zaman
acının kozasını ördü o gece
hoyrat
hüzünler boy verdi içimizde
masmavi
türkülere pusu kurdu kızıl aryalar
diriliş
vakti kıyama durdu bir millet
her can vatana kurbandı ismailce
paslı prangalar parçalandı o gece
alevden
kadehler yudumladık o gece
vakitlerden
kor bir temmuz akşamı
merhametimiz
yağmalandı hoyratça
kıldan
ince kılıçtan keskindi ihanetler
arzdan arşa dua yüklü, amin yüklü her
hece
gönüllerin sadağında ok kalmadı o gece
göklerden
önce ateş, sonra yıldız yağdı o gece
yüreklerde
yer yoktu korkuya ve kedere
şehadet
kervanına katılmak için yarıştı yiğitler
güneşe
pusu kurdu gece yüzlü adamlar
zırh edindik imanı, teslim olmadık güce
kabaran coşkun sular yatağından taştı o
gece
mataramıza
oluk oluk kan doldu o gece
hamza
gibi heybetliydi yağız delikanlılar
bombalardan
daha tesirliydi tekbirler
delişmen
bir karanfil kokusuyla uyandık sehere
şafak vakti ayan oldu, çözüldü her
bilmece
bilâllerin ezanları darbeleri susturdu o
gece
asrısaadetten
taşan bir ömer vardı o gece
ihanet
ordusuna ilk kurşunu sıkan nefer
"Tanrı'nın
Kırbacı"nı hatırlattı ecnebilere
yusufları
çekip çıkardı derin kuyulardan
öyle bir saldırdık ki Allah'ın kılıcı halitçe
şehadetin
nuruyla aydınlandı o gece
oğuz'da
er tükenmez, tükenmedi çok şükür
tarihten
çıkıverdi kürşat'ın kırk çerisi
meydanlar
dar geldi alperenler nesline
balkıdı
ay yıldızım (s)özlerin yangınında
dik duruşun, zaferin eskimez dili türk'çe
acının döl yatağı kurutuldu o gece
uğursuz
baykuşlar içimize sindi sinsice
büyüdükçe
büyüdü ihanetin şehlâ gözleri
umuda
barut yağdırdı çelik kanatlı kuşlar
mermilerin
üzerine yürüdü serdengeçtiler
can düştü omuzlarından, bir kuş gibi
hafifledi yükçe
cam
kırıkları can kırıklarına karıştı o gece
simsiyah
heybemizde azığımız gamdı o gece
ölüm
yağdırıyordu alçak uçan alçaklar
okyanus
ötesinden emirler yağdırırken meczup...
ebabiller
kan kusturuyordu koca fillere
hilâlin gölgesinde umutlar göveriyordu
öylece
millet derin uykusundan uyandı o gece
bir
çolpanın hezeyanları kirletti idrakleri o gece
kimi
şehit, kimi şahit oldu gazi alperenlerin
sular
seller gibi kan aktı tutulmuş köprülerin altından
barak
babalar, sarı saltuklar göründü meydanlarda
zulmün yumuşak karnına saplandı demir
pençe
kara kuru bir leylâ, mecnûn eyledi
kays'ı o gece
suskunluklarımız
çarmıha gerildi o gece
acının
darası düşüldü hicranın özgül ağırlığından
şehadet
pınarından kana kana içti rintler
imamenin
sabır ipine dizildi dağılan kehribar taneleri
dağların üstüne nice dağlar devrildi
gülce
bir kaplumbağa ömrü kadar uzun ve
kesifti o gece
zamanın
balans ayar(lar)ı bozuldu o gece
öznesi
yoktu yüklemi aşikâr cümlelerin
pimi
çekilmiş bir kaos bıraktılar kucağımızda
o
gece büyükler kirlendi çocukların nazarında
garb'ın miyop gözlerine dev göründü cüce
pikseli düşük fotoğraf gibi bulanıktı o
gece
esaretin
çelikten zincirleri kırıldı o gece
ulu
çınarlar gibi heybetliydi vatan sevdalıları
uhud,
bedir, çanakkale ve sakarya oldular
sanki
ete kemiğe büründü mihmandar-ı resul
kutlu fecre kadar kıyama durduk milletçe
sultan mehmed atını mahmuzladı o gece
bu
çağın kabilleri, habilleri kurşunladı o gece
gerilmiş
bir yay gibiydi zalimlerin öfkesi
muhabbet
duvarını yıktı kırk (yıllık)haramiler
başsız
kalan ümmetin başı oldu er doğanlar
hepsi de bulutlar kadar beyaz, sıra
dağlar gibi yüce
kalemlerin ucundan şehit kanı damladı o
gece
koca gedikler açtık muhkem surlarda o gece
sanki
malazgirt'te, çaldıran'daydı mete'nin torunları
"ya Allah, bismillah, Allahuekber!"
nidalarıyla...
buydu
peygamberin övdüğü kahraman millet
kızılelma
aşkıyla alparslanlar dirildi bence
bizans artıklarına haddini bildirdi o
gece
bin
yıllık vatanseverliğimiz sınandı o gece
bir
ahtapot misali tutup sıktılar boğaz'ımızı
nefessiz
yaşamak demekti esaret bizim için
su
gibi aziz, ekmek kadar mübarekti vatan
apaydınlık bir sabaha uyandı dersaadet
önce
ölümsüzlük iksirini ölümde bulduk o gece
kıpkızıl
ateşe ön(den) yürüdü (körpe) kuzular o gece
aslı'nın
saçlarını tutuşturdu kerem'in külleri
kan
yürüdü öksüz mabetlerin kılcal damarlarına
züleyha'nın
gözyaşı değdi yusuf'un kanlı gömleğine
dedem korkut soy soyladı, gayret geldi ihtiyara,
gence
zümrüd-ü anka gibi küllerinden doğdu bir
millet o gece
M.
NİHAT MALKOÇ