OSMANLI ADALET,HOŞGÖRÜ VE İNSANA SAYGISIYLA BÜYÜK DEVLETTİR.
Osmanlı İslam kaynaklı hoşgörüsünü ve adalete verdiği önemi 600 yıl boyunca tavizsiz sürdürdü.Cumhuriyet nesilleri olarak bizler Osmanlı’yı hep fetihleriyle ve savaşçılıklarıyla bilsek te Osmanlı Medeniyeti İslam kaynaklı hoşgörü ve adalet üzerine tesis edilmiştir.
Burada Prof.Toktamış Ateş’in hoş görü veya Tesamuh(müsamaha) tanımı tam da Osmanlı’yı tarif eden bir tanımdır:Ben Osmanlı İmparatorluğundaki hoşgörü anlayışını ve bunun sonuçlarını irdemlemeden önce,biraz hoş görü kavramı üzerinde durmak istiyorum.Hoş görü”Bir kişinin,ya da bir topluluğun kendilerinden farklı kişiler yede topluluklara karşı sevecen bir tahammül içinde olmaları demektir.Yani hoş görülü olmak demek tahammüllü olmak demektir. Toktamış Ateş Osmanlı 7(İlber Ortaylı’nın Tesamuh tanımı da hemen hemen aynıdır.)
Nitekim Osmanlı bu engin müsamahası-tahammülü sebebiyle-yüzlerce yıl hükmettiği gayri Müslim unsurları asimile etmedi.Üç din ve en az 45 dilli bir toplum olan Osmanlı toplumunda herkesin dili ve dini her zaman güvence altında oldu.
Osmanlı üç dinli ve sayısız dilli bir imparatorluk olarak müsamahasıyla yönetimde bir çığır açmıştır.Küçük bir alıntıyla iddiamıza bir örnek verelim:
Osmanlı idaresinin Fuat Paşa sayesinde 1860’larda Lübnan’da kurduğu idarî-dinî düzen 1975’lere kadar bu ülkede barışı ve güveni sağlamıştır. Aynı tarzda kurulan bir düzen Balkanlarda dörtyüz yıl sürece sağlandıktan sonra 1876’da bozulmuştur….Osmanlı devletinin yüzyıllarca Balkanlarda uyguladığı rejimin daha sistematik bir şekilde uygulanmasıdır.Osmanlı devletinin Balkanlarda hiç bir etnik gruba üstünlük, tanımamasına karşılık,Yugoslavya federal sistemi Sırpların üstünlük sağlamalarını engelleyememiştir. Sonuçta Sırpların siyasî ve kültürel egemenlik sevdasına karşı koyan Hırvatlar,Boşnaklar ve Kosovalıların başına gelenler herkesçe bilinmektedir.Sonunda Yugoslavya dağılmış olup dağılmalar devam etmektedir.(K.Karpat)
Osmanlı’nın egemen olduğu toplumların din ve mezhep çatışmalarına izin vermeyerek çağının çok ilerisinde bir yönetim tarzı oluşturması konusunda Prof.Osman Turan Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi Tarihinde Osmanlının hiçbir zaman milliyetler tezadına ve mezhep mücadelelerine fırsat vermediğini bu sebeple günümüz imparatorluklarından daha ileri ve emsalsiz bir nizamın sahibi olduklarını yazar.Osman Turan.T. C.H.M. Tarihi)
Osmanlı’nın hoş görüsüne devam edelim:Büyüklüğünü anlama/kabul etme konusunda en önemli kriterlerden birisinin de hiç şüphesiz Osmanlı’nın İslam kaynaklı hoş görüsü olduğunu yukarıda yazmıştım.Osmanlı tarihlerinde Osmanlı fütuhatından bahsedilirken işgal ve istila kavramları kullanılır.Diyebilirsiniz ki:Ha işgal,istila ha fetih,arasında ne fark var?fetih ile işgal, istila arasında çok fark var sayın okuyucu.Peygamber Efendimiz(sav) Mekke’yi fethettiğinde herkesin canı,malı ve ırzı güvendeydi.Timur Sivas Kalesini teslim aldığında kimsenin canı ve malı güvende değildi.Sivas Kalesinin başta muhafız Malkoçoğlu Mustafa Bey olmak üzere,bütün müdafileri canlı canlı toprağa gömülerek öldürüldüler.Üç devlete(Bizans,Selçuklu ve Osmanlı gene bu ansiklopediye göre İznik fethedilince Orhan Gazi tarafından bir müddet merkez ittihaz edilmiştir. İ.H. Danişmend)-
Osmanlı’nın fetihten sonra içinde yaşayan halka hiç bir zarar vermediği İznik, Timur orduları tarafından yakıldı,ahalisi kılıçtan geçirildi.Bursa’da aynı kaderi paylaştı.Ateşe verildi. Osmanlı fethettiği veya ahd-ü eman’la teslim aldığı hiçbir şehir halkını kılıçtan geçirmedi, Hıristiyan mabetlerini yakmadı,yıkmadı.Moğol İmparatoru Cengiz Han müstevli(istila eden) idi. Buhara,Taşkent,Semerkand gibi Asya’nın kültür şehirlerini teslim aldığında camileri yaktırdı, kitapları nehre attırdı,insanları diri diri toprağa gömdürdü.İnternette kısa bir araştırma yaparsanız Cengiz’in 40 Milyon kişiyi katlettiğini(o günkü dünya nüfusunun % 10 u) göreceksiniz.Böyle bir katliama,Amerikalıların Kızılderililere, Fransızların Cezayirlilere, İspanyolların yaptıklarına, Hitlerin yaptıklarına,Ermenilerin yaptıklarına, bırakın Osmanlı tarihini Müslüman Türk tarihinin hiçbir döneminde-hatta İslamlık öncesi Türk tarihinde bile rastlayamazsınız.
Örnek olarak Ermeni tehcirinin incelendiği Derin Tarih dergisinin 2015 Mayıs tarihli sayısından küçük bir alıntı yapmak istiyorum.(”1919 yılında Aydın bölgesinde Yunanların Türklere uyguladığı vahşetin çok iyi bilindiği sırada bile Türk askerleri kendilerine hakim olmuşlardı.Hıristiyanların katledildiğine dair dedikoduların çıktığı bir yer üzerine yorum yapan İngiliz temsilcisi Morgan şöyle demiştir:Aksine söylentiler sürekli olmasına rağmen Bergama’da hiçbir Ermeni öldürülmedi ve aslında(Türk askerleri tarafından)Ermeni,Yahudi veya Rumlar dahil yerli halktan bir kimsenin öldürüldüğü vaki değil.”Hatta 1921 mayıs ayına kadar Türk yöneticiler mümkün olan her yerde hala barışı temin ediyorlardı ve Hıristiyanlar korunmaktaydı.”İzmit yarımadasını araştırmakla görevli İtilaf komisyonu” raporuna göre “Aynı bölgede Rumların azınlıkta bulunduğu Türk yönetimi altındaki sahalarda yan yana farklı milletlerden insanların bulunduğu köylerde bile sorunsuzca yaşandığına dair kanıtlar var”(Aynı bölge dediği yerler Rumların toplumun asayişini bozduğu ve Türklere eziyet ettiğinin komisyonca kanıtlandığı yerlerdi),Justin McCarthy,Ölüm ve Sürgün,şatma Sarıkaya (çev,) TTK ,Ankara,2014)
Osmanlı’nın hoş görüsüne örnek mi istersiniz.Buyurun size en büyük örnek…. Örneğin, ayrıntılı rakamlara sahip olduğumuz 1885 yılı İstanbul’unda Müslümanlar azınlıktaydı.İlk Belediyenin azınlıkların ve yabancıların yoğun olarak bulunduğu Galata ve Beyoğlu semtlerinde kurulması bir tesadüf değildi.(H.Hüseyin Özgür,Osmanlı,05)Lütfen düşününün 400 yıllık başkent’te,Müslümanlar,Türkler sayısal olarak azınlıkta.Bu sadece İstanbul için geçerli bir durum değildir.Müslüman Türk nüfus Rumeli’ nin tamamında sayısal olarak azınlıktadır.Osmanlı Rumeli’yi ve diğer ülkeleri işgal ve ya istila etseydi,Arjantin de olduğu gibi,Rumeli’de de yerli halktan kimse kalmazdı.
Tarihçi Cezmi Yurtseverin(Türkiye,7.4.1999) yazdığına göre “ Kanuni Sultan Süleyman zamanında ise,Belgrat ve Kosova yöresi Arnavut ili içerisine alındı.Osmanlı yönetimi Bosna Hersek,Sırbistan ve Kosova yöresinde halkı baskı altında tutan toplumsal yapıya da önemli değişiklikler getirdi.Bu kapsamda;halk üzerinde baskı ve zulüm yapan aileler sürgüne gönderilmiş, angarya çalıştırılan köylülere tapulu araziler verilerek mülk sahibi yapılmış,kölelikten vatandaşlığa geçişleri sağlanmıştır.
