Son yirmi günde yirminin üzerinde ki kadın, eski eşleri veya mevcut eşleri tarafından hunharca öldürüldü.Ama Emine Bulut olayı bu işin neden zirvesi oldu?
Çünkü, olayın videosu vardı ve oradaki çocuğumuzun annesiyle girdiği yürekleri yakan dialog çok can yakıcıydı.İnsan psikolojisi duyduğundan çok gördüğüne değer veriyor. Halbuki yıllardır bu konu alıp başını gidiyordu.Üçüncü sayfa haberi gibi bakıp geçiyorduk.Sadece ateş düştüğü yeri yakıyordu.
Rabbim ölen Emine hanıma rahmet eylesin. O masum yavrumuza her dain yardım etsin.Onları o hale getiren caniyi de kahru petişan eylesin.
Gelelim asıl meseleye biz toplum olarak bu hale nasıl geldik?
Yıllar yılı değer yargılarımızın, ahlâki çöküntümüzün ,ilim irfan eksikliğimizin sonucu toplumsal yaşantımızda bir çok sıkıntılar meydana geldi.Bunlardan en önemlisi;içini boşalttığımız yüzlerce ifade bütünlüklerimiz,kelimelerimiz,terimlerimizdir.Yani dil bütünlüğümüz ve okuma alışkanlığımızı kaybetmişliğimizdir.
Sonra, zincirleme trafik kazası gibi birbirini tetikleyen yüzlerce sorunlarla karşılaşır olduk. Meselâ, bizi biz yapan çok önemli hasletlerimizi, örf anane ve insani değerlerimizi teker teker kaybetmeye başladık. Bunları öylesine hızlı yaşadık ki ne olduğunu anlayamadık bile. Bu konularda ki, en büyük eksikliğimiz her şeyi çabuk unutuyor olmamız ve bananeciliğe çok çabuk yapışıyor olmamızdır. Sonrasın da bu günlere geldik dayandık.
Tüm dünyaya göğsümüzü gere gere hiç bir şeyimiz yoksa islami sağlam temellere dayalı anlı şanlı " Aile Yapımız" var derdik. Ve dış mihraklı insanlar, bu gerçek karşısında susar, başlarını eğer, kabullenir; geçerlerdi. Şimdilerde ise bu güven kapımız ve sağlam yapımız çatırdamaya başladı. Memleketimizde, boşanmanın evlenmeyi geçtiği ortalamaları okur ,yazar, duyar ve görür olduk. Neden ve Niçin ? diye sorarsak , yüzlerce cevap verebiliriz. Ve hepsi de bakış açıları gereği doğrudur. Bu yazının müellifi olarak şahsım adına bir pencerede ben açayım dedim.
Konumuzun ana temeli olan "Aile" mefhumunun son zamanlarda yanına yöresine, altına üstüne dinamit koyup patlattık. Sebeplerini elimiz yettiği, dilimiz döndüğünce konuşalım istedim. Öyle ki, sıcacık yuvalarımız diye vasfettiğimiz "Aile Kurumu" göz göre göre ellerimizin arasından kayıp gitmekte...Bu ifadeleri okurken; "Hadi canım sende" diye serzenişte bulunanlarınız olabilir. Olsun da, ne kadar çok olursa bizim için o kadar iyidir. Aksi halde gidişatımız sıkıntılı demektir.
Şimdilerde, geçici gündelik zevkler, seviyeli birliktelikler(!)yıldırım aşkları(!), meşk, eşya, kariyer, iyi ev, son model araba sevdasıyla yoğrulu hayat tarzı kabul görmüş durumda. Öyle ki, bu kazanımları tek başına elde edip tek başına tüketme yolu revaçta...Anne, baba, akraba, komşular devre dışına itilmiş vaziyettedir. İki genç, birbirlerinin dış güzelliğine kapılıp, karâkter incelemesi yapmadan, aile yaşam tarzlarını bilmeden alelacele evleniyorlar.
Sonra ,en ufak esintide alelacele boşanmayı geçer akçe sayıyorlar. Hâlbuki, eski İstanbul ve Anadolu kültürümüzün yapısı gereği; yeni yapılacak evliliklerde aileler karşılıklı anlaşır, kurulacak bu körpe aileye tecrübeler aktarılırdı. Gelebilecek kötü akıntılar, rüzgârlar ortak akılla bertaraf edilirdi. Aileler arası çıkabilecek sorunlarda ise; "Aile Hakemleri" devreye girerdi. Pekalâ, ’Aile Hakemleri’ kimlerdi? Görevleri nelerdi? Bu çark nasıl işlerdi? Bu kişiler, allâme’i cihan olan kişiler değillerdi.Herhangi bir üniversitede yüksek tahsil görmüş adının önünde unvan olmayan ama gerçekte problem çözücü,iyi niyetli,bilge insanlardı.
Bunlar; komşumuz Naciye abla, Kasap Ahmet, İmam Sadi, Öğretmen Raci, Hacı Mehmet amca veya Hacı Ayşe teyzelerdi. Kendi aralarında çözülmeyen sorunlar, iki gencin ailesi arasında da çözülememişse; bu bilir kişiler devreye girerlerdi. Verilen ufak tefek tecrübeye dayalı yapıcı ve onarıcı ifadelerle sorunlar büyümeden çözülürdü. Hatalar, kusurlar varsa da karşılıklı anlayış, tevazu ve hoşgörüyle tolore edilirdi. Karşılıklı içilen "Kırk yıl" hatırlı kahveler sonrası yüzler güleç bir şekilde hayatın akışı içine tekrar girilirdi.
Anneler kızlarına, babalar oğullarına,dedeler-nineler torunlarına sağlam İslami aile yapımıza uygun yaşayış örnekleri sunar, yeri gelince temsili ifadelerle nasihâtlerde bulunurlardı. Bu durum kız ya da erkeğe kuracağı ailenin uzun yıllara dayalı "YUVA"nın kudsiyetini ve geleceğe taşınan önemli bir yapının varlığını pekiştirmede önemli unsurdu.
Şimdilerde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu konuyu önemsemiş olmalı ki; gecikmeli de olsa dağılmaya yüz tutan, çatırdama sesleri ayyuka çıkan "Türk Aile Yapısını" pekiştirmek adına "Aile Danışmanlığı" sistemini getirmeyi planlıyorlarmış.