Minel kahveyi ikram ederken, komutanın başını kaldırmadan kahvesini alışına baktı. İnce uzun ellerine baktı. Yüzü gün yanığı gibiydi. Komutanın; “Teşekkür ederim” sözü, kalbinin telini titreten bir mızrap gibi geldi. Kalbi sadece sevgiyle ayarlanan bin telli bir enstrüman gibi hassastı. Komutanın dudağından çıkan söz, kulaklarından geçerek kalbine gelip yerleşmişti. Onun dilini bilmediğinden ne diyeceğini bilemedi. Doğrulduğunda Elvin’le göz göze geldi. Bakışlarını indirdi ve kahveleri verdikten sonra kenardaki sandalyelerden birine geçerek sessizce oturdu.


Minel ‘Bencilliğin, huysuzluğun ve açgözlülüğün kol gezdiği bir ortamda sevgi nasıl yeşerebilir ki? Merak ve güzellik duygularımızı harekete geçirmek, varoluşumuzun vazgeçilmez en temel nedeni olmalı değil mi? Anlamsız bir kederden bir hikmet çıkarmak gerektiğini düşünüyordu. Sevgiden beslenen cesaretin, insanın bir parçası olan korkuyu tek başına yenme gücünün yetmese de, önünü aydınlatması hoşuna gidiyordu. Arkalarında bir dağ gibi duran annesini kaybettiği günden sonra, şımaracak bir kimsesinin kalmadığı için kendini vaktinden önce büyümüş hissediyordu. Dışarıdaki bahar havası gibi içindeki mevsim çiçek açıyordu.’


İnsan rahatlığa da ne çok çabuk alışıyordu. Savaşın yerlerinden ve yurtlarından etmesi, aç susuz günlerce yollarda yaşanan sıkıntılı günler geride kalmıştı. Şimdilik geçici de olsa kira vermiyorlar, başlarını sokacakları bir eve, insani bir hayata kavuşmuşlardı. Sihirli bir el dokunuşuyla belirsiz sıkıntılı bir yaşam ortamından, rahat, huzurlu ve güvenli bir yaşama merhaba demişlerdi.


Kışın soğuk rüzgârlı, yağmurlu ve çamurlu günleri geride kalmıştı. Bademler çiçek açmış, kirazların dalları domur domur olmuştu. Yerlerde papatya, gelincik, hardal çiçeklerinin muştulu bahar kokusuyla baharı müjdeliyordu. 


Kendilerine danışmadan da olsa babasının komutana teklifi sahipsiz yüreğine yansıyan bir mum ışığı gibi gelmişti. Üç kız arasında kura çekilecek değildi ya! Üçte bir umudu vardı. Gençliğinin baharını yaşadığı şu günlerde kendini daha ümitvar sayıyordu. Düşlerinin sonlanmadığı masalımsı bir düşünce içinde kendini prenses saymaya çalışıyordu. Ablasının yaşça büyük olması bir avantaj gibi gelse de, asabi yapısının varlığı o avantajı tekrar yok ediyordu.


Minel payına düşenden fazla sevgiye talip oluyor, büyüyen bir umuda sahiplenerek kendi payını büyütmeye çalışıyordu. Uzun siyah kirpikleri gözlerindeki ışıltıyı gizlemeye çabalıyor, çalkantılı hayatlardan kendine bir saray inşa etmeye gayret ediyordu. Kendini aşkın latif rüzgârında salınan bir çiçek gibi hissediyordu.


Elvin büyük olmakla önceliğin kendine ait olduğunu düşünüyor, diğer kızlara hiçbir pay ayırmıyordu. Savaş ülkesinden uzaklaşılmış, uğru kılıklı çakallara yem olmaktan kurtulmuş, dönüşleri daha taze olsa da kendini özgürlük diyarının başmisafiri gibi hisseder olmuştu. Ayağına gelen balığı kaçırma korkusunun verdiği gerginliği içinde hissediyor, gerginliğiyle acı ölçer gibi titriyordu. Yanlış kıstas, yanlış ayrıntı resmin genelini görmesini engelliyordu. Feleğin çemberinden geçmek bile, yeni kazanımlardan büyük pay almaya yetmiyordu.


Aden yaşının verdiği tecrübesizlikle, kendini cennet bahçesinde görüyor, şimdilik kendini bilmediği derin sulardan uzak tutmaya çalışıyordu. Stresten, kaygıdan uzak, bahçesine gelen cennet gibi, bahar gibi kendini zinde ve huzurlu hissediyordu. Bir hesabı kitabı yoktu.


Yaşlı Adam; “Allah’ım ya çektiğimiz sıkıntılara göre bize güç ver, ya da fazlasını değil gücümüzün yettiği kadar sıkıntı ver” diye dua edip durmuştu. Çekilen sıkıntı ve huzursuzluğu mutlaka bir günahın karşılığı, huzur ve rahatlığın ise şükrün bir karşılığı olduğunu inanıyordu. Sıkıntılara katlanan insanı Allah’ın beğendiğini, Rasülullah’ın sevdiğini, Allah dostlarının özendiği bir ahlak olarak bellemişti.


Korkut gün boyu bahçede ağaçların kuru dallarını çıkarmış, ağaçları belleyerek yorulmuş, terlemişti. Evin üst katında misafirler için kullanılan kısımda duşunu almış, dinlenmek için uzanmıştı.


Ant. 280320

...

Devamı var

...

( Akdenizdeki Kavga - 52 başlıklı yazı KOCAMANOĞLU tarafından 29.03.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.
 

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu

EdebiyatEvi.Com | Edebiyat ve Kültür Platformu