Türkiye’mizde, terör bağlantısı olan malum parti ve sempatizanları, siyasete yön vermekte olduğu, son seçimlerde daha belirgin ortaya çıkmıştır. Bu tür terör örgütleri ile savaşırken, şehit verirken bu kadar rahat hareket etmeleri, meclise girip devletin parasıyla külhanbeyliği yapmaları nasıl bir kaderdir… Devlet bunu biliyor kurumları ile… Buna gönül verenlere, ona oy verenlere karşı neden psikolojik bir faaliyet içinde değil? Neden Hala Diyarbakır’da, Mardin’de yüksek oranda bu partiye oy verenler bulunmaktadır. Buranın halkının isteği nedir, ne istemektedir, devlet bunu bilip onlara bunu vermiyor mu? Eğer halk terörü desteklerse, terörist nasıl bulunur ki? Hala buradaki çocukları bu örgüte asker olarak veren aileler varsa, bunu devlet neden önleyemiyor.
Ben, buraları ziyaret etmek istiyorum ama başıma bir çok sıkıntı gelir diye gitmekten de çekiniyorum. Bu algı ne zaman sona erecek? Ev ev gidilip konuşmak, onları izlemek, onların imkanlarının Anadolu’daki herhangi bir köyden farklı olmadığını göstermek için Anadolu’daki köylere götürerek turlar düzenlemek, onlarla konuşturmak ve kaynaştırmak … Anadolu köyleri, ne kadar fakir ve perişan yaşıyorlar görmelidirler. Aklıma gelen ilk kazanımlar budur. Eğer maksatları ülkeme düşmanlık ve bölünmeye niyetse, hala ısrar ediyorlarsa, onlar vatan hainidir. Bunun demokrasi ile verilen oylar ile açıklaması da mümkün değildir.
Ankara’da, yaşadığım şehirde her pazarcı kürtçe konuşmaktadır. Bu konuşmayı duymaktan kimse rahatsız da değildir. Her ticaretin içindeler, turistik yerlerde otelleri, kazançları yüksek işleri rahatça yapabilmekte, bir eli yağda balda yaşayıp gitmektedirler. Hatta siyasetin, meclisin içinde bu yörenin kişileri rahatça siyasette yapabilmektedir. Kimse kimliği, konuştuğu dili ile ayrıma maruz kalmıyor ülkemde…
Şanlıurfa’ya gittiğimde, beni havaalanından merkeze getiren kuruluş yetkilileri, bir siteyi göstererek, lüks meziyetlerini saydı ve fiyatlarının Ankara’da ki evlerden farklı olmadığını şaşırarak dinledim. Demek ki, burada yaşamak isteyen ve modern yaşamın her lüksünü bilip inşa eden bir ortam ve yaşam sistemi de var. Öyleyse neden bu ayak direnişi, bu terör ve vatan hainliği? Devletin üniversiteden mezun psikologları var, onlar için kadro açsın ve buradaki insanları islah etsin… Yirmi dört saat denetlesin… Kiminle yatıp kalkıyorlar, nerede vakit geçiriyorlar, vatan bilinci ne düzeyde, okuma yazma oranı nasıl, ekonomik düzeyler nedir, rapor hazırlasınlar. Eğer aşiret iseler, bu sistemin çökmesi için kanun çıkarılsın. Aşiret reisinin onların rızkını vermediği, onları doyurmadığı, onların refah düzeyini ayarlamadığı anlatılsın. Aşiret reisinin değilde bunu devletin yaptığı anlatılsın, uygulansın. Bu teröristlerle dağlarda savaşmanın azalması için, silaha verilen yüksek düzeyde paranın artık harcanmaması için, şehit haberi duymamak için, devlet kaynağına girip, o halkın içinde ki sorunları öğrenmeli ve çözmelidir. Hangi aşiret resi hainse yargılamalıdır. Bu sitemin yok edilmesinin gerekliliği artık aşikardır.
Terör bir kader değildir. Doğu’da bu vatan toprağını parçasıdır. Ayrı bir imtiyaza da sahip değildir. Devlet her yerde üstündür ve bakidir. Artık, bu sorunun çözülmesini dört gözle bekliyorum. Devlet, kangren haline gelmiş bu ayağını kesip, protezle ayakta durmasını sağlayacak, sonra da aydınlık dolu bir nesili doğuda ortaya çıkarmalıdır.
Şehitler ölmez vatan bölünmez…
Saffet Kuramaz