını anlamıyor. Hafız sadece Arapça Kur’an ezberliyor. O okuduğu Kur’anın manasını bilmiyor. Sahte şeyhler üretiyorlar, eğer onlara tabi olmazlarsa şefaat etmeyeceğine inandırılıyorlar. Kur’anla amel etmeyen, onun helal ve haramlarını bilmeyen bir Müslüman kimliği ortaya çıkardılar. Ezan okunuyor ama onları camiye davet edemiyor. Davet edilip gelense, o camiye gelmekten başka çaresi olmayan kişiler, yaşlılar oluyor. Kişi harama gidemeyecek hale gelince sofi oluyor, hacca gidiyor, maalesef.  Bu dediklerime uyan dünyevi kişiler üretilmeye başladı çevremizde. Azıcık ayağına bassak, falan videoyu ispatlamamızı bekliyor, falan safsataya bakarak yalanlarına açıklama getiriyor.  Sahte dine dayandırarak, İslam dininin çürüdüğünü, haşa tahrif edildiğine kadar ileri gidebiliyorlar.


Kur'an değişmez ki sahibi Allah

Bundan başkasını diyene yallah


Yusuf İslam ne diyor, Eğer ben İslamı Kur'andan öğrenmeyip, insanlardan öğrenseydim Müslüman olamazdım. Kur'anı okumak, anlamak ve hakkıyla yaşamak çok önemli...


Aldanmak; ondan bundan duyma, bozuk bir din anlayışı ile eğitilen kişiler, büyüyor ve maddeye dayalı dünyayı keşfettiklerinde bu din değil diyorlar. Buraya kadar haklılar ama … İleri gidip, Kur’an değişmiş, onun değişmeyeceği safsata demez mi!  Elbette bu öğreti ile Kur’anı tanıyan kişiler onunda değiştiğine inanır. Öğretileri içinde kötülük namına, çıkar namına ne yok ki… Bozulmuş işte din anlayışı…. Açmamış yüce kitabın sayfalarını, hani açsa, dokunsa, okusa akrep sokacak, ölüm şuracık da işte! 


Eli kalem ehli, yaşadıklarını yazıyor, paylaşıyor… İnandığını yazıyor, bana böyle öğretildi ve ne kadar safmışım inandım  diyecektir işte! Şimdi onu inkar ediyorum. Hiç rahatsız da değilim. Tek derdim yazacak fazla konu bulamıyorum işte…


Yer arıyor Kur’an nereye inmiş

Mekke’yi bırakıp Petra’ya sinmiş


Mekke'miz Suud’ta Petra Ürdün'de

Cahil konuşursun sanki gördün de!


Aldanmak…İslam hangi beldede inmiş ki diyebilmek. Ona başka bir belde aramak…  Bir buçuk km kanyondan geçerek vadiye çıkılan, Hz İsa zamanında yaşanmış medeniyetten başka bir yaşanmışlık izi olmayan yerde, Dünyanın yedi harikasından biri olan Petra’da İslamı aramak…  Buraya indi Kur’an demek! Petra’yı görmeden, yani Kur’anı okumamak gibi… İslam tarihini katletmek, tarihçilerinin ilmini kabul etmemek!


Mesele cehalet okuyun Kur'anı

Her gördüğün değil kanser çıbanı


Çocuktur ne bilir uydurur işte

Aş artığı arar ağrıyan dişte!


Ne ekersen onu biçersin. her canlı gibi boynunu büker kara toprağa girersin. İnkarın doğru değilmiş görürsün ama geri de dönemezsin. Elin, kolun bağlanmış, eline yaşadığın hayatını-amelini kapsayan kitabı vermişler. Her görüntü, unutmuş olsan da gerçek, sorgu öncesi bakıyorsun… İnkar edemiyorsun, haydi bu kitapta ki yaptıklarımı ispat et diyeceğin kimse de yok. O kitap okunabiliyor sadece, üzerinde tahrifat yapamıyorsun asla! O sorguya o kitapla giriyorsun. O ömrünün tezi, ya vereceksin ya da kaybedeceksin! Hani diyecek yaratan, ben size Kur’an göndermedim mi, neden okumadın dese sorguda verecek cevabın yok… Bunları yapmadım desen, uzuvların dilleniyor şahitlik yapıyor yaptığına dair. Son hamle Ya Rabbi bana dünyaya dönmek için bir şans ver ve seni istediğin gibi yaşayım diyorsun. Yaratıcıyı kandırmak mümkün mü? Sen dünyaya dönsen yine isyan edeceksin diyor. Mayan bu, ben seni böyle yarattım … Seni tanıyorum, hem de senden daha iyi… 

  


Karşı çıktığımda ispat et diyor

Kokuta kokuta domuzu yiyor


Yediğin içtiğin senin tercihin

Kabul ettiğin de senin talihin


Ben Mekke'ye de Petra'ya da gittim ... ne alaka ki… Sen bunu ispat edemezsin. Allah’a da zarar vermezsin, haddine mi? Senin kazandığın amelinle Allah’a bir fayda sunmuyorsun… Faydayı sen umuyorsun. Sonsuz hayat için bütün bunlar gerekiyor ama kumar oynamayı seviyor dünyevi, her şeyini veriyor kumar masasında ve iflas ediyor oyun bittiğinde… 


Aldanmak, o kadar kolay ki… Senin aldandığını ben niye ispat edeyim ki?  Ya bu dine inanır teslim olursun Kur’ana göre yaşarsın ya da inkar ederek yaşarsın şeytani yolda! Bunu sen tercih ediyorsun ben değil… Ben Kur’an okuyorum ve ona göre yaşamaya gayret ediyorum. Eksikliklerimle Rabbimin rahmetine sığınıyorum. Sende benim bu yaptığıma karışamazsın. Tıpkı, tesettürlü kadın hakim olur mu isyanı gibi bu! Olur… Sen o hakimin tercihine de karışamazsın! 


Her can, kendi amelinden asılır. Sonuna da kendi katlanır. Gelin yazık etmeyin kendinize dünyeviler kendinize…


Saffet Kuramaz

( Bir Dünyevinin Aldanışı başlıklı yazı safdeha tarafından 3.07.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu