birazdan rüzgar tersine esecekti, biliyordu
parkta yalnız başına oturan uzun saçlı adam
gözleri kör bir iklimi andırıyordu
ne kadar gerekiyorsa bir ömrü harcamak için
işte hepsi bu kadardı
tüm şarkılarını o akşam masada bıraktı
artık ne bir ses ne de bitmeyen cümleler vardı
söylenmesi gereken her şey söylenmiş
ve ilk giden kazanmıştı
uzun bir yolculuğun iyi geleceğini düşündü adam
uzun bir yol ve düşünmek için epeyce zaman
ardından bitmek bilmeyen sorular, sorunlar ve
hep iyilerin kazandığı o müthiş senaryolar…
bir kış günüydü
kadın önce ne istediğini sordu adama
adam, hiç olmadığı kadar sakin bir şekilde
“bir hayat, ta ki ikimizden biri yolun sonuna gelene kadar
ikimiz için de bir hayat...”
kadın, uzaktaki eve bakarak gülümsedi
“bir hayat, ikimiz için de bir hayat!
küçük bir ev, baş ağrıtan çocuklar
ve sonu olmayan bir bekleyiş...”
adam, “anladım ki şimdi ne ben hazırım seni sevmeye
ne de senin gücün yeter
böylesi bir yalnızlığı altüst etmeye”
yağmur, göz bebeklerine düşüyordu kadının
göz göze geldiler
artık ne bir ses ne de bitmeyen cümleler vardı
büyük hayal kırıklıkları, iyi seçilmiş yalanlar…
ne gerekiyorsa bir aşka karşılık bu romanda
işte hepsi bu kadar
mehmet gökhan damar