Emir Timur’un Sivas kalesinde yaptıkları ve savaşın ardından Bursa ve İznik şehirlerinin başına gelenleri İ.H. Danişmend’den naklederek devam edelim.(Milâdın 1400 senesi Ağustos ayının 27 nci Cuma günü daha fazla mukâvemet imkânı kalmadığı ve bilhassa düşman cebren girdiği takdirde halkın hayatı tehlikede kalacağı için, askerle ahalinin hayatına dokunulmamak şartiyle teslim olmak mecburiyetinde kalmıştır.Timur-Leng, hiç kimsenin kanına girilmiyeceği hakkında bizzat söz vermiş olduğu halde, şehir teslim olur olmaz dört bin kişi tutan kale müdafilerini diri diri toprağa gömdürmüş ve bu suretle güya sözünde durarak kan dökmekten ictinâb etmiştir…Başta Bursa olmak üzere bir çok Türk mâmureleri yağma ve tahribe uğrıyarak viran olmuş, bilhassa bir zaman Anadolu Selçukîleriyle Bizans imparatorlarına pâyıtaht olacak kadar mühim ve mâmur bir merkez olan İznik şehri o felâketten sonra bir daha eski günlerine kavuşamamıştır. Otuz bin kişilik bir akın ordusunun hücumuna uğrıyan Bursa’da Osmanlı hâzinesi zaptedilmiş, ahali kılıçtan geçirilmiş ve şehir tamamiyle yakılıp kül haline getirilmiştir. İ.H.Danişmend.İzahlı Kronolojik Osmanlı Tarihi)
Osmanlı’nın yaptığı fetihlerle ilgili birinci elden yorum alacağımız ilk tarihçi şüphesiz Aşık Paşazade’dir.
SÜ' AL.- Bayezid Han kim bu vilayetleri feth itdi, kahr-ıla mı veya 'adl-ıla mı itdi?
CEVAB.- Cemi'isini 'adl-ıla itdi, zira evvelki begleri zulm-ıla incitmiş-idi.Bayezid Han hem vilayete varıcak halkı karşu geldiler.Anun adlı berekatında ve ba'zı begleri dahı gelüp muti' ve münkad olmışlar-ıdı.
SÜ’AL.- Bayezid Han bu vilayetleri ele geçirirken zorla mı, yoksa iyilikle mi aldı?
CEVAB- Hepsini adalet ve iyilikle aldı.Çünkü önceki beyler halkı zulümle incitmişlerdi. Bayezid Han her vilayete gelince, halk karşıladılar.Onun adaleti ve kutlu iyiliklerine bakarak bir kısım idareciler de gelip bağlılıklarını bildirdiler. Aşık Paşazade Osmanoğulları Tarihi,Kemal Yavuz,M.A.Yekta Saraç)
Egemenliği altındaki gayri müslim topluluklara karşı zorla din değiştirtme,katliam yapmış mıdır? Asimilasyon politikası uygulamış mıdır? Asimilasyon politikası uyguladıysa bilhassa Balkan’larda ki ulus devletler(Bulgar,Yunan,Arnavut Sırp,Romen)nasıl ortaya çıktı?Osmanlı’nın hoş görüsüyle ilgili de uzman görüşü var elimizde.
(Osmanlı müesseseleri isimli kitabında M.Tayyip Gökbilgin Osmanlı’nın Rumeli’deki hoşgörüsünü şöyle anlatıyor:Halbuki,…genç Balkan devletleri Osmanlı Türklerinin geniş müsamahası,lütuf ve atıfetleri sayesinde bunu temin edebilmişlerdi.Batı dünyasının hiçbir yerinde ayrı bir dine hatta mezhebe tahammül edemeyen ve yaşatmayan sistem,Osmanlı devletinde de mevcut olsaydı,bugün ne Sırp,ne Bulgar ne de Yunan ismine rastlanmazdı…Osmanlı devleti onların milli varlıkları, dilleri, dinleri, örf ve adetleri ile yaşamalarına hatta kendi mevcudiyeti aleyhinde inkişaf etmelerine müsamaha etmiş ve bu günkü neticenin husulüne,dolayısıyla sebep olmuştu.Bu hakikat meydanda iken devlet mekanizmasının en doğru salim bir şekilde işlediği devirlerde bile anti-türk bir hareket gösterilmiş olmasına inanmak güçtür ve tarihi olayları bu türlü zorlamalarla tefsire kalkışmak objektif tarihçiliğin makbul saymayacağı bir hareket olur.M.Tayyip Gökbilgin.Osmanlı Müesseseleri)