Yazmak mı gerek, bağırmak mı, savaşmak mı… Doğruyu anlatabilmek, ispatsız, diretmeksizin. Doğrular, herkese aynı seviyede ve bir. Yaşayana kalıcı mutluluk veriyor, kimlik veriyor, şahsiyet kazandırıyor! Yoksa, bunları kimse istemiyor mu? Kulağımda çığlıklar, intiharlar, pişmanlıklar, gözlerde muson yağmurları… Bunların hepsi yanlışın sonuçları! Doğruyu isteyen ama yanlışı tercih edenlerin mahallesinde ki görüntüler!
Mankenlerine, futbolcularına, film yıldızlarına, politikacılarına dosdoğru olun diye ne kadar tembih etmişlerdir kim bilir, dillere ne kadar biber koymuşlardır doğruya alıştırmak için… Gel gelelim büyümüş o bibere alışkın dilliler. Yemeklerinde biber, hayatlarında acılar, gözlerinde soğan doğrarken döktükleri gözyaşları alışkanlık olmuş. Acıya tepki gösterirken, bir daha asla mı asla olmayacak hayatımda derken yine palyaço olmuşlar sahnede ve yaşadıklarıyla güldürmüşler izleyenleri, kendilerine acısı kalmış yalnız başlarına uyurken yataklarında…
Doğru deriz ya iki artı iki eder dört işte. Ezberleriz ya. Bu denklemin ruhunu anlamayız. Çünkü bu doğrusudur. iki artı üç etmez dört. Bu kabul edilmeli, farklı görüntüsü yoktur, ispatı da… Ya iki artı iki dört eder deyip, yaşamında dört köşe gezeceksin ya da iki artı üç beş derken, yitirmediğin şey kalmayacak yaşamından. Üstelik adına çılgınlık, fantezi, farklılık verecek diye inatla bunun peşinde koşacaksın boşu boşuna…
Ahlak da böyle… aşkta böyle… Özgürlük de böyle… Dinde böyle… Her zaman doğru, her zaman kalıcı mutluluk veriyor. Vicdanı rahatsız eden hiç bir kırıntı bırakmıyor. ardında nice keşkeleri öldürüyor. Asla dizler vura vura çürümüyor. Asla kimseyi aldatamıyor. Asla yalan söylemeye gerek kalmıyor… Asla bilgisi ve ilgisi yerlerde paspas olmuyor… Asla öldüğünde ölümüne kimse sevinmiyor… Kıyamete kadar yaşayan her doğru onu temsil ediyor!
Tıpkı hiç yeşilliği gitmeyen çamlar gibi… Tadı damaktan gitmeyen çam balı gibi… En kötüsü, bunu kabul etmeyenlerin çıkardığı yangınla, kararan bir toprağı görmektir doğruyu kabul etmemek! Seçimimiz, yeşille büyüyen doğrularla, ondan üreyen tatlarla yaşamakta mı, yoksa onu yakmakta mı? Çölleşen yanlışlarla ölmeden yanmak mı?
Türküm doğruyum çalışkanım Müslümanım… Demek! Yalnızca Allah yolunda emek! Bazen kelebek, bazen heyecanla tireyen dilek ve her zaman gerçekleşen erek…Kim istemiyorsa doğru olmayı aklında bir eksik var derim, deli mi ne! Siz yoksa deli olmayı mı istiyorsunuz, ne kadar acır size doğru, ah bilseniz.
Saffet Kuramaz