Karun gibi zengin olsan, firavun gibi güçle haykırsan, Naziler, Fransızlar gibi katliam yapsan, insanların verdiği emeğe kötülük katıp eleştirsen, Esad soysuzu gibi birinin maşası olup Müslümanlara kıysan… Ebu Cehil yahut Ebu Leheb olup âlemlere rahmet peygambere düşman olsan… Bir ömür yaşayıp öleceksin. Hiçbir insan hâşâ yaratıcı değil, ölümsüz de değil. İlahi sevgisiz yaşamın da bir manası yoktur.
Kaldır başını bak, güneş hiç yörüngesinden şaşıyor mu, ışığımı keserim diye isyan ediyor mu? Aya bak, güneşi unutturmamak için karanlıkta ışık saçıyor… Bak mevsimlere, hiç bizi şaşırtıyor mu? O cansız topraktan çıkan her şey bizi besliyor ve yaşatıyor… Bizden başka her şey dört dörtlük vazifesini yapıyor, doğanın dengesi sapasağlam ayakta duruyor. Niçin peki? Sen asilik yap, talan et, katliam yap, başın dimdik böbürlene böbürlene gez diye mi? Kim karşılığı olmayan, çalışmadığın hayatı size verir ki? Kim, kimseden farkın olmayan, aciz, hasta olan, soğuktan titreyen, aslandan yılandan korkar gibi korkan, sıcaktan bunalan ve bunlardan kurtulmak için hep yardıma muhtaç olan bedeninle bu dünyada size sorgusuz sulasiz saltanat verir ki? Haddinizi bilmez ve zalim olursunuz ki?
Kalp kırar, yetimi üzer, çaresiz insanları hicrete zorlar, öldürmeyi bilgisayar oyunu zanneder… Bu yaptıklarınızdan da üstelik pişman olmazsınız! Elinize azıcık güç geçti mi neymişim delisi olursunuz!
Dünya gel-git, etme-bulma, etkiye-tepki… Üzerine kurulmuş. Her yaptığının bedeli var. Dünyada ne Hitler kaldı, ne Saddam Hüseyin, ne de Kaddafi… Esad da can çekişiyor artık. Yaptırdıkları heykelleri-tapılan putları, Kâbe’de kırılan heykeller gibi, İbrahim’in babasının yaptıkları gibi bir bir parçalandı. Bırak canları, heykelleri de yok oldular. Siz ne kadar böyle bir zalim olmaya niyet etseniz, heykellerinizle her yeri süsleseniz bir gün vadeniz doluyor ve yok oluyorsunuz. Ya sonra?
Ne yaptıysanız ilahi adalet huzuruna mahkemeye çıkıyorsunuz. Kötülük ettiğiniz tüm insanlar hakkınızda aleyhinize şahitlik ederek, sizde ki haklarını istiyorlar. Ucuzluk var diye AVM’ye koşan insanlar gibidir bunlar… O kadar hızlıca haklarını almak ister ve Yecüc Mecüc gibi dehşetlidir ki halleri… Üç günlük beyliğiniz, sonsuz bir yanışın habercisidir. Değer mi? Herhalde böyle bir sorgunun olacağından ya haberiniz yok ya da inanmıyorsunuz. Bunu ispat etmek ve dünya mekânında göstermenin bir imkânı olsaydı, kim böyle zalim olurdu ki? Allah insana akıl vermiş, İbrahim’in sorgusunu sorması için ilhamı yaratmış. Eğer bu işaretleri görmezden geliyorsan, sana başka türlü nasıl anlatılabilir ki? Akıl doğruyu yaşadıkça akıldır.
Bak yaştı ormanlar yandı kül oldu… Yıllar geçti o orman ilahi sevgiyle yine yeşerdi… Kuru toprağı suladıkça, küçücük kuru bir tohumdan devasa bir ağaç yeşerdi, ilahi sevgisinden meyve verdi… Bulutlardan dökülen taneler barajlara doldu, biz de suyunu içtik… Yaşadık. Kışın ölüp de bahar dirilen, Nisan yağmuru ile süzülen ve yeşeren doğa bize ölüm sonrasını sergiliyor. Hiç okumaz mısınız?
Hiç geçmiş kavimlerin akıbetlerini okumaz ve ders almaya çalışmaz mısınız? Allah bu gücü ve adaleti bir sınav için bize vermiş, onu eğer kulluk vazifesi ile sadakatle besler isek bize ne mutlu… Bir değil binlerce dost, kardeş misafirimiz olur, huzur tesis edilir ve bu paylaşılır. İstediğiniz bu değil mi yoksa? Kaynasın kazanlar tek sofradan yensin olmaz mı? Böylesi sevgiyi yayın, aşka kanın… İşte o zaman her gün sevgililer günü, işte o zaman aşk ile cennet bize sunulur. Zalimler ölür. Eğer bir güne sığarsa sevgililer günü, diğer günler yine dehşeti yaşarız yalnızca.
Sevin, Sevilin, sarılın sevdiğinize, sevgililer gününü her gün kutlayın, haydi!
Saffet Kuramaz