Yazacağım konuyu depremde yaşadığımız sorunlarla ilgili kaleme almış ancak
araya Korona Virüs Pandemisi gündeme girmesiyle yayına verememiştim. Oluşan
gecikme bu nedenledir. Gelelim anlatacağım konuya...
24 Ocak Cuma günü akşam 20.55’de Elazığ’ın Sivrice ilçesinde yaşanan ve
Malatya’yı da etkileyen 6.8 şiddetindeki depremde herkes gibi engelli olan
bizler psikolojik olarak etkilenirken binalarımızda ise bazı hasarlar
oluşmuştu.
Depremin ardından valilikler, belediyeler ve ilgili kurumların birçoğu
yaptıkları açıklamalarda evleri hasar görenlerin kısa zamanda bağlı oldukları
kaymakamlıklara ya da Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne giderek dilekçe ile
başvurmalarını duyurdular.
Yapılan duyurular üzerine evinde hasar oluşan arkadaşım, dostum Yücel
Doğanşahin ile büromda oluşan hasardan dolayı Çevre ve Şehircilik İl
Müdürlüğüne 27 Ocak Pazartesi günü birlikte giderek başvurumuzu yaptık.
Gittik gitmesine de aradan geçen iki hafta sonunda keşke gitmez olaydık
diyecek duruma geldik! Neden mi böyle düşünecek duruma geldiğimizi anlatım
sizlere.
Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğüne gittiğimizde engelli asansörüne binerek
binaya girmek istedik. Henüz yeni yapılmış olan binanın girişinde rampa
yapılacak uygun alan bulunmasına rağmen yapılan engelli asansörüne binmek
istediğimizde bir türlü çalıştıramadık. Bizim çalıştıramadığımızı gören
görevlilerden biri yardıma gelerek bir hayli uğraştıktan sonra binaya
girebildik. Binaya girmemize yardım eden görevli aynı zamanda hasarlı evlerle
ilgili başvuru dilekçelerimizi de kendi elleriyle doldurduktan sonra tekrar
asansörle inmemize yardım etti.
Aradan birkaç gün geçtikten sonra gelen giden olmadığını gören Yücel Hanım,
konuyu sormak amacıyla tekrar kuruma gittiğinde bina girişinde görevlilerden
birisinin geliş nedenini sorması üzerine konuyu anlatınca merak etmemesini,
denetimcilerin mutlaka gelip bakacağını söyler. Bu olaydan iki gün sonrada
İnönü Kapalı Çarşı üzerinde kurulan deprem başvuru çadırına da uğrayıp sorar.
Onlardan da merak etmemesi gerektiği gibi yüzeysel sağlıksız bir yanıt
alır.
Dilekçe vermemizin üzerinden bir hafta süre geçince bu defa ben gittim.
Müdürün yerinde olmadığını söylediklerinde ise yetkili biriyle görüşmek
istediğimi belirttim. Bunun üzerine beni Altyapı ve Kentsel Dönüşüm
Hizmetlerinden Sorumlu Şube Müdür Vekili ile görüştürdüler.
Görüştüğüm yetkiliye, Yücel Hanımın her an denetime gelenler olur
düşüncesiyle evinden çıkamadığını, ne alışverişine ne de sağlıkla ilgili
konularda bir yere gidemediğini ve bizlerle aynı anda dilekçe verenlerin
evlerinde denetimlerin yapıldığını bizlerinse halen yapılmadığını söyledim.
Sözlerim üzerine “Bir engelli daha beni aradı. Evine gidildiğini
biliyorum.” dedikten sonra sonucu öğrenebilmek amacıyla bir görevliyle
denetim yapanların odasına gönderdi. Gittiğimiz birimdekilere de durumu
anlatarak sonucu öğrenmek istediğimizi söyledik. Dosyalara tek tek baktılar ne
benim ne de Yücel Hanımın dilekçesini bulamadılar. Dilekçeler nasıl ortada
kaybolmuştu? Buna bir anlam verememiştim.
Dosyalarda bulamayınca bilgisayara baktılar. Ne adımızla ne de adresimizle
ilgili herhangi bir bilgiyi orada da bulamadılar. Bu defa evrak kayıt odasına
yönlendirdiler. Orada da tüm dosyalar altüst edildi. Maalesef ikimizin de
dilekçeleri ortada yoktu. Tekrar yanına gidip durumu anlatınca “Dilekçe
verilip verilmemesi önemli değil. Malatya’daki tüm binalar incelemeden
geçirilecek zaten.” dedi ve yine de Yücel Hanımın adresini istedi.
Benim gitmemden altı gün sonra ise Yücel Hanımın ağabeyi de gidip sormuştu.
Adresi verip ayrılmamın üzerinden bir hafta daha geçince 10 Şubat günü
tekrar gittim. Bu defa doğruca müdürün odasına gittim. Bir süre bekledikten
sonra gelen müdürle görüşerek konuyu anlattım. Beni dinleyen müdür, bir hafta
önce görüştüğüm yetkiliyi arayarak hemen bir ekip ayarlanarak denetim yapılması
talimatını vererek beni yanına gönderdi. Aynı kişi tekrar adresi aldı ve o
arada bana “Ali Haydar bey, neden hep gergin ve sinirli oluyorsunuz?” gibi
bir soru yöneltti. “Benim yerimde kim olsa sinirlenir. Bu halimizle bu
soğuk havada defalarca gelip gittik, siz 200 metre ilerideki evi denetlemeye
gidemediniz. Bu arada yeni yaptığınız binaya yakışmayan bir asansör
taktırmışsınız. Her gelişimde asansörünüzde sorun yaşıyorum.” dedim.
Söylediğim gibi kuruma her gidişimde engelli asansöründe sorun yaşıyor ve
başkasının yardımı olmadan binemediğim asansörün içerisinde kalıyordum.
Dakikalarca uğraştıktan sonra aşağıya indirilebiliyordum. Kamu binalarının
proje aşamasından yapımına kadar tüm safhalarında sorumlu olan bir kurumun yeni
yapılmış binasında dahi erişilebilirlik sorunu yaşıyorsak fazla söze gerek
kalmıyor bence. Erişilebilirlik komisyonu olarak denetime gittiğimiz diğer
kurumlarda sorunların tespit edilmesine şaşırmamak gerekiyor. Çünkü kendi binalarının
dahi sağlıklı yapılmasını sağlayamayan bir kurum diğer kurum binalarının
sağlıklı yapılmasını mı sağlayacak?
İlginç olan görüşmeden sonra kurumdan çıkışta yine asansörde kalmıştım.
Dakikalarca bekledikten sonra aşağıya inmemi sağladılar. Benim ayrılmamdan 10
dakika kadar sonra arayarak Yücel Hanımın evini incelediklerini
bildirdiler.
Sözün özü olarak, son gidişimden sonra bizim dışımızda birkaç engelli
arkadaşın daha başvuru yaptığını ve buna rağmen kimsenin gitmediğini
öğrenmiştim. Bu konuda da Anayasaya konulan pozitif ayrımcılık maddesi göz ardı
edilmişti anlaşılan. “Dilekçeye gerek yok zaten tüm binalarda sırayla
denetim yapılacak.” diyenlere sormak istiyorum. Öyleyse neden
defalarca evleri hasar görenler dilekçe ile başvursun diye açıklama yapıldı?
İnsanlarda panik yaratarak oralara toplamakla elinize ne geçti?