Yılan
gibi kıvrılır zalim, sözcükler diziminde… Aslan gibi saldırır hummalı
nöbetlerinde… Şiddetin, vahşetin, paranın, talanın… En yükseğinde! Hak benim,
kural benim dediğim, hayaliniz bile! Kısacası bu dünyada cenneti yaşamaya
kararlı. Cenneti yaşamak için neden beklesin ki, o Allah’tan daha iyi biliyor
ya, haşa…
Bazen
Firavun, bazen Karun, bazen Nemrut, bazen Hitler, bazen Yahudi, bazen
uyuşturucu patronu, bazen terör başı… Sonuçta aynı, dehşetli bir sınavı veriyor
etrafındakilerine. Çanakkale’de bir milyondan fazla insana, İkinci Dünya
Harbinde 2 milyondan fazla insana kıyıyor… İdlip’te varil bombaları ile
çocukları öldürüyor… Haşhaşi oluyor, çocukların eline esrar verip al da sat
diyor, farkı yok dilendirdikleriyle… Ne
kazanıyor varlık ve güç…
O
ölmüyor mu? O hasta olmuyor mu? O rahat uyuyor mu? O bedenine zehirsiz ne
veriyor? Öldür diyor, yeter ki hepsi benim olsun, ya vicdanı yok mu? Bakmayın
sıradan insan gibidir o. Ne kadar en iyilerini yese, içse, ne kadar doktorlara
para dökse, ne kadar zehirden kendini filtre etse… O da yaşlanıyor, hasta
oluyor, uyuyamıyor, hayatından zevkte alamıyor ve ölüyor. Asla da mutlu değil…
Hatta
bir görünmeyen virüs olan Coronayı nefes çektikçe bedeninde yaşatıyor, bu sefer
o virüs zalim oluyor…Aşısı bulunmamış virüsle çok acı işkencelerle en kısa
zamanda yaşamdan koparıyor!
Aslında
cenneti yaşamak, çok lüks hayatı bencilce tatmak… Bu dünyada ki cenneti
isterken, gerçeğinin zerresi bile olmayan ve yalnızca bir ömre sığan parçasını
yaşıyor. Bilmiyor ki, bu dünyada cenneti
yaşamak mümkün değil. Nasıl olsun ki, yüce Allah’ım onu yapılan güzel amellerin
karşılığında mahşerde verecek. Bu dünyada zalimsen eğer öbür dünyada ateş sana
zalim olacak, kısasa kısas… Ne ektiysen onu biçeceksin. Ama bu dünyanın
zalimleri öbür dünyaya, Allah’ın varlığına, vaatlerine asla inanmıyor ki…
Zalimlerin hepsi öldüler, sırada ölecek yenileri var, gerçek neymiş, Rabbimin
vaadi neymiş, görecekler elbette…Ama oradan dönüş yok, o perdenin ötesi sonsuz,
bizim yaşadığımız sanalı… Yani yaşadıklarımız bizim değil, yokluk!
Yokluğu
keşfeden aşkı bulacak… Döndükçe sonsuz galaksinin keşfine erecek, ruh tenden
özgürce çıkacak, gezecek… Zalim varlığı ararken, cennet ehli yokluğu arayacak.
İlahi aşkın içinde yok olacaklar… Haktan alıp halka verecekler… Maddeyle
sıvanmış şu dünyada insanlığa bunu anlatması da öyle zor ki… Bakınız yeni AVM
açılıyor, her şey nerdeyse bedavaya satılıyor deseler, oraya girmek için
insanlık birbirini ezecek kadar zalim oluyorlar, ben alayım ve ben varlığın
içinde sefa süreyi diye…
Birde
diyet yapanlar var… Bedenlerine zalimlik edenler. İsraf ettikçe aldıkları kiloları
taş atar gibi atacaklarını düşünen ama atamayanlar… Yokluğa varmak için keşke
yediklerinden pay sahiplerine verebilseydiler… Ne açlık kalırdı ne de talan ne
de diyet yapan. Az çok gerçekte herkeste bir zalim yan da var. Maalesef. Biz
zalim olmayı seviyor muyuz neyiz!
Saffet
Kuramaz