Konuşmamız lazım dedi adam;
Bilinenin aksine güzellikleri kastederek.
Şaşırmıştı kadın;
Şaşırmıştı çünkü hiç konuşmazdı adam.
Konuşulacak çok şey vardı.
Ama konuşacakları ne vardı ki?
İki yabancı insan, ne konuşabilirdi ki?
Kadın konuşsaydı mesela;
Duygularını anlatırdı.
Hissettiği, hissedeceği ve hatta hissetmek istediği...
Kırgınlıklarını anlatırdı mesela;
Susmalarına gizlediği hayal kırıklıklarını.
Hayallerini anlatırdı hatta;
Teması mutluluk olan bütün hayallerini...
Hangi kitabın hangi sayfasında hangi çiçeği kuruttuğunu,
Hangi şiirin hangi mısrasında kendini bulduğunu,
Hangi filmin hangi sahnesinde yaşamak istediğini anlatırdı.
Savaşlarını anlatırdı savaşabileceğini göstermek için.
Pes edişlerini anlatırdı sınırlarını göstermek için.
Göz yaşlarını anlatırdı ben de insanım diyebilmek için...
Adam konuşsa ne anlatacaktı ki?
Duygularını her açtığında kaybettiğini mi?
Kırgınlıklarının onu hissizleştirdiğini mi?
Hayal kurmaktan vazgeçtiğini mi?
Güçsüzlükleriyle karşılaşmamak için;
Kitaplardan kaçtığını, şiir okumadığını mı?
Savaşlarını artık savaşmak istemediği için mi anlatacaktı?
Pes edişlerini gizleyip ördüğü duvarları mı anlatacaktı?
Göz yaşlarını anlatır mıydı ki?
Adam, kadına ne anlatacaktı ki?
Bir şey anlatmasına da gerek yoktu halbuki.
Kadın anlardı zaten;
Güzel bakabilseydi adam.