“Bayram
morali mi kaldı”
Bayram
sabahı uyandım... Uzun zamandır dışarı çıkmıyorum.
Yaşlı bir adamı dünyanın dışına koymuş gibi odamda yaşıyorum
Zaman ve mekân duygusundan uzak, tv kapalı sadece eski model cep telefonum yanımda. Şehir dolmuşu minibüsler daha
sabah servise başlamamış iken komşum ve ailesi Üsküdar’da camiler boş
duruyorken, AKP ilçe teşkilatının tuttuğu münibüslerle Çamlıca Sellahattin Camiine
sabahın köründe bayram namazı kılmaya götürülmüşler. gitmişler. Halbuki Komşum
AKP li değil diye daha yeni işten çıkarılmış yerine Suriyeli vasıfsız bir işçi
alınmıştı. Git Üsküdar’da bir camide kıl
namazını. Eminim yine AKP ye verir oyunu.
Bu
bayrama ve bayramlara kurban kanı yanında şehit kanı ve bayram trafiğinde can verenlerin kanı da karıştı. Yaralıların ne olduğu haberini hiç bir bayram sonrası öğrenemedik öldüler
mi sakat mı kaldılar. Neyi
insanca yaşayabildik şu ülkede toprak utandı kurban kanını bağrına basmaktan.
Bir insan utanmadı şehit ve kurban kanı akıtmaktan.
Diyanet
Lösemi hastası çocuklara kurban bağışı yapın ilanları asmış sağa sola. Bu
yoksullukla mahallede kurban kesen hemen hemen yok. Neyin kurbanını kime
vereceksin. Şeker ve Kurban bayramı trafiğinde ölenlerin sayısı her yıl
artıyor. Trafikte ölenler şehit cenazelerinden fazla oldu. Kurban bayramının bitmesine
5 gün daha var son iki günü de eklediler bayram tatiline bakalım trafikte ölen
sayısı kaça ulaşacak.
İki bahçe ötede kurban kesmişler. Rüzgâr kurban kanı kokusunu getiriyor. Baktım
barsak ve midesini iyice toprağa gömmemişler kuşlar konup duruyor kurban
kalıntılarından üstüm başım kurban kanı kokuyor. Tansiyon ilacım bitmiş ve moralimi bozmamaya
dikkat ediyorum .Arada havalandırıyorum odamı. .
Kıskançlık, hırs ve yoksukluk sebebiyle eşlerin bıçaklanarak kanlarının
akıtılması dahil kan dökmeye meraklı bir kitle. .Diyanet kurban kesme için yer
göstermiş uluorta karısını bıçaklayarak kan akıtanlar için de yer gösterse ya diyesim var.
Ülkenin yağmalanması, yazar ve şairlerin hapiste olması çekmemiz gereken
acılardan bir kaçı.
Tek tesellim gürültülere bulaşmadan var olmamı yaşamaya çalışmam.
Büyük bir ciddiyetle yapıyorum bunu ve insanlarla gerekmedikçe konuşmamaya
gayret ediyorum. Birbirinden kopuk ve birbirini anlamayan bir toplum var.
Hayat gülle diken arasında yazısız geçmesin diye arada tekrar tekrar
okuyup şiirlerimi düzenliyorum. Olumsuz bulduklarımı ayıklıyorum. Hepsi olumsuz
ve muhalif şiirler olumlu şiir yok aşk şiiri dışında. Epey de birikti sosyal ve
aşk içeren şiirler. Bu ortamda nasıl aklıma düşüyor aşk şiiri yazmak ben de
şaşıyorum kendime.. Bir ara düzenlediğim şiirlerimi dijital ortamda çoğalttım
ve bastırayım dedim. Sakal bıraktım ve enseme yakın az kalmış saçlarımı
toplayıp at kuyruğu yaptım. Kulağımım tekinde küpe de olsa tam şair görüntüsü bir
adam dedim Başvurdum orta halli bir kitapevine. Medyatik ve sansasyonel biri
olmadığım için şiirlerimi daha okumadan kitapevi basmaya yanaşmadı. Satışı
olmaz dedi ve basmak için de üstüne para istedi. 1000 adetten aşağı
basamazlarmış.
Hayata olumlu bakmaktan çıkalı çok oldu,
eski sakalsız at kuyruksuz efendi görünümlü fotoğrafımı iliştirdiğim aynanın kenarına.
Her sabah geçiyor konuşuyorum eski halimle.
Akşamları kuruyorum çilingir sofrasını kalbimi birkaç anı ve şiire sarıp oyalanıyorum. Artık,
iki duble rakı içemiyorum şaraba döndüm SGK emekli maaşımı idareli kullanmam
gerekiyor.. Tek değişmeyen tarafım hâlâ dağınığım, hâlâ pasaklı.
Bazı geceler gökyüzüne bakmayı ve yıldız saymayı seviyorum.
Kimsesiz ve geleceksiz şairlerden biri olarak yıldızları saymayı bir iş edindim
Erdil Ünsal