Şehirlerin incisi, Doğu'nun yıldızısın
Gurbete düşenlerin yüreğinde sızısın
Tarihî Tuşba şehri, mâziden iz'in vardır
Urartulardan beri çözülmez gizin vardır
Işık senden yükselir uygarlık şahikası
Şehrengizler güzeli, şehirlerin en hası
Kadim medeniyetin nişanesi var sende
Huzur iklimlerinin kâşanesi var sende
Gönderde dalgalanan allar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Çoğa tamah etmezsin, azla yetinirsin sen
Hoşgörüden beslenir, hazla yetinirsin sen
Tebessümün iksiri eksik olmaz yüzünden
Ne güzellikler yansır baharından, güzünden
Huzurun kapısının altından eşiğisin
Medeniyet bebekse, sen onun beşiğisin
Katıksız lokmasını çileye banan şehir!
Sevdiğinden uzakta, hasretle yanan şehir!
Gölünde tekne, kayık, sallar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Şelâleler coşkuyla
akar Muradiye'de
Hasret köze dönüşür, yakar Muradiye'de
İnsanoğlu ne çabuk fark etti gizemini
Sil elinin tersiyle gözlerinin nemini
Suların yangınında yüreğe melâl düşer
Kapkaranlık geceye ay düşer, hilâl düşer
Elif gibi endamın eğilmesin vav gibi
Yüreğin hasret içre tutuşmasın kav gibi
Kovanlardan süzülen ballar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Ulu Cami'de her gün okunur ezanların
Ne güzellikler taşır baharın, hazanların
Arşa değmeye namzet eğdiğin kutlu başın
Denktir İrem Bağı'na toprağın, dağın, taşın
Hoşgörünün şiarı Akdamar Kilisesi
Bir tarafta ezanlar, bir tarafta çan sesi
Heybetli Van Kalesi yiğitçe duruşun var
Şerlerden ibret alıp hep hayra yoruşun var
Bereketli ovalar, dallar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Edremit'ten görmeli güneşin batışını
Manzara
hızlandırır kalplerin atışını
Sen Mecnûn'sun Başkale, Leylâ'n olmuş kar senin
Güzelliklere ayna, karakışın var senin
Zaman dindiremedi Erciş'in acısını
Geri döndüremedi ana ve bacısını
Gevaş, Artos Dağı'nın eteğinde uzanır
Mütebessim yüzüyle yeni dostlar kazanır
Kıvrım kıvrım uzayan yollar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Çaldıran serhat şehri, görmeli her yerini
Unutmak mümkün değil o eşsiz zaferini
Kışın Bahçesaray'da tabiat dile gelir
Karlar erir baharda, bülbüller güle gelir
Dağların arasından yarına koşar Çatak
Doğal güzelliğiyle kendini aşar Çatak
Gürpınar dağ maralı; işveli, güzel nigâr
Sarptır Hoşap Kalesi, Osmanlı'dan yadigâr
Gurbette hasret çeken kullar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a
Zaman avuçlarından akar bir nehir gibi
Benzerini bulmak zor, yok böyle şehir gibi
Ocağında haram aş pişmedi pişmeyecek
Kalendeki al sancak düşmedi düşmeyecek
Köklerin mâzidedir, heybetli bir çınarsın
Ülkeme iğne batsa sen acıyla kanarsın
Işık senden yükselir yepyeni umutlarla
Süphan ve Başet Dağı söyleşir bulutlarla
Mâziden istikbâle
yıllar vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Van koca bir tarihtir, mâzi onda saklıdır
Edremit yüreğidir, İpekyolu aklıdır
Özalp'ten geçen tren sanki sonsuza akar
Kapıköy hududundan
Saray, İran'a bakar
Peribacalarıyla,
kediyle farklıdır Van
Batı'ya hiç
benzemez, mağrur bir şarklıdır Van
Sesimizin yankısı, bağlamada tel şehir!
Tarif etmek zor seni, bir ömre bedel şehir!
Hüzün bahçelerinde
güller vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
Toprağında
gizlidir uygarlığın mirası
Geceyi
aydınlatır hoşgörünün çırası
Çektiğin acılara kanlı yaşlar dökersin
Elif
gibi dik durur, secdede diz çökersin
Çözülmeyen
sırlara gebesin ay yüzlü Van!
Çınlayan
kulaklara küpesin ay yüzlü Van!
Bahçeleri
süsleyen güllerin vardır şehir!
Kem
söz nedir bilmeyen dillerin vardır şehir!
Nehirler ve ırmaklar, göller vurgundur sana
İnsanoğlu ömründe bir kez gitmeli Van'a!
M. NİHAT
MALKOÇ