Hep karşımızdakinin yaşadıklarını eleştirir, kah över, kah aşağılık kompleksine düşer, kah yerer, kah sever…. Sanki karşımızdaki ne yaşarsa kıyasımız olur. Neden ben yapamıyorum, neden ben hatalara düşüyorum, neden… Sorularını sorup, kendimizi kahrediyoruz. Oysa ki herkesin seçimi kendisini bağlar ve ağırlığına göre sınavı dağlar. 


Yolda giderken milyonlarca para görsek, alır ve harcar mıyız? Evet diyenlerde olur hayırda. Doğrusu, paranın sahibini bulup da ya vermezsek… O güne kadar bu kadar paramız olmadığı için ani harcayış, bizi şaşırtır. Her nefesimizde başka hata, her davranışımızda günah ve ahlaksızlık bize yük olur, ağırlık verir… Paranın sahibi bulsa, ayrı hesap sorar belki de… Her geçen saniyesi gittikçe ağırlaşan yük haline döner. Haydan gelen huya gider ya, kim başka türlü davranır ki!


Adam ne kadar zengin, adam nerelerde yaşıyor, adam ne kadar şöhretli, adam ne makamlarda caka satıyor deriz… Aradan zaman geçer, o zengini iflas ettiğinden simit satarken görebiliriz. zaman geçer o makamdakini rüşvet aldığı için hapiste olduğunu duyabiliriz, zaman geçer o şöhret sahibi aşırı doz aldığı uyuşturucudan ölmüş görebiliriz…  Aslında her hızlı gelişe sahiplenmek, hızı kadar da bizi yok edecektir. Herkes fıtratı ölçüsünde dayanacağı sınavı vardır sonuçta.


Falan iktidar çalıp çırpıyor, ne ekonomiye, ne eğitime ne de mutlu etmeye çalışmıyor diye de eleştiriyoruz. Bunu diyene soruyorum, sen çocuğunu eğitebildin mi? Zamanım yoktu, ilgilenemedim, liseden mezun oldu… Ne kadar üniversite oku desen-m de okumadı…Neymiş geçim derdi, neymiş çocuğum iyi yaşasın… Hepsi de palavra! Kardeşim, sen çocuğunu eğitemiyorsan, eğitebilecek imkanları veremiyorsan çocuk sahibi neden oluyorsun iki? Eğitemediğin çocuğunu devlet nasıl eğitsin ki… O çocuk toplumun başına dert oluyor, terörist, ateist, alkolik, uyuşturucu müptelası… Neler neler oluyor. Sen eğitmek için gerekirse işinden sonra az uyuyup, onu eğitmenin yolunu arayacaksın. Eğer bunu bulabilmişsen, zaten devlet o çocuğa eğitimini veriyor.   Bizim yapamadığımıza devlet ne yapabilir ki? Bilesin ki siyaset bir bataklıkla yaşam mücadelesi vermeye benzer. Ne batar ölürsen, ne de yaşar mutlu olursun.


Ne yaparsak, kendimize faydası var, başkasına değil… Eğer güzeli seçersek etrafımız güllük gülistanlık olur, eğer şerri seçersek etrafımızda savaşlar olur! Güzel ve mutluluk denilen değerlerin bedeli var. sabır edeceksin ve ümidini yitirmeyeceksin. Sen kendine bakacaksın, mutlu olacaksan sen olacaksın ilk önce. Eğer güzel şeyler yapabilirsen etrafında da güzel şeyler olacaktır. Kimeyi kandırmayacaksın, kimseyi aldatmayacaksın, kimseye ihanet etmeyeceksin, kendine de… 


Eline silah verseler, çok sevdiğin dostunu öldür ve bundan dolayı seni paraya boğacağız diye teklifte bulunsalar, diyeceğin cevap asla öldürmem olacaktır, kuşkusuz. Ancak, senin en samimi dostun kendi bedenin ve ruhun. Sen sigara içmekle o dostunu zehirliyorsun, sen alkol almakla, hücrelerini yakıyorsun, sen uyuşturucu almakla ruhunu öldürüyorsun. Sen ilk önce, yirmi dört saat seninle gezen ve seninle paylaşan dostuna önem ver. Onu güzelleştir, öldürme, göreceksin ki, ölene kadar başkalarına bakmaya, kusur bulmaya zaman bulamayacaksın.  


Başkasından medet umma, İnandığın değerlere ve imana sahip çık… Ne öğrenirsen kendin oku ve araştır.  Başkasından öğrendiklerinin doğruluğunda da kuşkucu ol. Sen ne deist, ne de ateist olacak insan değilsin. Sen ölümden sonra Allah beni sorgulamaz diyecek kadar da beyinsiz olamazsın. Çareyi her an seni öldüren ve mahveden insan da değil, seni yaratanda ara. Ona sığın. Mutluluk arama sakın. o gelirse de gül koklar gibi kokla ve şükret. Herkesin Rabbi bir ve var, seninde … Senin acıdığından daha fazlasına acıyan ve ona ömür verip yaşatan Rahman olan Rabbimiz var. Eğer acımız varsa, o da rahmetindendir. O da bizi sevdiğindendir. Azmayalım, kendimize kötülük etmeyelim diye bu acılarla kendini hatırlatır ve o günahlarımıza dur diyerek fren yaptırır, tövbe ederiz…. İşte ,insanın en mutlu anı tövbeyle, yakarışla Rabbime varmasıdır. İşte vuslat da budur. Rabbim her şeyi bize karşılıksız verirken, insan verdiğini kat kat alır. Alamazsa, delirir, terör estirir. 


Sen karşındakilere göre yaşama, sen kendi arkadaşına ihanet etme. Sen Kur’anı oku ve öğren … Yaşamına tatbik et. En doğru reçete Allah’a teslim olmaktadır. Bu öyle bir coşkudur ki… Dene ne kaybedersin ki… Üstelik hiç bir parasal karşılığı yok, ne faiz veriyorsun, ne tefeciye gidiyorsun. Az paran oluyor ama mutlu oluyorsun. Az paran oluyor ama huzurla harcıyorsun. Az paran oluyor ama zenginden daha güzel yaşıyorsun. Az paran oluyor ama hayallerinde gerçekleşebilir oluyor. Dene bence… 


Sahiplendiğin her şey elinden çıkıyorsa, onu korumanında bir anlamı yok. Bedelini ödemediğinin kaldırılamayacak kadar büyük yükleri vardır. Gerçi bunu sen yaşadığın için daha iyi bilirsin. Yalnızca kendini yaşa olur mu?


Saffet Kuramaz

( Ey İnsan Adam Ol Adam başlıklı yazı safdeha tarafından 6.09.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu