CONKBAYIRINDA MUSTAFA KEMAL

(saatine şarapnel parçası isabet ettiği zaman)

 

10 Ağustos 1915’te Gelibolu’da Conkbayırı.

Adını veren tam bilememiş, bu bayır kanlı cenk bayırı.

Boğaz’a hakim olmak için düşman taarruza geçecek.

Günlerdir köstebek gibi siper kazıp durmakta.

Sanki başka çere yok kaza kaza alınacak Conkbayırı .

Bu ne taarruz bu ne siper hazırlığı vardır bir hayrı.

Anlaşılan o ki denklik yok niyetle cesarette.

Anlaşılan elindeki 20.000 askerin yok ki hayrı,

çukurdaki düşman daha da çukura girer.

Öyleyse hemen ve ebediyen girecek.

Gecenin ve Kaderimizin karanlığı kalkmış,

daha gün doğmadan yeni bir gün ve geleceğe

başka bir güneş parlamakta,tan ağarmakta idi.

Sakin adımlarla ve sürünerek düşmana 20-30m. yaklaştı.

Çizmeleri altın sarısı saçları parlıyordu görülse hedefteydi.

Artık ok yaydan çıkmıştı Ezan,Bayrak,Komutan bir aradaydı.

Muhammed’in binlerce iman dolu aslan yüreklisi şahlanacak,

batılın dorusu Truva’nın hilebaz tahta atı utanıp saklanacaktı.

Mehmet daha da heveslensin,coşsun,aşka gelsin diyerek,

kırbacı günün ilk ışık huzmesi gibi yarı havada bekledi.

Binlerce neferin bulunduğu Conkbayırı’ndan çıt çıkmıyordu.

Cennetin kapısı aralanmış şahadet için koşacaklardı.

Dudaklardan dua al kelebek gibi sessizce uçarken,

yüreklerde iman Burak olmuş dörtnala koşuyordu.

Önce kırbacını başın üstüne daha da kaldırıp çevirdi

ve sonra birden şaklatarak şimşek gibi aşağı indirdi.

Daha göz açıp kapayacak kadar kısa süre geçmişti ki

birden çakan o ışık huzmesinin gümbürtüsü duyuldu.

Allah! Allah! sesleri yarı karanlıkta gökleri yırtıyordu.

O bulutsuz gecenin şafağında sabır denilen set yıkılmıştı.

Her biri Allahın rahmeti yağmur tanesi gibi saf ve temiz,

bir olunca ne bulduysa alıp götüren amansız sel gibi aktılar.

Düşman bu batıldan başka ne bilecek neye inanacak.

Sanki birisi daha hazırlıkları bitmeden kıyameti koparıp,

mahşerin dört atlısına kırbaç vurmuş üzerlerine salmıştı.

Neye uğradıklarını daha anlayamadan Kıyamet kopmuş.

Etraf toz duman,düşman dehşet ve şaşkınlık içinde kalmıştı.

Düşmanın yerde büyük çukurlar açan topçu ateşi başlayıp,

denizden atılan top mermileri daha toprağa değmeden önce

Mehmet sel olup akarak düşman siperlerine dolup taşmıştı bile.

O cephenin en önündeyken amiraller ve kendi İngiliz emsalleri

gemilerin güvertesinde ellerinde çay kupası ağızlar açık donmuş

dehşet ve şaşkınlık içerisinde bakakaldılar ve anladılar ki.

Bu şimşek ve amansız tufanı başlatan,

mazeret bulamadıkları deniz yenilgisinden önce

gemiden, dürbünle bakarken karşılaştıkları,

kendilerine, soğukkanlı bir biçimde bakan,

boğazı, geçip ulaşmak istedikleri ülkenin

soğuğunu, hissedip,ürperdikleri,kaderimize iliştirilmiş,

bir çift nazar bocuğunun sahibinin ta kendisiydi.

Rütbenin sarhoşluğu hala, konyak gibi dolaşır kanlarında.

Kargadan, rezil olacakları akıllarına hala gelmez.

Ve tabi ki o derin zekaya,o derin bakışlara

ancak derin denizlerin mavisi yakışırdı.

DR.ÖZGÜR EKER

( Conkbayırında Mustafa Kemal başlıklı yazı DR.ÖZGÜREKER tarafından 18.05.2020 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.